Deprem afetinin maddi ve manevi kayıplarının yüreklerimizi sızlattığı günleri yaşıyoruz.

Televizyonlarda afetzedeleri izledikçe yediğimiz her lokmada , torunlarımızı ve çocuklarımızı kucağımıza alıp her sevmeye kalktığımızda kendimizden utanıyoruz ve her şey boğazımızda düğümleniyor. Adeta ölecek gibi oluyoruz.
Sebebini bilmiyorum ama sanki memlekette olup biten her şeyden sorumluymuşuz gibi vicdan azabı çekiyoruz.
Deprem bölgesinde devletimizin içine düştüğü müşkülatı, merkezi otoritenin el kol bağlayan hiyerarşik devlet idare edişinin hizmetlerin aksamasına nasıl sebebi olduğunu deprem bölgesinde görüp yaşamış birinden duydum. Dün, Çanakkale İyi Parti İl Başkanlığında İYİ Parti Genel Başkan yardımcısı Rıdvan UZ’u dinledim.
Duyduklarıma inanamadım. Sayın Rıdvan Uz mealen; “Devletin olanakları, emek, teknoloji, ve örgütlenme gücü her zaman ki gibi muhteşem olsa da iktidarın iş görme anlayışı, işleri Arap saçına döndürmüş, adeta devlet mekanizmalarını kördüğüm yapıp bırakmışa benziyor” diyordu. Böylesi bir afette boşa geçen her zaman, alınmayan, alınamayan geç kalmış her tedbir, ölüm kalım meselesi haline geldiğini bilmek her halde sıradan her insanın kabul edeceği bir durum olmalı.
İşte, bu üzüntülü günlerin depremde ölen öldü, kalan kaldı. Toz duman dağılmaya başladı. Acı gerçekler yüzümüze yüzümüze vurmaya başladı.
Milletimiz, deprem bölgesindeki canlarına var gücü ile sahip çıkarken, devletimiz de en az milletimiz kadar tüm gücü ile depremzedeler kola kanat germeye çalışıyor.
 
“İnsanın karakteri, kaderidir.” Herakleitos
Bunca afet ve keder arasında yıl içerinde yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri adeta yılbaşı milli piyango bileti gibi cebimizde duruyor ve hepimiz amortiyi değil büyük ikramiyeyi kazanmak istiyoruz.
Türk Milleti için büyük ikramiye, Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayının cumhurbaşkanı seçilmesi ve meclis çoğunluğunu elde etmesidir.
Elimizdeki piyango biletine büyük ikramiyenin nasıl çıkacağını altılı masanın liderleri çok iyi biliyor olmalıdır. Eğer altı lider ellerine geçen büyük fırsatı kişisel hırslarına feda etmezlerse, bizler eski Topkapı’nın “bul karoyu al parayı” üç kâğıtçılarının eline de düşmemiş olacağız. Büyük ikramiyeyi kazanan Türk Milleti olacaktır.
Aday olarak Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş öne çıksa da, bir aday daha kendini topluma çok daha kuvvetli olarak kabul ettirmiş durumdadır.
O kişide İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’dir.
Meral Akşener her ne kadar daha öncede cumhurbaşkanı adayı olmayacağını kamuoyuna deklare etmiş olsa da, kendisini sıradan bir seçmen ve siyasetçi olarak kabul edilemeyeceği için aklı başında hiç kimse  “Meral Akşener’in kişisel tercihidir, saygı göstermek durumundayız” diyemeyiz.
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve ağır deprem şartları, Sayın Meral Akşener’e büyük sorumluluklar yüklüyor. Zaman,  güçlü bir siyasi parti liderinin, önemli bir siyasi aktörün kişisel tercihte bulunmasını reddediyor.  Sayın Meral Akşener  verdiği bir kişisel kararla milletin elini ayağını bağlamamalı, milleti yanlış tercihlere katalize etmemelidir.
Koşullar ve milletin teveccühü Meral Akşener’i altılı masanın cumhurbaşkanı adayı olmayı şart koşuyor.
Zorlu tarihi koşullar altında Sayın Meral Akşener “ben cumhurbaşkanı aday olmayacağım” deme lüksüne sahip olamaz. Bu görev, tarihin ona yüklediği bir misyondur. Meral Akşener altılı masanın cumhurbaşkanı adayı olmalıdır.
Kendisi de “kim ne der kompleksine ve baskılarına” , “efendim dün olmayacağını açıkladı, şimdi de çıkmış koy yan cebime diyor” gibi abuk sabuk konuşmalara ve sataşmalara da aldırış etmemelidir.
Cumhurbaşkanı Adayı Meral Akşener olurken Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak belirlenmelidir.
Çünkü bu milletin büyük bir umuda, sakinliğe ve çok ciddi devlet insanlarına ihtiyacı vardır.