Koca bir hafta geride kaldı. Böylelikle, yaşamdan eksiye düştüğümüz zamandan olduk.


Koca bir hafta geride kaldı. Böylelikle, yaşamdan eksiye düştüğümüz zamandan olduk.
Saatler geçti, kısacası yeni yaşa doğru yol biraz daha aldık.
İnsan hayatı bence çok bilinmeyenli bir denklem. Her şey yaşanmaz ise, tadı tuzu kalmıyor yaşamın. Acı da olacak, hüzün de..  Mutluluk da olacak, mutsuzluk da..
Bir de olmazsa olanlar var ki, kimimize göre bunun adı inanç, kimimize göre ‘aman yahu ne gereği var?’
Tövbe tövbe diyeyim de, çarpılmayayım bari. Ne diyecektim, ne dedim? Ben de bir tuhafım, en hakikatlisinden..!
Güncel konular ve en elzem mesele diyeceğim bugün, edindiğim bilgiler çerçevesinde.
Yaşam üzerine, düşününce conta yaktıran detaylara ilişkin denilenlerden de bahsedeceğim bir miktar, insanlığın her daim önemsediği elzemlikten de.
Siyasetçinin dilinden bir önemli çıkış diyerek söze gireyim de, ne demek istediğimi anlatmak yerine, sizin düşüncenize emanet edeyim bahsedeceğim konunun derinliğini ve ben de böylelikle yorulmayayım..    
Hepimize gerek bir önemli konuda sözleri ile, “Ne de doğru bir ifade..” demekten kendimi alamadığım sözleri,  AK Parti'li sayın Öztürk etmiş.
Demiş ki kendileri; "Din bir ihtiyaçtır, eğer biz doğru din eğitimi veremezsek, merdiven altı din eğitimi verilir"
Vallahi, yıla damga vuran bir çıkış bence bu denilen. Merdiven altı, bir din kalmıştı…
 Başkent gündemine göz atar iken, Ankaralı meslektaşım Ahmet Umur Öztürk’ ün haberine dikkat kesildim
Meslektaşım, ‘soy isim adaşı’ nın sözlerini haberleştiriyordu. Ben de bu haberi, abonesi olduğumuz İHA’ nın bülteninden okuma fırsatı buldum.
AK Parti Giresun Milletvekili Cemal Öztürk, ''Din bir ihtiyaçtır. Eğer biz doğru din eğitimi veremezsek, merdiven altı din eğitimi verilir. Bunun da sonuçlarını geçmişte gördük'' ifadesini,  Plan ve Bütçe Komisyonu 2020 Merkezi Yönetim bütçe ve 2018 Kesin hesap Kanun Teklifi görüşmelerinde kullanmış.
Meslektaşım Öztürk, Milletvekili Öztürk’ ün bu çarpıcı çıkışını, iyi yakalamış. Haliyle de haberleştirmiş.
Komisyonda söz alıp, Milli Eğitim Bakanlığı hakkında konuşan sayın vekil, bence hepimizin altına imzasını atacağı sözlerinde; Toplumun doğru dini bilgiyle aydınlatılmasının bir gereklilik olduğunu ifade emiş.
Düşünüyorum da; ‘Vallahi de ne doğru sözler.’
Giresunlu vekil Öztürk; ''Din bir ihtiyaçtır. Eğer biz doğru din eğitimi veremezsek, merdiven altı din eğitimi verilir. Bunun da sonuçlarını geçmişte gördük. Vicdan önemli. Ama vicdan hiçbir zaman dinin yerini tutmaz. Bunu filozoflar tartışıyor. Schopenhauer'in meşhur tezi var ‘Vicdan dinin yerini tutabilir mi?’ diye. Jean Jacques Rousseau diyor ki; ‘Din eğitimi şarttır çünkü ilk insan aynı zamanda ilk peygamberdir.’ Ben Müslümanım, Garo Paylan Hristiyan. Ben inanıyorum ki Müslümanlık da Hristiyanlık da Musevilik de tüm dinler de insanlığın hayrı için var. Benim Peygamberim Hz. Muhamed (s.a.v.) diyor ki; 'Müslüman, dilinden ve elinden (diğer) Müslümanların (emin ve) selâmette bulunduğu kimsedir.' Eğer insanlık benim elimden ve dilimden emin değilse benim Müslümanlığımdan şüphe etmesi lazım" diyerek, ne de güzel bir konuda sorulama gerekliliğine dikkat çekmiş.
İnsanoğlu için en elzem gereklilikten böylece bahsettim. Şimdi sıra, Gündemin detaylarından.
"Ara bölgede kalan DEAŞ'lı az önce uçakla ABD'ye gönderildi" sözlerinden bahsedeyim şimdi. Şu sıralar, pek dile gelen o konu üzerine yaşananı sayın İşişleri bakanı Süleyman Soylu açıklıyordu.
Türkiye’nin sınır dışı ettiği ancak Yunanistan’ın kabul etmediği DEAŞ’lıya ilişkin yazılan çizilenler, biliyorum ki herkesin malumu. ,
Son dakika gelişmesi için de, doğru bilgi gelince ben de biraz bahsedeyim dedim.
"Türkiye-Yunanistan sınırındaki ara bölgede kalan DEAŞ'lı az önce uçakla ABD'ye gönderildi"  ifadesinden bu nedenle söz ediyorum.
Ne de çok konuşuluyordu. Böylece, o mevzuu kapandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, gündeme dair açıklamalarda bulunur iken Başkent’ te,  Ana haber bültenlerinin en çarpıcı başlıklarına ilişkin sözler de ediyordu. Yani; Siyanür kullanılarak gerçekleşen intiharlardan.
Sayın bakan Soylu, ”Karşı karşıya kaldığımız her durumla ilgili devletimizin her kurumu adım atmakta. Çağın getirdiği, bazen internet kullanımının getirdiği bir takım meselelerle karşı karşıyayız.
Bu vakadan önce değerlendirmeye başlamıştı kurumlarımız” diyordu.
DEAŞ’ lı için ise;  Türkiye’nin sınır dışı ettiği, Yunanistan’ın kabul etmediği isme ilişkin,  açıklamada bulunan Soylu, "Yunanistan'la bizim aramızdaki sınırda kalan Amerikalı, biraz önce İstanbul'dan uçakla Amerika'ya sınır dışı edildi. Bugün toplam 3 yabancı terörist savaşçı olarak teknik olarak adlandırdığımız kişi sınır dışı edildi" sözleri ile noktalıyordu meseleyi.
Geçen haftanın bir önemli ölümüyle ilgili de sözleri vardı sayın Bakan’ ın. Hani şu megakentte intihar mı? cinayet mi? belirsiz, yaşamını yitiren İngiliz istihbaratçı James Gustaf Edward Le Mesurier'in ölümüyle ilgiliydi sözler.
Sayın Bakan Soylu, ”Evin kapısının hem de evin içinde hem de bizim bildiğimiz usullerin dışında kilitli olduğunu biliyoruz. Yukarıdan aşağıya düşerken bilek kısımlarında kırılma söz konusu. Tüm değerlendirmeler yapılmaktadır. İlk aşamada intihar gibi görünse de bizim sorumluluğumuz olayı tüm detayları ile ortaya çıkarmaktır” ifadelerini kullanıyordu bu konuda.
Şimdi aklınıza şöyle bir soru gelmiş olabilir: “Sen bu gün bunları neden yazdın?”
Haklısınız da, başta bahsedilen merdiven altı din eğitimi olmasa, bu gün cennet ülkemizde siyanürle intihan vakaları hiç olur muydu Allahaşkına..?
Yardan ne diyor; “Benim verdiğim canı, benden başkası alamaz..”
Yani sorgulamamız gereken konu bence tam da bu.. Merdiven altı din bilgisi ile, buraya kadar..!