Emniyet Genel Müdürlüğü önünde meydana gelen terör saldırısı sonrası Türk istihbaratı saldırganların Suriye’de eğitim aldığını ve eylem yapmak üzere Suriye’den geldiğini tespit etti.


Bu tespit sonrası Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “'Üçüncü tarafların PKK/YPG’li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını tavsiye ediyorum” dedi.
Suriye’de bulunan ve bilinçli olarak bile isteye PKK/PYD’yi eğiten, silahlandıran, finanse eden başta ABD olmak üzere diğer ülkelere Türkiye açık açık ültimatom verdi.
Yani dedi ki PKK/PYD için kurduğunuz eğitim tesislerinde, şirketlerde ve benzer yerlerde gezinip de başını belaya sokmayın. Türkiye, PKK/PYD teröristlerini, teröristlerin barındığı, işlettiği tesisleri vurduğunda sizlerde orada bulunup da kim vurduya yoluna gitmeyin dedi.
Aslında bu açıklamasıyla Türkiye, ABD’ye Suriye’de yediğiniz haltları biliyoruz. Artık ayağınızı denk alına getirdi.
Üst perdeden yapılan açıklamalara bakarak şunu ifade edebiliriz.
Türkiye 1 Ekim 2023 tarihinde itibaren güvenlik bağlamında daha özgür hareket edeceğini dünyaya da ilan etmiş durumdadır. Bu durumun en büyük gerekçesi güçlü bir savunma sanayinin verdiği öz güvendir.
Türkiye yavaş yavaş ABD ve AB ile mahsuplaşmaya doğru gitmektedir. Çünkü 1945 ve sonrasında, yıllar yılı boynuna tasma takılmış gibi sağa sola çekiştirilen Türkiye artık prangalarından kurtulmak üzeredir.
Türkiye ve Türk dünyası, Rusya-Çin ile ABD-AB yapıların şekillendirdiği iki kutuplu dünyanın dışında, barışçıl ve insancıl alternatif çözüm yolu olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunun en büyük sebebi de hiç kuşkusuz özellikle Türkiye’nin savunma sanayi alanındaki dışa bağımlılığı azalması önemli bir nedendir.
Kıbrıs Türk Devleti &Türkiye & Azerbaycan üçlüsünün güçlü şekilde başlattığı dış politik alanında ve vatan savunmasındaki ortak hareketi ve üç devlet tek millet anlayışı, dünya barışına hizmet edecek en önemli başlangıcın da mayasını oluşturmaktadır.
Olasılıkla önümüzdeki yirmi yıl içinde bu üçlüye diğer Türk devletleri ve dost devletler de katılarak güçlerini dünyaya kanıtlayacaktır. Türk Birliği, Arap ve Avrupa birliğine benzer bir çizgide yol alıp uluslararası arenada güç noktası olacaktır.
Savunma sanayi atılımları ile birlikte Türkiye artık öz güvene kavuştur. ABD ve AB’nin Türkiye lehine adım atmadığının Türkiye’nin huzuruna katkı sunmadığının da farkındadır. Kaybeden ABD ve AB’dir.
 
Türk Milletinden Uzak Durun
Yukarıda yazdığım hususlar bildik gerçeklerdir ama aynı şekilde ne yazık ki  bir diğer gerçek, hem de en acısından gerçek, Türkiye’de Türk Milleti kendi öz vatanında bilinçli bir operasyona maruz kalmakta, düşmanlık yapılmakta ve hor görülmektedir.
ABD ve AB’nin Türkiye’ye uyguladığı sosyolojik ve psikolojik baskı ve bezdirme yöntemleri, ne yazık ki Türkiye’de Türk Milletine karşı yapılmaktadır.
Türklerden yani Türk Milletinden hoşlanmayan ve sevmeyen bir güruhla, Atatürk’e ve değerlerine düşman olanlar, gaflet ve delalet içindeki kimi Türkler bilerek veya bilmeden Türklüğün ulus olma bilincini ve Türklük şuurunu en acımasız yönetmelerle baskılanmaya ve yok etmeye çalışmaktadır.
Türkiye’de şimdi moda olan, Türklere saldırmak, Atatürk’e saldırmak ve Türklüğü yok etmeye çalışmaktadır.
Anayasadan Türklüğü, Atatürk’ü ve Atatürkçü düşünceyi çıkarmaya çalışanlar açık açık bellidir.
Bunlar siyasal dincilerle şeriat yanlılarıdır.
PKK/YPG yandaşı, destekçisi ve finansörü siyasi partilerle, STÖ görünümlü şer odaklarıdır.,
Kurtuluş Savaşında Atatürk’ten ve Türk Milletinden tokat yemişlerin nesilleridir.
Şahsi çıkarları düşünen düzenbazlardır.
Onlara diyeceğimiz şudur.
Türk Milletinden uzak durun.
Başımızı ve başınızı belaya sokmayın.
 
Türk Halkı Hızla Uçuruma sürükleniyor
 
Türkiye’de yaşanan hayat pahalılığının elbette ki yegane sorumlusu AKP’dir. AKP’nin iş bilmez yönetici ve maliye kadrolardır. İsraftır. Adam kayırmadır.
Ama unutmamalıyız ki;her şeyi AKP ve TÜİK üzerine yıkarak işin içinden sıyrılmak da kolaycılıktır.
Türkiye’de durduk yere fırsattan istifade ile sürekli sattığı mala zam yapanlara ne demeli?
Evet AKP ekonomik bağlamda memleketi uçurum sürüklemiş ve hatta uçurumdan aşağı atmıştır.
Bu doğrudur. Ama tüm sorumluluk onlarda mıdır?
Fırsattan istifade ile tarladan, fabrikadan aldığı üç liralık malı tezgâhta otuz liraya çıkaran, fahiş fiyatla mal satmayı meziyet sanan açgözlülere ne demeli?
Yirmi bir yıldır iktidarda olan AKP’nin tüm yıpranmış ve yorulmuş kadrolarına rağmen, Tüm hatalarına rağmen, AKP’ye seçim kaybettirmeyi başaramayan muhalefet partilere ve yöneticilerine ne demeli?
AKP’nin Türklüğe cephe alan dincilere, din adamlarına ve diğerlerine gösterdiği müsamaha ortada dururken ve belliyken Türkçü geçinen MHP’nin tepe yöneticilerine ne demeli?
CHP’yi ele geçirmiş, yıllardır CHP’yi yöneten, Atatürk’ün altı ilkesi partisinin simgesi olan ama Atatürkçülüğün A’sını bilmeyen kadrolarca yönetilen, “Ne Mutlu Türküm Diyene” dahi diyemeyenlerin baş tacı edildiği CHP’ye ne demeli?
Büyük bir merak ve umut sergilemesine rağmen her zaman çok erkenden siyasetle bağdaşmayacak şekilde verdiği sözlerle kendini ve partisini bağlayan, partisini çıkmaza sürüklenen İYİ Partili yöneticilere ne demeli?
İktidarın ve muhalefetin çocukça ve dengesizce, ciddiyetten uzak, düşünce süzgecinden geçememiş   açıklamalar yapan siyasilerine bakınca insan doğal olarak memleketi kimler yönetiyor? Devletimiz ve halkımız kimlerin eline kalmış?Diye hayıflanmamak da elde değil.
Yani anlayacağınız Türkiye ve Türk halkı iktidarıyla, MHP’siyle ve muhalefet partileri eliyle hızla uçuruma sürükleniyor.
Yapılan onca şey heba olup gidecek.
Yanarım yanarımda ona yanarım.