Televizyonlarda, sosyal medyada, yazılı ve görsel basında Türk Milletinin damarına basa basa yayın yapanlar var. Suriyeliler üzerinden Türk Milletini kışkırtmaya çalışanlar var.

Adını say say bitiremeyeceğim kadar çok din adamı kılıklı provokatör tipleri laik devlet düzenine, Atatürk’e ve Türk Milletine açı açık saldırıları artarak devam ediyor.
Türk’e dair ne varsa, Türk Milleti için milli ve manevi değer ne varsa hepsi saldırı altında.
Mesela aynı yönde yayınlar yapmaya devam eden Yeni Akit’in gazetecisi Kenan Alpay, Yeniçağ gazetesinde yazdığına göre şöyle buyurmuş; “Cevat Akşit Hocanın “büyük adam” olarak andığı Mustafa Kemal’e ve Kemalizme bizim hiç bir surette “minnet borcumuz” filan yoktur. Cevat Hoca konuşurken Kur’an ve Sünneti unutmuş, ihmal veya ihlal etmiş; İslam’a savaş açan Tek Adam ve Kemalizm’i hiç bilmediğini itiraf etmiştir.”
Kenan Alpay ve diğerlerinin Mustafa Kemal Atatürk’e minnet borcu duymadığı için mi garip açıklamalar yapıyor? Ama unutmasınlar ki Türk Milletinin Mustafa Kemal Atatürk diye ebedi bir önderi ve yüce bir atası var, bu nedenle milletin değerlerine dil uzatmasınlar. Bu memlekette Mustafa Kemal’e minnet duymayanın kime minnet duyduğu da açıkçası önemli bir konudur.
Devlet Bahçeli KKTC için Kıbrıs Devleti tanımlaması yapmış.
Bu nasıl bir devlet adıdır?
KKTC’nin adı olsa olsa Kıbrıs Türk Devleti olur.
Kısaca Türkiye’de Türk Milleti, bile isteye köşeye sıkıştırılmaya, yapay bir Türklük sorununun doğmasına çalışılmaktadır. Bu sorunu çıkarmaya çalışanlar hep aynı odaklardır ve  onlarca yıldır aynı yolun yolcularıdırlar.
Dincisi, cemaat ve tarikatçısı, PKK/HDP/DHP’lisi, Suriyelisi, Afgan’ı, Ermeni’si, Yunanlısı, aklı ereni ermeyeni el ele vermiş Türklüğe, Atatürk’e ve Türk Milletine ve onun devletine ve vatanına  acımasızca saldırmaya devam ediyorlar.
İstiyorlar ki Türk Milleti sokağa insin, vursun, kırsın döksün.
Türk Milleti asla böyle bir tuzağa düşmeyecektir.
Kendisin,, kurulan her türlü kumpas ve pusudan muaf tutacaktır.
Fakat Türk Milletinin evlatları şunun da bilincinde olması lazım.
Türk Milleti kendine saldıran her türden provokatör ve emperyalist devletlerin taşeron işbirlikçilerin, bizim yani Türk milletinin ayranı kabardığında ne yaptığını ve yapacağını çok iyi bildikleri asla aklından çıkarmamalıdır. Sakin ve akıllıca hareket etmelidir.
Bu rezil güruh, bile isteye halkı birbirine düşürmek içim Türk Milletinin  birlik ve beraberliğine kin ve nefret tohumları ekerek Türk Milletini birbirine düşürmeye çalışmaktadır.
Biz Türk Milleti olarak bu tuzağa düşmeyeceğiz  ama herkes bilsin ki Türk Milletine mezar kazanlar kendi kazdıkları kuyuya düşeceklerdir.
Bunun örneği Kıbrıs’tır.
Bunun örneği dağlık Karabağ’dır.
 
Yeni anayasa yapmak demek yeni bir devlet kurmak demektir.
AKP ve Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kadim ortağı Devlet Bahçeli içeriğinin resmen tam olarak açıklamadıkları yeni anayasalarını kamu oyuna sunmadan bir oldu bitti ile ve  ısrarla “yeni anayasa istiyoruz” demeçleri vermesin size tuhaf gelmiyor mu? N
Bu ikilinin gayesini anlamak da elbette zor bir durum değildir.
AKP ve MHP ülkeyi yönetirken; neleri serbest bıraktığını, nelerin önünü kestiğini bilmiyor muyuz? Andımızı, TC yazısını kaldırmaları, laikliğe aykırı hareket eden kimi din adamı, cemaat ve tarikatlara yol verdiklerini anlamak hiç de zor bir durum değil, değil mi?
ABD tarafından uzun süredir Suriye’de ve Irak’ta pusuya yatırılan YPG/PYD militan ordusu ve  Türkiye’deki etnik ayrılıcı Kürtçüler ile içimize yerleştirilen Afganlı ve Suriyeli paralı askerlerin Türkiye’deki en uçak iç istikrarsızlıkta ve kaotik ortamda harekete geçeceklerini bilmemek her halde aşırı saflık olacaktır.
Bugünün Türkiye’sinde Türk Milletinin yaşadığı en büyük felaket her halde hayat pahalılığıdır. Ama İktidar veortağı ne yapıyor? Israrla TÜİK üzerinden halkı yoksulluğa mahkum ediyor. Ahlak bozuluyormuş, aile birliği dağlıyormuş, mafya ve uyuşturucu baronları cirit atıyormuş, sokaklar teksasa dönmüş, gücü yetenin polise ve asker kafa turması sırdan olay oluyormuş kimin umurunda ki?
Geçim derdiyle boğuşturulan Türk halkının gözünden kaçırılmaya çalışılan tehlike veya tehlikeler nedir?
Türk milletini geçim derdine sürükleyenlerin sinir uçlarıyla oynayarak varmak istediği nokta nedir?
Bu soruların cevabının neler olacağını çok iyi irdelememiz gerekir.
Ama aslında yukarıdaki iki sorunun da cevabı bellidir.
Yaşadığı ve yaşayacağı en büyük tehlike, yurt dışından ithal edilen Afganlı, Pakistanlı ve Suriyeli şeriatçılarla iş birliği içinde hareket edecek şeriatçı siyasal İslamcılarla, Atatürk’e, Türk Milletine ve Türklüğe saldırmayı vazife edinmiş yerli siyasal dincilerle din adamı kılıklı provokatörler, PKK ve benzeri etnik ayrılıkçılarla dış düşmanlardır.
Devletimiz ve yargımız ne yazık ki bu söylem ve eylemlere gerektiği kadar cevap verememektedir.
Devlet adamlarımız ve güvenlik güçlerimiz siyasal iradenin etkisiyle bu odaklara karşı aktif olarak cevap verememektedir.
Atatürk’ün kurduğu Türk devleti AKP ve MHP’den önce de vardı. Onlardan sonra da var olmaya devam edecektir. Hepimizin çocukları ve torunları Türk Devleti sayesinde itilip kakılmadan, kan ve gözyaşı dökmeden kendş öz vatanlarında hür ve bağımsız olarak yaşayacaktır.
Yeter ki Türk Milleti;
Bu devletin  Türk Milletinin devleti olarak kalmasını sağlasın, korunsun, kollasın  ve yaşatılsın.
 
Pasaport
 
Malum TSK’dan emekli olmuş biriyim. 2018 yılında belki yurt dışına gideriz diye eşimle beraber yeşil pasaport çıkarttık. Hiç kullanmamamıza rağmen beş yıllık süresi dolunca pasaportumuzun süresini uzatmak istedik.
Çanakkale Nüfus İdaresinden randevu alıp sıramızı beklemeye başladık. Sağ olsun orada çalışanlar bizimle yeteri kadar ilgilendiler ancak son dakikada “pasaport işlemlerimizi tamamlayamayacaklarını çünkü bizim TSK’dan emekli olduğumuzu gösteren evraktaki bir imzanın yarım çıktığını ve bu nedenle imzanın tamamını görmeden pasaportun çıkarılamayacağını” söylediler.
Görevli hanıma evrakın aslının pasaportu ilk talep ettiğim yer olan İstanbul’da olduğu söylemem rağmen, oradan evrakın aslına ulaşamadığını bu nedenle benim evrakı temin ederek getirmemi söylediler.
“Devlet şayet  kendi kurumları arasında bir evraka ulaşamazsa biz vatandaş olarak nasıl ulaşacağımızı” söylememe rağmen hazırladığımız evrakları elimize tutuşturup uğurladılar.
Aslında Çanakkale Nüfus Müdürlüğü internet ortamından adı geçen evrakı hazırlayan kuruma bir mail göndererek aslını isteye bilirdi ama böyle bir yöntemi uygulamak ve hayata geçirmek her halde zor olsa gerek ki “gidin kendi işinizi kendi halledin” dediler.
Çare yok. Devlete meram anlatılmaz.
Ara tara Ankara’da bir yerlere ulaşıp derdimizi anlattık. Evrakı hemen tanzim edip gönderiverdiler.
Bu işi halletmek bu kadar kolayken neden vatandaşa eziyet edilir ki?
Nüfus idaresi ile MSB arasında direk yazışma ile bu sorun halledilemez mi?
Dijital çağdayız madem, bu işi de halledin artık.
Bu kadar basit bir işlemi halletmek için vatandaşa pösteki saydırmaya gerek var mı?
“Kurda neden boynun kalın” diye sormuşlar
“Kendi, işimi kendim görürüm de ondan” demiş.