“Hiçbir ülke güç gösterisiyle, her tarafından tutuşacağı ateşe yaklaşmamalıdır”

“Hiçbir ülke güç gösterisiyle, her tarafından tutuşacağı ateşe yaklaşmamalıdır”
Yaşa Devlet yaşa… Daha nasıl özetlenirdi ki zaten durum..
Bir ulu söz gelmiş, aktarmayayım mı şimdi ben kardeşim…!!!
Bu arada, bir laf daha var, Turan’dan gelen o’ndan da söz edeceğim.. Az sabır..
Mesele bilindik. Sayılar ise ezber ettiğimiz türden. Peki ya, bu konuda edilen o okkalı söz?
Şöyle demiş Devlet bey..“Yunanistan’ın 12 deniz mili dayatması bir savaş sebebidir”
Vallahi de öyle, billahi de.. Bu arada Alamanlara ne oluyor ise artık.. Çekiliverse TÜRK İşçiler, çökeceksiniz yahu orta yerinizden.. Ekonominiz çökecek, iş gücünüz çökecek.. Hiç mi hesap kitabınız yok sizin sahi..!!!
 “İstanbul Barosu’nun önüne şehit savcımız M. Selim Kiraz’ın dökülen kanında parmak izi bulunan işbirlikçi teröristin paçavradan müteşekkil posterini asanlarla, tarihte husumet kazısı yapan odaklar aynı çanaktan beslenen kokuşmuşlardır” diyen de MHP lideri sayın Bahçeli idi..
Ki bu konuda, Çanakkaleli vekil Turan’ ın da bir sözü var ki, o’ndan da söz edeceğim az sonra. Güzel bir çıkış, güzel bir gönderme ve de noktayı koyma.. Ne de osa, Çanakkaleli sayın vekil Av. Turan.. Lafı gediğine tak diye yerleştirmiş yine.. Helal olsun. Pek güzel. Alkışlıyorum..!!! 
Önce, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ nin dedikleri. İki konu iki önemli balık ve çarpıcı laflarla, dan diye dokundurma.. Dondurma demedim ayrıca, dokundurma… Tekrar okuyun isterseniz.. 
MHP lideri Bahçeli;  “Hiçbir ülke güç gösterisiyle, donanma sevkiyatıyla, kara ve deniz sularımızla birlikte kıta sahanlığımız ve münhasır ekonomik bölge alanlarımızda her tarafından tutuşacağı ateşe yaklaşmamalıdır” diyordu…
Türkiye’nin bir yanda Covid-19 hastalığının ağırlığına, diğer yanda doğal felaketlerin acılarına direnirken, aynı anda hem kara hem de deniz sınırlarını kapsamına alan muazzam bir varoluş mücadelesiyle hükmü şahsiyetini ve egemenlik onurunu savunduğunu vurguluyordu Devlet bey..
Sonra da duyduk duymadık demeyin dercesine çakıyordu lafını; “En küçük taviz, tavsama veya tereddüte açık kapı bırakmadan milli birlik ve güvenliğimiz muhatap ve muhasım ülkelere karşı cansiperane şekilde müdafaa edilmektedir.
Tarihi kahramanlıklarla dolu Türk milleti için Ağustos ayı gecenin sisini dağıtan zafer meşalesi, geleceğin koordinatlarını çizen muvaffakiyet medarıdır.” Diye ekliyordu, bir önemli tarih, unutulmaz Zafer’den bahisle.. 30 Ağustos vurgusu eliğnide geliyordu sözleri özetle..
Ve sonra da çakıyordu lafını, ulu orta, üzerine alınması gereken tüm milletlere; 
“Zaferlerimizin yoğrulduğu bu ay içinde 98 yıl evvelki kuyruk yaraları tekrar kanayan müflis müstemlekeciler bir kez daha karşımıza çıkmaya yanılarak cüret etmişlerdir” diye..
Lafın tamamı kime anlatılır ki!!! Anlamışlardır bu kez o birileri inşallah..
Ağustos ayının ne anlama geldiğini, korkak dedelerinin hangi pespayeliklere mahkum olduğunu en iyi bilen soytarıları bugünlerde tehlikeli bir kaşıntı tuttuğunu söylüyordu Devlet bey.. Hadi şimdi demeyeyim mi ben de; “Ağzına sağlık Sayın Lider…!!!”
MHP lideri Bahçeli, “Şu tarihi gerçeğin hatırlatılıp altının çizilmesi çok önemlidir” vurgusu ile başlıyordu söze, sonra da ediyordu lafını, en çarpıcı ifadeleri ile..
Nasıl mı? Nasıl olacak, aynen şöyle: “26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’nin fazilet ve fıtrat bakımından devasa bir adımı, soy ve ruh açısından dev bir ayağıdır. İki tarih arasında geçen 851 yıllık zaman diliminde Anadolu coğrafyası adımızın, acımızın ve anılarımızın maşeri vicdan potasında kaynaşıp milli karar ve kadere dönüştüğü bir vatan unvanıyla şereflenmiştir. Nitekim, emek ve enerji sarf etmeden, kan ve ter dökülmeden, haysiyet ve hedef birleşmeden; akıl, sabır, strateji, feragat kültürü yeşerip yükselmeden bir coğrafyanın vatanlaşması sadece boş bir hayalden ibarettir.” vurgusu ile..  
 Vatanın, meşakkatli bir arayışın, asırların kuytuluklarına kök salmış güçlü bir irade ahlakının eseri ve ebedi esenliği olduğunun da altını çiziyordu Devlet bey.. Sonra da  açık açık ediyordu lafını;
“Sultan Alparslan’ın 949 yıl önceki mutlak ve zamanlar üstü zaferi yüzyıllar boyunca Bizans’ın varislerini delirtmiş, çıldırtmış, adeta sindirim sistemlerini bozmuştur.
 Bu nedenle, Malazgirt destanıyla Anadolu topraklarına dikilen istiklal sancağımızdan intikam almak için yanıp tutuşan, elde edilen muazzam başarının rövanşıyla heveslenip hezeyan bataklığına çakılan ehl-i salip farklı bahanelerle, ama hep aynı gayeyle asırlarca barbar seferler düzenlemiştir. Bizim nazarımızda Malazgirt Zaferi ile Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Zaferi aynı kanın aynı damarda, sadece farklı tarihlerde akışından başka bir manaya gelmeyecektir”
Ve geldim şimdi Çanakkaleli siyasetçi, AK Parti Kurmayı Av. Bülent Turan’ ın da hayli çarpıcı anlatımı ile bahsettiği o densizliğe imza atanlara..
Bu konuda, MHP lideri Devlet Bahçeli de; “İstanbul Barosu’nun önüne şehit savcımız M. Selim Kiraz’ın dökülen kanında parmak izi bulunan işbirlikçi teröristin paçavradan müteşekkil posterini asanlarla, tarihte husumet kazısı yapan odaklar aynı çanaktan beslenen kokuşmuşlardır” diyerek veriyordu tepkisini.
Ve şimdi, Çanakkalelinin o çarpıcı sözü. AK Parti Kurmayı Av. Bülent Turan tweet atıyordu. Anlayana geliyordu sözü;
Savcımız M. Selim Kiraz'ın DHKP-C tarafından şehit edilmesinden sonra Türkiye sorumlusu ile aynı bölmede yakalanan ve cezaevinde kendi tercih ettiği eylemle ölen kişinin posteri İst Barosu binasında! Yazıklar olsun.
 
Bu baro yöneticileriyle “nisbi temsil” ile yan yana olunur mu?” diye..!!!