.


Param olsa, bırakın böylesi lüks otomobil almayı, üzerini dahi yıkamazdım. Ne kadar bakımlı, o kadar göze gelir çünkü.
Garibanın bir arabacığı var, gören; “Parayı bulmuşsun 4X4’e biniyorsun…” diyor. Hem de hayli alaylı. Kina yi kina yi…
Bakalım, böylesi bir araca sahip olan tanıdığınız olsa, ne dersiniz? Vallahi acayip merak ediyorum.
Başkent haber turunda iken, şu habere rastladım. Başlık şöyle idi; “Lüks otomobilini 1 milyon adet taşla kapladı…”
Haksızmış mıyım; ‘Yok artık’ demede.
 Sokakta, üzeri mücevher kaplı arabayla dolaşmak elbet yürek ister. Park etseniz, bşına bir de nöbetçi koymak gerek. Hem de silahlı…
Ayrıca da, özel bir garajınız ok ise, geceleri uyku tutmaz insanı. Öyle değil mi…?
Ayrıntılardan söz edeyim de, sizde benim gibi deli deli düşünün
 Var sayın ki, böyle bir varlık sahibi ve de araca sahip oldunuz.  Siz hiç Çanakkale sokaklarında, haberdeki gibi dolaşabilir miydiniz…?
Başkent sokaklarında mücevher gibi otomobil ile dolaşan, bana göre doğuştan şanslı bir isim…
Haberi okudum, sizinle de paylaşayım istedim. İHA’ nın abonelerine servis ettiği bu ilgi çekici haber;
“ Ankara’da bir araç kaplama şirketinin sahibi, lüks otomobilini yaklaşık 1 milyon diamond taşla kapladı.” Şeklindeki cümle ile başlıyordu.
Araba zaten lüks, öyle ise en pahalısından süsleyeyim denmiş olmalı. Para olunca, olur tabi. Ben yağmur yağsın diye bekliyorum. Arabam temizlensin diye.. Bendeki de şans işte. Meteorolojiye inanıyorum, her seferinde hayal kırıklığı. Birkaç damla düşüyor, o da, sapsarı toz içerikli. Haliyle arabam, sanki savaştan çıkmış gibi.
Neyse, hikaye benim ki değil. Yıkamasam da güzel benim ki.. Arabam yani…
12 yıldır araç kaplama işiyle uğraşan Mustafa Baranlı’ nın, lüks otomobiliydi habere konu olan.
Benim Dahiatsu’ nun ne önemi var? Lakin, kar kış kıyamette, ne lüks otomobil dinler benim yaşlı kurt, ne de yüksek model. Bas gaza, yürü git. Hem de dağ bayır. Çamur deryası da dilemez, yığınla kar da…
Habere konu  "diamond" diye bilinen yaklaşık 1 milyon taş ile kaplanan araç gibi, benim yaşlı kurt’u kapqlasam, acaba ne derler bana…?
Benim ki de hayal işte. Ne desinler;; “Yaa deli yaa…”derler elbet.
Benim yanıtımı merak eden var mı? Var ise söyleyeyim,  kıssadan olur; “eyyyyy….” diye...
İlgimi çok çeken haberde; “Geçen yıllarda da farklı otomobil kaplamalarıyla dikkat çeken Baranlı, bu sayede insanları şaşırttıklarını ve PR çalışması yaptıklarını söyledi.” Deniliyordu. O çalışma neyse…?
Paran var ise olabilecek bir çalışma olmalı, o bahsedilen PR çalışması.
Adı bile parayı çağrıştıran bir isim olmuş ya neyse…
Haberin kalan kısmında; “Ortaya bu görüntüyü çıkarmak için el işçiliğiyle çalıştıklarını belirten Baranlı, bu kaplamanın 4 kişilik bir ekiple yaklaşık 3,5 ayda tamamlandığını ifade etti.” deniliyordu.
Çalışanlara dahi para verildiğini de göz önüne aldığımızda, üstelik çalışmanın onca süre devam etmesi meselesini de düşününce, bir laf geliyor insanın aklına ya, neyseee.
Asgari ücret ile kıt kanaat geçinen çoğumuz gibi, “O para bende olsaydı…” vurgusunu yapıyorum ben de… Neden yapmayayım ki…? O para bende olsa, var yaaaa…
Devamını söylemeyeyim iyi simi. Dönelim hbere konu,  Baranlı’ nın sözlerine.
Taşların altında kullandıkları folyo ile aracın boyasına zarar gelmediğinin altını çizmiş. Tıpkmı, aracın boyasının çizilmemesi meselesi gibi.
 Halbuki, araca bir şey olsa, insan kafayı çizer. Araç lüks,  süsleri daha lüks.
 Halkın ve fenomenlerin ilgisi yoğun muş bu araca. Neden olmasın ki…
Bir yere çarpsa, dökülenleri toplayan köşeyi döner. Haksız mıyım…?
Düşünsenize, böyle bir arabaya sahip olsanız, ardınızdan sürekli takipçilerin olduğunu da iyi bilirsiniz. Takip edenlerin niyeti, park edilen aracın bir iki dakikalığına başı boş kalmasını beklemektir mesela.
 Halkın ve sosyal medya fenomenlerinin tepkisinin ise yoğun olduğunu söylemiş sayın Baranlı. Daha sı şu sözleri hayli dikkatimi çekti;
“Gözlüğünü çıkarıp bakanlar, camını indirip bir daha bakanlar, çığlık atanlar, üstüne atlayanlar, dokunanlar.
Çok güzel tepkiler aldık. Fenomen arkadaşlarımız da bu aracı biliyor şu anda” demiş kendileri.
 Bu araçla trafiğe çıkmanın sorun olmayacağını belirtse de sayın Baranlı, bence bir daha düyünmek gerek… Sizce…?
Bir de bu aracın temizlenme meselesi var. ben gibi, yağmur beklenmez elbet.
Ya ne mi oluyormuş? Anlatayım;  temizliğinin de normal araçlardan farklı olmadığı ifade edilerek, özetle anlatılmış temizlik için yapılanlar.  Tazyikli su, köpük ve süngerle araç özenle yıkanıyor.
 Akla gelebilecek bir soru daha: Böyle bir araca sahip olmak isteyenler için maliyet nedir?
Yanıt şöyle imiş, aracın büyüklüğüne göre 125 bin liradan başlayıp 200 bin liraya kadar çıkabiliyormuş.
Alan kardeşim kalsın… Böyle bir araçla Çanakkale’de dolaşmaya kalksam, bakışlar bile yeter artar. Anlarım ben denileni..