.

Ne de güzel bir tarif geldi dün Başkent’ten. MHP lideri Bahçeli, ‘cuk’ diye oturttu sözünü. Böyle bir ifadeye destek verdiğim için, acaba kimler uyuz olacak ve hat ta şahsımdan davacı olacaklar, merak ediyorum.
Siyasi partilerin gurup toplantılarında vardı Gazi Meclis’te. İktidar parti başta, Ana muhalefet ve mecliste gurubu bulunan diğer siyasi partiler. Gündeme ilişkin çıkışlar vardı Meclis kürsülerinde. Dikkat çeken çok ifadeler çoktu elbet, lakin MHP liderinin sözlerine bendeniz ayrı bir dikkat kesildim. Nedeni önemli çünkü. Şerefsizliğeydi edilen sözler.
MHP lideri Bahçeli: "Türk vatanını işgal emelleri hala bitmemiştir" diyor ve ekliyordu;
"Ederi bir dolar olan şerefsizlerin devlet ve toplum hayatında açtıkları dipsiz kuyuları kapatmanın mücadelesindeyiz"
Sonrasındaki sözü de okkalıydı, öyle birkaç ton değil, milyonlarca ton ağırlığında ve tam olarak şöyle idi; "Bu diriliş ki, kaynağını ve kararını 15 Temmuz’da bulmuştur"
O büyük hainliğin, Millet iradesine ‘dur’ deme girişiminin üzerinden aylar geçti.  Şerefsizliğin bıraktığı izleri ise halen hatırlarda. Misal, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ ni hedef alanların attığı bombayla yıkılan bölüm ve zarar gören kolonlar.
Geçen Kasım ayının başlarıydı, Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği program kapsamında Ankara’ ya yaptığımız ziyaret. Gazi Meclisi ve hainliğin hedefindeki o noktayı da görmüştü gözlerimiz.
Hainliğin hedefindeki önemli adreslerden biri olan Gazi Meclis’ten yükseliyordu bahsettiğim o okkalı sözler.
Başkent’te görev yapan meslektaşlarım,  Mevlüt Hasgül ile Fatih Erdoğan’ ın haberindeydi ayrıntılar.
Rutin şekilde ve her gün aralıksız gerçekleştirdiğim, Başkent ve Türkiye gündemine göz atarken rastladım,  MHP’ liderinin sözlerine.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "15 Temmuz’da yaşananlar tarihimizin çağrısını tekrar hatırlatmış, hepimize ihmal edilemez görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Demek ki, Türk vatanını işgal emelleri hala bitmemiştir" diyordu Partisinin gurup toplantısında.
 Başka başkentlerin büyüsüne kapılarak, Türklüğün ve Türk vatanının jeopolitiğinin ihmal edilmesi durumunda derin uçurumların görünürlüğünün kaçınılmaz olduğuna vurgu yapıyordu sayın Bahçeli ve ekliyordu;
 "Başkalarına özenerek, başka başkentlerin büyüsüne kapılarak, Türklüğün ve Türk vatanın jeopolitiğini ihmal edersek, dahası Türk tarihinin çekim alanından koparsak, bilinsin ki derin uçurumların önümüze açıldığını görmemiz kaçınılmaz hale gelecektir. Her yüzyılın dimağı ve dinamikleri farklıdır. Buna karşı hazırlıklı ve uyanık olmak şarttır. Türk milletinin birinci ve öncelikli hedefi ne pahasına olursa olsun bekasını korumak olmalıdır. Bunu yaparken siyasi ve ekonomik bağımlılığa yol açan kalıntı ve tortuları temizlemek, milli birlik ve dayanışma ruhunu pekiştirip güçlendirmek esas olmalıdır" diye…
O geceyi ve o anları canlı yayınlarda izledi Türk Milleti ekranların başında. Hainliğin hedef aldığı Millet, sokaklarda can verdi Demokrasisine sahip çıkmak uğruna, Şehit düştü kısacası.  Demokrasi şehidi oldu yüzlerce insanımız.
Bir yanda uğruna Şehit olunan Milet iradesi vardı 15 Temmuz’ un gecesinde,  bir yanda hainlik.
Dün, sesini Gazi Meclisten yükselten MHP lideri, "Ederi bir dolar olan şerefsizlerin devlet ve toplum hayatında açtıkları dipsiz kuyuları kapatmanın mücadelesindeyiz" derken, ne de güzel özetliyordu olanı biteni.
Günler sonra yine Demokrasi için meydanlarda olacak Yüce Türk Milleti. Adı, hain olarak tescillenenlerin,  Millet iradesine ‘dur’ demeye kalktığı o günde, 15 Temmuz’ da.  
Başkent’ten sesini yükselten MHP liderinin sözleri, o tarihten bahisle geliyordu. MHP lideri,  15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünün sonuçlarıyla halen meşgul olduklarının altını çizip ekliyordu;
 "Ederi bir dolar olan şerefsizlerin devlet ve toplum hayatında açtıkları dipsiz kuyuları kapatmanın mücadelesindeyiz.” diye.
Sonrasında da, vurgusu net ve hayli açıktı sayın Bahçeli’nin. MHP liderinin sözlerini haberleştiren Başkentli meslektaşlarımın kaleme aldığı, MHP liderinin ifadeleri, şöyle idi kısacası;
“ Kuşkusuz FETÖ işgal girişiminin yıkıntılarını kaldırmakla da sonuna mesulüz. Düşünebiliyor musunuz, İzmir’in Yunan işgalinden 97 yıl, İstanbul’un işgalinden 96 yıl sonra Türk vatanı az kalsın tam bir kabus ve karanlığa mahkum olacak yeniden işgal kapanına sıkışacaktı. 15 Temmuz’da yaşananlar tarihimizin çağrısını tekrar hatırlatmış, hepimize ihmal edilemez görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Demek ki, Türk vatanını işgal emelleri hala bitmemiştir. Demek ki, küresel odakların mütecaviz akınları hala kesilmemiş, daha doğru bir ifadeyle kesilmeyecektir. Bu nedenle hükümet sisteminin değişmesi, milli birlik ve beraberliğin tahkimi gerekiyordu. Siyasetteki itiş-kakış son bulmalıydı. Kutuplaşma en aza çekilmeliydi. Cephe siyaseti değil toparlayıcı, kucaklayıcı ve kaynaştırıcı bir siyaset anlayışının kök salması temin edilmeliydi. Tanzimat’tan bu tarafa süren arayışlar muhkem ve muhterem bir iradeyi mahfuz tutarak devrilmeden evrilmeyi başarabilmeliydi. Parlamenter sistemden kaynaklanıp siyaset ve devlet hayatımızı doğrudan kuşatan kriz ve kaosların milli mutabakatla bitirilmesi, değilse bile hatırı sayılır ölçüde azaltılması en acil gündemdi."
Gazi Meclisin çatısı altından ses veren MHP lideri, ayrıca;  "Türkiye siyasi, ekonomik, diplomatik ve güvenlik sorunlarıyla boğuşurken, hızlı, verimli ve zamanlama hatasına düşmeyen bir yönetim ve idare sistemine kavuşturulmalıydı"  şeklindeki ifadede bulunuyor ve  sonrasında,  Türkiye'nin çeşitli sorunlar yaşarken hızlı, verimli ve zamanlama hatasına düşmeyen bir yönetim sistemine ihtiyaç duyduğunun altını çiziyordu.
 Dikkat çeken sözlerin devamında, şöyle diyordu Bahçeli;
 "Türkiye siyasi, ekonomik, diplomatik ve güvenlik sorunlarıyla boğuşurken, hızlı, verimli ve zamanlama hatasına düşmeyen bir yönetim ve idare sistemine kavuşturulmalıydı. TBMM güçlendirilmeli, yasama-yargı ve yürütme arasındaki yetki kargaşasına, görev karmaşasına, sınır ihlallerine nokta koyulmalıydı. Efradına cami, ağyarına mani bir hükümet sistemi inşa etmeliydik. Çıkmaz sokaktan kurtulmak için gereği yapılmalıydı. Tarihimizin sesine kulak verdik, coğrafyamızın politik müktesebatını titizlikle değerlendirdik, ecdadımızın hedeflerini rehber ettik. Siyaseti köhneleştiren tıkanıklıklar, artan beka sorunları, ülkemizin küresel ve bölgesel düzeyde muhatap kaldığı tehditler, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşanan mücadele süreci sonucunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hayata geçirilmiştir"
YALNIZCA, SEÇİM İTTİFAKI DEĞİLDİR…
MHP liderinin, sonraki sözleri için attım bendeniz bu ara başlığı. Çünkü dikkat çekip, altını çizdiği bir diğer ara başlık kıymetindeydi bence bu dedikleri.
"Türkiye'nin çok nazik ve hassasiyet yüklü döneminde ortaya çıkan Cumhur İttifakı yalnızca seçim ittifakı değildir"  diyor ve ekliyordu Bahçeli;
 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişte halkın yüzde 51.41'inin yeni sisteme evet dediğini ve yeni bir sürece girildiğini anımsatarak. Ve tam da şöyle diyordu;
  "16 Nisan 2017 halk oylamasında aziz milletimiz yüzde 51,41 oy oranıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne evet demiş, bu yeni sistemi kabul ve tasdik etmiştir. Böylelikle ülkemiz fiilen yeni bir sürece girmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin müellifi Cumhur İttifakı, mimarı ise elbette Türk milletidir. Türkiye'nin çok nazik ve hassasiyet yüklü döneminde ortaya çıkan Cumhur İttifakı yalnızca seçim ittifakı değildir. Bu şekilde tasavvur ve tahayyül de edilmemiştir. Türkiye’ye karşı iç ve dış kaynaklı düşmanca muamele ve müdahaleler karşısında milli ve ahlaki bir duruş, duyuş ve tarihi direniş ruhudur"
Bu sözleri, aklıma elbette Çanakkale Ruhunu getirdi. Öyle ya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ön sözüydü Çanakkale ve Çanakkale Ruhu.
Haydin şimdilik hoşça kalın…