Karanlıkkaya  karakolu karanlıkta kalmış, Çakmak çakmak,

Çam gibi yanıyor Mehmetçiğin gözleri…
Aç sefil bir ana
Bebesini bağrına basarken ,
Yüzünü,
Yüzünü dön yüzüme,
Utanacak neyim var,
Cevap ver,
Ses ver sesime
Susmaya gerek neyin var…
…………………………… 
Şiirlerimden birinin giriş kısmıdır yukarıdaki mısralar.  
 
İçimde yaşadığım yalnızlık duygusundan olsa gerek, ben karanlıktan çok korkarım…
Arkadaşlarım çoktur, ama dostum kaç kişidir bilemem.
Ormandaki ağaçlar gibi gürdür etrafım...
Ormana giren her kendini bilmez, her mahlûkat dalımı kırar, bazen kökünden söker götürür beni de, kimse kıpırdamaz yerinden.
Nasıl kıpırdarız ki yerimizden?
Orman kadar sık ve çok olsak da yalnızızdır neticede ve acz içerisindeyizdir hepimiz.
Güvensizliğin korkaklığıdır benimkisi ve ıslık çalarım. İçgüdüseldir ıslık çalmalarım. Belanın hiç biride ıslığı duyunca korkup kaçmaz, üstüne üstlük gelir bulurlar beni.
Islık çalmalarım korkuma yetmeyince, emekli de olsam, içimdeki askerlik tarafım tutar, başlarım Harbiye marşını söylemeye, sonra Çanakkale İçinde Vurdular Beni, İzmir Marşı, Dağ Başını Duman Almış, Onuncu Yıl marşını derken birden bire  Köroğlu olurum, Fatih’i kıskanırım… Orta Asya’dan gelen atalarımın, atlılarının ayak seslerini duyarım ve mehteranla  Viyana surlarına dayanırım.
Sonra durulurum, sakinleşirim.
Çünkü ben Türk tarihinin son bin yılının hakansız, padişahsız devletinin özgür bir  ferdi olmanın hoşnutluğunu yaşarım ruhumda. İki dudak arasında değildir hayatım. “Ferman padişahınsa dağlar benimdir” devrini hissetmem ruhumda. Kendimi daha güçlü hissederim çünkü cumhuriyetimin savcıları yargıçları vardır yanımda…
Korkularım dağılır ve ıslık çalmalarım kaybolur kendime güvenim gelir.  
***
Aslında hepimiz hayata, “ağanın itine” deyip geçip gidiyoruz… Gidilecek dost bildiğimiz birçok insan vardır ama dara düşünce bir dost bulamayız  çoğu zaman yanımızda.
Zaman ve şartlar malum. Ahde vefa aramamak, kimseye kızmamak, küsmemek lazımdır.  Çünkü hayatı  eyvallahız yaşamak yaşam tarzımızdır.  
Ayağını yorgana göre uzatmak ve kula kulluk etmemek için sırtı yargıya dayayıp, adam gibi çalışıp helalinden lokma yemek lazımdır.
Onun için hayatın her safhasını ve her anını yiğitçe, hiçbir şeyden korkmadan, eğrisiyle doğrusuyla “hayat benim hayatım” deyip yaşamak lazım.
Doğru ve ahlaklı insanların korkusuz ve cesur olması lazım. Haksızlıklar karşında gür sesiyle haykırması lazım.
Yeter be yeter demesi lazım.