.

1964 senesinde Çanakkale Turizm bürosunda çalışıyorum. Bir kışgünü bir zat geldi ayağa kalktım, buyur ettim. Emekli bir Albay imiş. Kepez’de 20 dönüm arazisi var. Kamping-Motel yapmak istiyor yardımcı oldum. Kredi aldı ve tesisi ben Edirne’ye tayin olmuştum. Yapmış bitirmiş işletiyor. Ben Turizm Bakanlığından ayrıldım. 1970 senesinde Çanakkale’ye geldim. Cumhuriyet meydanında bu Albay’a raslatladım.Bana sordu sen ne yapıyorsun ben boşum ir iş yapmıyorum dedim. Gel kampı sana vereyim sen işlet dedi. Bende tesisin bittiğini görmemiştim.Olabilir görelim dedim. Kamp, Motel, Plaj, Restoran  gayet güzel zaten Turizm belgeli Tesis oturduk anlaştık. Beş yıllığına kiraladık. O yıl çalıştırıyorum her akşam.Maliye Hilmi Arıkan bir arkadış ile bütün yaz boyunca yemek yiyor içki içiyor. Çanakkale de şekerci Tekin’de her akşam kampa deniz teknesi ile geliyor. Kış geldi kamp kapandı. Bir gün Tekin’in çarşı caddesindeki dükkanında oturuyor sohbet ediyoruz. Ben Trabzonda babamdan kalma çok arazi var. Bunların bir kısmını satıp Turistik bir tesis yapacağım diye sohbet ediyoruz.
Bu sırada mali müşavir uzun boyu ile dükkan girişin de dikildi.Tekin bey Seyran bey şöyle mal varlığı var. Bayağı zengin, diye bana methiye yaptı. Bunun üzerine Hilmi Arıkan bu kadar zengin de Kepez de ne garsnluk yapıyor diye bana çıkış yaptı. Bu kırıcı davranıştan sonra ben 40 seneHilmi Arıkan’ı gördüğüm yerde başımı başka tarafa çevirerek hiçbir zaman merhaba demedim.
Aradan 40 sene geçti. Golf çay bahçesinde oturuyorum. Baktım Hilmi Arıkan dikilmiş boğazı seyrediyor. Kaltım yanına geldim. Beni tanıdın mı diye sordum.Bana dikkatle bakarak seni kim tanmaz, Kilitbahir sırtlarında ki DUR YOLCU yu göstererek  sen Çanakkale’ye damgasını vurmuş adamsın dedi.
Bu anıyı hiç unutamıyorum.Düşünüyorumda insan yaşamında binlerce hatıralar gelip geçiyor. Yüzde 95’ini unutuyoruz. Bazıları da kişinin belleğinden hiç silinmiyor.