Atatürkçe devlet yönetimi, üretime önem verir. Dışa bağımlılığı reddeder. Tam bağımsızlıktan yanadır. Ülke kalkınmasında milli kaynakları kullanmayı esas alır.

Atatürkçe devlet yönetimi, liyakate, pozitif bilime, adalete ve inkılâplara ihtiyaç duyar. Millicidir, milliyetçidir, halkçıdır. Osmanlı coğrafyasına ve özellikle Türk dünyasına ilgi ve alaka duyar, oraları boş bırakmaz.
Atatürkçe devlet yönetimi, bağnazlığı, yobazlığı, ilkelliği en büyük düşmanı görür. Cumhuriyetçidir, laiktir.Devletçidir, halkını özel sektörün insafına bırakmaz.Asla müsrif değildir tasarrufu ve hesap verilirliği esas alır, kör kuruşun hesabını yapar.
 Türkiye, siyasiler eliyle Atatürk’ün sosyal devlet anlayışını terk etmeye başlayınca, halkın refah ve mutluluğu hızla erozyona uğramış ve halk, devlete hizmet eder hale gelmiştir.
Şirketçi kapitalist anlayıştaki siyasi yöneticiler, halkı asgari ücrete mahkûm ederken, devleti kapitalist devlete dönüştürmüş, zengini daha zengin yapar hale getirilmiştir.
Oysaki Atatürkçü devlet, ne sosyalist devlettir, ne de kapitalist devlettir.
Atatürkçü devlet, bütün teorik izmlerden uzak, hayatın gerçekliğinin uygulamalı örneği olarak kendini kanıtlamış, demokratik, laik, sosyal hukuk anlayışına ve ekonomi yönetim biçimine sahiptir.
Atatürkçülük kapsayıcıdır.
Atatürk’ün ekonomiyi, devleti ve halkı idare ediş biçimi,  hipotezlere dayanan test edilmemiş ve doğruluğu kanıtlanmamış teorilerin ürünü de değil.
Atatürkçü devlet yönetim anlayışı; ne batının sosyalist veya kapitalist anlayışına ve ne de doğunun tirani, despotik, oligarşik, diktatörlük anlayışına benzemez.
Ne yazık ki Türkiye’deki bilim insanları, öncelikle sosyal bilimciler, Atatürk’ün uygulamalı siyasi, ekonomik ve soysal devlet yönetim anlayışını bilimsel eksende toparlayıp da liberalizmin, sosyalizmin, kapitalizmin ve komünizmin karşına alternatif bir sistem olarak koyamamışlardır.
Şunu herkes idrak etmelidir.
Türkiye’de Atatürkçülük, 1938 yılında Atatürk’ün vefatıyla birlikte akamete uğramaya başlamış, ikinci dünya savaşından sonra Amerika’ya her yönüyle teslim olan veya teslim edilen, yıllarca NATO vasıtasıyla zapturapt altına alınan Türkiye, kendi kurucu değerlerine sözde olmasa da fiilen sırtını dönmüş, ABD ve AB’nin ileri karakolu olarak kullanılmıştır.
Sevgili okurlar, bu saatten sonra anlı şanlı kişilerin, paşaların, beylerin yaldızlı pırıltılı sözlerine kanmayın. Onların yapıp ettiklerine, nasıl davrandıklarına bakın.
Son sözler olarak;
Benim için Atatürkçü insan, devrimcidir, laiktir.
Benim için Atatürkçü insan, milliyetçidir.
Benim için Atatürkçü insan, halkı kollayan, devleti soymayan ve soydurmayandır.
Benim için Atatürkçü insan, Atatürk’ün gözüne bakan değil, Atatürk’ün gözüyle olaylara bakandır.
Unutmayınız ki; bu topraklarda Atatürk’e düşman olanlar ya düşmanın kılıcını kuşanan cahilliklerindedir, ya da, Atatürk’ten yedikleri silleyi unutmayan kindarlardır.
Eğer karşınızdaki Atatürk düşmanını bu iki tanıma da uymuyorsa, bilin ki onlar, kafası çalışmayan embesillerdir.
Siz siz olun Atatürk’te kalın, Atatürkçe bakın.