İÇİ SENİ, DIŞI BENİ YAKAR MİSALİ...

İÇİ SENİ, DIŞI BENİ YAKAR MİSALİ...
YÜKSEKTEN PEK GÜZEL GÖZÜKÜYOR DA, BUNUN ADI TAM İSTİLA..
Bir Dünya devinin zirvesinden bu manzara.. Boğazı esir almış sanki kör olası Salya.. (Müsilaj...)
Köpürmüş canım boğaz ilk bakışta.. Öfkeden belli ki bu hali...
Kar yağdı sanmayın denizin üzerine.. Kar kapladı diye düşünmeyin canım güzelliğin üzerini..
Kirliliğin fotoğrafı mı denir bilemedim de, bundan sonra yandık kardeşim..
Hayal olacak sanki denize girmek.. Hatta ve hatta, balık tutmak boğazdan..
1915 Çanakkale Köprüsü'nün zirvesinden kayda geçenler, insanın içini ürpertiyor.. Yakıyor canını..
"Bu ne hal böyle...!" diye haykırası geliyor insan olanın.
Müsilaj yeni değil oysa ki,. Aylardır kendini gösteriyor.. Ta ki, İstanbul feryadı basana dek, pek önemsenmemişti oysa ki...
Çanakkale'de yerel medya başta, Haber Ajansları, uzunca süredir servis yaptı benzer haberleri. Ulusal Medya da gördü, kimi iyi kimi az gördü.
Ta ki İstanbul'da etkili olmaya başladıktan sonra, Türk medyası işlemeye başladı Müsilajı..
Oysa ki, aylardır yazdık, çizdik.. Kimse den de tık çıkmadı. Ne garip..!!!
Bu olayı, şuna benzetiyorum: "Deprem oluyor herhangi bir ilimizde, yıkım oluyor, can’ lar gidiyor, ya da maddi hasar.."
Tak diye, İstanbul depremi sorgusu başlıyor alemde..
"Ne vakit olacak, İstanbul depreminin habercisi mi bu...!!!" falan diye sorular, sorular..
Yani diyeceğim o ki, ne sorunla karşılaşırsak karşılaşalım., İstanbul görmüyor ise sorunu, yaşamıyor ise bizler gibi, pek de gündem olmuyor sorun ne olursa olsun..
Köprü den manzaralı Boğaz'ı, Müsilaj sarmış pafta pafta..
San ki, yeni istila edecek yerler arıyor oluşan koskoca bu bilmem ne bela…
Dün de, kordon manzaralı idi kendisi.. Necip Paşa Camii önünde, kaplamıştı güzelim boğazı..
An be an ilerliyor yine bir yerlere.. Bir süre önce, Sarıçay' ı istila etmişti kör olası.. Ondan önce, Dardanos karanlık limanı kaplamıştı bu hayli çirkin örtü.
Dibe çökmüş bazı lokasyonlarda.. Oralar da artık balığı bence arama..
Dip dolmuş Müsilaj ile, midyeler kaplanmış kestaneler de öyle.. Yani, sarıldık kardeşim, Deniz de bu illetin esiri oldu son günlerde..
"Ne olacak şimdi..?" sorusuna herkes yanıt araya dursun, bir yerlerde kirliliği körükleyenler, aynı tas aynı hamammış..
Mavi Vatan'a sahip çıkmaz isek daha, Deniz öfkesini başka türden alacak, demedi demeyin..
Denizler biter ise, bittik. Omega üçsüz kaldık.. Tabi ki de bu sayede hepimiz bir güzel güçsüz...
Omega üçsüz yaşam mı olur..?
Dile gelen pek çok söz var aktaracağım, lakin bazıları sorun olur.. İyisi mi; "sus Erdem sus.."
Dileklerimiz vardı oysa, geçen Hıdrıllez'de, deniz kenarında tuttuğumuz..
Sanırım, bu yaşattıklarımız sayesinde, deniz' den de bizim dileklere bir fayda yok,  demedi demeyin..  .
Hayli yüksekten, 1915’in zirvesinden kaydedilmiş şu karelere bakınca insan, deliriveriyor, şahsen ben öyleyim, sizleri bilmem..