Dediler ki ölüm bin bir çeşidi var. Depremde ölümlere kaderdir diyenlerde oldu. İyi de masum insanları diri diri göçük altına gömülmesi hangi ölüm türü ve nasıl bir kader olabilir ki?

Azrail canları tek tek almak yerine, kimi sahtekârları kendine kiralık katil olarak mı tuttu?
Karıyla kocayı, dedeyle torunu, anne baba ve yavrularını, kardeşleri yan yana toprağa gömdürenler, ölüm meleğinin Türkiye temsilcileri mi?
Tamam, elbette kadere inanmak imanımızın şartıdır.
Ama kader, hırsızların, yolsuzların, düzenbazlarının eliyle yazılan mıdır?
Bunca zaman kaç deprem gördük?
Kaç depremden ders almadığımız için diri diri gömüldük?
Bir avuç açgözlü müteahhitle baş edemedi mi devletimiz?
Hele de devletimizin hastaneleri, okulları, hükumet konakları, karakolları nasıl yıkılır anlatsın birileri?
Kim ne halt yediyse, teker teker dökülsün ortaya.
Kontrolden sorumlu her makamdan hesap sorulsun.
Ağlamaktan göz pınarlarımız kurudu.
Yediğimiz her lokma boğazımızda kalıyor. Çocuğumuzu, torunumuzu kucağımıza alıp sevemiyoruz.
Çünkü depremde enkaz altında kalan yavrucaklar, kış günü evsiz barksız aç ve açıkta kalan insanlar aklımıza geliyor.
Üzüntümüz efkarımız çok büyük.
Umutlarımızın yeşermesi için devletimizden güçlü kararlar bekliyoruz.
Depreme hazırlıkta, bilim kurullarının kararları kanun gibi geçerli olmalı.
Konut yapımı, cahil cühelanın eline bırakılmamalı.
Eline bir keser, bir mala alan müteahhitlik, kalfalık yapmamalı.
Sağlam raporu olmayan evlerin satışına müsaade edilmemeli.
 
Yolcudur Abbas bağlasan durmaz 
 
Depremden kurtulmayı müteakip siyasetin seçim kazanı, hafiften tıkırdamaya başladı. AKP kadroları, seçimlerin ertelenmesi yönünde nabız yoklayıcı sinyaller veriliyor.
Daha önce de yazdım.
İşleri planladığı gibi gitmeyen AKP, olasılıkla üç sandıklı seçim planlıyor.
Birincisi sandık cumhurbaşkanlığı, ikincisi milletvekilliği, üçüncüsü de türbanın anayasal hak olması için halk oylaması sandığı.
Seçimler üzerine, içeriden ve dışarıdan çok ince hesaplar yapılmaktaydı. Ama deprem tüm oyunları bozuverdi.
Sonuçta “yolcudur Abbas bağlasan durmaz.”