YADA ŞÖYLE Mİ DEMELİYDİM; ‘YAŞLANIYORUZ…!’

Geçen 26 Mayıs’ da, Çeyrek asırlık oldum. Tam elli (50)
 
Bir arkadaşım, “yaşlandın be ağacım..” demez mi…!
 
Söz Belli, Yaş Elli.. Ben de patlattım o an kendimce espriyi;
 
“Dur ben bir güneşe çıkayım.. Yaşlandım ya, iyice bir kuruyayım…” he he he he he he he
 
Şaka bir yana, doğum gününe ilişkin bir takım denilenler geldi bir mesleki büyüğümden. Pek güzel ifadeler ile bahsediyordu başa gelenden.
 
Başlık veriyordu önce; 
“BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM…” diye..

Sonrası muhteşem bir anlatım.. Şöyle ki; -Bir yaş daha gençleştim.. Dostlar 1 milyonuncu yaş günümü kutluyorum…
 
Evet.. Şimdi soruyorsun “Doğum gününde ne verdiler sana?”
 
Ve dahası dedikleri, mesleki büyüğümün.. Sayfalarımızın konuk yazarı, Kayseri’ den Mehmet Uzel ağabeyim, şöyle yazıyordu sonrasında;
 
Bir yaş daha..
 
Evet, bir yaş daha. 1 Haziran 2021, yani 64+ başladı.. Her yıl başında, her doğum gününde seviniriz, mutlu oluruz.. Ne gariptir ki, hayatın sonuna giden yola revan olmuşuz, bilmeyiz..
 
Çok değil, azıcık düşünür isek, her yeni yıl da, her yeni yaş ta kronometre geriye doğru sayıyor, kaçımız kadranın kalan süreyi gösterdiğini düşünürüz? Hiçbirimiz..
 
Teoman, Paramparça isimli şarkısında ne diyor?
 
-Nasıl oluyor; vakit bir türlü geçmezken Yıllar, hayatlar geçiyor?
 
 Yıllar, hayatlar geçiyor geçmesine de neleri silip süpürerek, hangi acılar yaşatarak geçiyor?
 
Kayseri’ nin, türkülerine konu olan Hunat Mahallesinde dünya ya gelmişim.. Ama nüfusumda Niğde, Bor yazıyor..
 
Nere de doğduğun mu önemli, nerede doyduğun mu? Bence ikisi de..
 
İnsan genlerini aldığı kişilerin yaşadığı yeri de bilmeli, yaşamalı…
 
Çalışmaya başladığım 1978’ de, hayal dahi edemeyeceğim emekliliği 12 yıl önce hak ettim.. Zaman kişileri olgunlaştırıyor ama bir o kadar da yalnızlaştırıyor..
 
Albümdeki fotoğraflara bakar iken, ebedi dünya ya uğurladığımız akraba ve dostların arttığını görüyoruz..
 
Albümlerde olsalar da dünyamızdan çıkanları aslında mezara değil, yüreğimize gömüyoruz..
 
Mezar ziyaretlerine, başucuna gidip dua ettiğimiz, anılarımızı film şeridi gibi yeniden yaşadıklarımızın  sayısının arttığına tanıklık ediyoruz..
 
Dünya hali demek ki böyle.. Bunu yaşar, bunu görürü, bunu biliriz ama her yeni yıl da, her yeni yaş ta çok seviniriz, mutlu oluruz..
 
Kaçınılmaz sona yol aldığımız aklıma dahi gelmez.. Belki de gerçeği bilmek, hayatı çekilmez kılardı..
 
Şu da gerçek ki, zaman ders almasını bileni eğitiyor, geliştiriyor.. 20-25 yıl öncesine göre konulara daha yukardan bakıp değerlendirir oldum; bir gözümü görmez, bir kulağımı duymaz, dilimin bir yanını konuşamaz ettim..
 
Görüp görmezden, duyup duymazdan gelen, daha hoşgörülü olmaya başladım.. Bundan çok daha iyi biliyorum ki, benim kadar çevremdekilerde mutlu oluyor..
 
NE DE GÜZEL BİR DUA…
 
Babamı, Annemi kaybettim.. Çok ağır bir duygu.. Bir gün akşam televizyonda yayınlanan dizilerin birindeki konuşmalar arasındaki bir ifade dikkatimi çekti..
 
”Allah ölümü babadan, anadan, evlada miras bıraksın..”
 
İlk anda derinliği anlaşılmayan bu söz, aslında en güzel dua değil mi?
 
Atalara evlat acısı yaşatmamayı da ifade etmiyor mu?
 
Bu derinliği anladığım andan itibaren, aynı dua edenlerden oldum..
 
Bugün 63 yaşını tamamladım,64 de adım attım.. Yaş çok mu önemli, eğer hayatı çekilmez eden sağlık sorunu yaşamıyorsanız, çok güzel..
 
Yaşlanmak mı, yaş almak mı? İşin püf noktası bu ayrımda..
 
45 yılı çalışarak geride kalan 64 yılda yaşama ve çalışma azmimi koruyorsam yaş aldığıma inanıyorum.. Yarı yaşımda olup, yaşama ve çalışma arzusunu tamamen kaybetmiş yaşlıları gördükçe, bu düşüncem pekişiyor..
 
Ne mutlu çevresiyle birlikte yaşayıp yaş alanlara.. Şunu herkes dikkate almalı. Ne kadar yaşanıldığı mı, yaşanılan süreçte bırakılan izler mi önemli?
 
Kim ne derse desin, yaş almak çok güzel duygu..
 
Farklı düşünenler olacaktır, sonuçta yorumlar insanların yaşadıklarının imliğinden süzülür.. Onlarda kendilerince haklıdır.. Çocukları büyütmek, torunları görmek, yapıcı ve gerçekçi yaşam çizgisine erişilmesi dolaysıyla küçüklerin sevgisine, büyüklerin varlığını kabullenmesine tanık olmak çok güzel bir duygu…
 
Beni hatırlayan tüm dostlarıma TEŞEKKÜR ediyorum…
 
Sonrada pek güzel bir söz, pek güzel bir dua ediyordu Mehmet ağabey, diyordu ki;
 
“Tek temennim ülkemizin içinde bulunduğu kaos ortamından kurtulup huzurlu günlere dönmemiz..”
 
Şimdi soruyorum kendi kendime; “Kim amin demez ki böyle bir dua’ ya,..”
 
Amin diyenler bizler.. Biliyorum ki herkes Ülkesinin, Türkiye’sinin aşığı..
 
Vatan sevdası yanında, Ay yıldızlı Şanlı Bayrağına ölesiye tutulmuşuz ki bizler, tek derdimiz sonsuza dek yaşatmak hedefinde olduğumuz Cennet ülkemiz, Türkiye Cumhuriyeti…