.

Tek ‘dileğim’ bazı zamanlarda, uyumu kaçırmamak.
Ustalık istemeyen bir davranış olmalı bence, uyumlu olmak, olmaya çalışmak. Hazır uyumlu olmaktan söz etmiş iken, güne özel manşetimizle de uyumlu olduğunu düşündüğüm bir habere rastladım. Rastlamış iken de paylaşayım istedim.
Bu aralar, her birimizin pek sık yaptığı şey, sosyalden paylaşmak. Hem de akla düşyen her şeyi. Misal, sezon açıldı, sahilde bira içerken, şişeyi, bir de yanında bonus sanki ayaklarımızı paylaşmak.
Halbuki, pek paylaşmayı seven bir toplum değilizdir. Bende var ise, aynısından başkası edinmesin uğraşı, bence bu tezimin en güzel göstergesi.
Bence düşüncelerimi bir yana bırakıp, her birimizi ilgilendireceğini düşündüğüm şu sözleri paylaşayım. Paylaşayım da, ne kadar paylaşımcı olduğumu da göstermiş olayım.
Edindiğim bilgi gibi, son gelişmeleri, cigaramdaki son dalı, çay simit keyfinde iken, son yudumlarımı kedilerle paylaşmayı da pek severim. Paylaşımcıyım vesselam.
Gazetemizin bugünkü manşetini okuduktan sonra, sanırım aktaracağım bu denilenlerin daha bir önemi olacak diye düşünüyorum. Belki de, yanlış düşünüyorum lakin, düşüncemi de paylaşabilen bir yönüm var o kesin.
Geldim şimdi konuya.
Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Sayan'dan sosyal medya uyarısı geldi dün.
Sayın  Sayan: "Biz teknolojinin bir suç mahali haline gelmesine seyirci kalamayız.” diyor ve ekliyordu;
 “Bunun adı özgür demokrasi değil, karanlıkta yalanlar yaymaktır. Biz buna izin vermeyeceğiz, gerekenleri de yapacağız"
Dahası da vardı bence hayli anlam yüklü bu çıkışta edilen sözlerin. Onlar da tam olarak şöyle idi;
"Şunu biliyoruz ki manipülatif kampanyalara izin veriliyor, insanların özel hayatına saygı duyulmuyor. Bazı ülkelere tanınan 'unutulma hakkı' ülkemize verilmiyor"
Her gün olduğu gibi, Başkent gündemine göz atar iken rastladım bu habere. Abonesi olduğumuz İHA’ dang eliyordu detaylar. Dilerseniz, önce haberin girişi diyeyim. Başkent Ankara’da ki meslektaşlarımın kaleme aldığı satırlar şöyle başlıyordu;
 “Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, ‘Biz teknolojinin bir suç mahali haline gelmesine seyirci kalamayız. Bunun adı özgür demokrasi değil, karanlıkta yalanlar yaymaktır. Biz buna izin vermeyeceğiz, gerekenleri de yapacağız’ dedi.”
Sosyal medyadan, öyle şeyler paylaşılıyor ki, paylaşılanı paylaşmak başı iş çıkaracağı gibi,  korkarım bu bizlerde bir hastalık haline dönüştü adeta. Paylaşmadan edemiyoruz. Bilgi yanlış, eksik, gedik demeden, sorgulamadan hem de…
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunda (BTK) Büyük Veri Uygulamaları Konferansı düzenleniyordu Ankara’da ve sayın Sayan’ da burada ediyordu sözlerini.
 Konferansta kürsüye gelen Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Sayan,  internette, özellikle de sosyal medyada yer alan ve milli güvenliği tehdit eden içeriklerle etkin mücadeleyi sürdürdüklerini vurgularken ediyordu dikkat kesildiğim sözlerini.
"Ancak maalesef küresel sosyal medya platformlarının zaman zaman mahkeme kararlarına uymadıklarını ve yapılan uyarılara rağmen yasa dışı içeriklere yer vermeye devam ettiklerini görüyoruz" vurgusu yapan sayın Sayan; Bu anlamda en önemli noktalardan birinin reklamlar olduğunun altını da çiziyordu.
Aslında buna hemen her gün tanık oluyoruz. O bahsedilen reklamlara.
Sayın Sayan;  "İnsanların ziyaret ettiği sayfalarla ilgili istatistik ve bilgilere ulaşmak mümkün ama direk ya da haber akışlarına yerleştirilmiş reklamlar için kayıt yok. Hiçbir şeyin izi yok, her şey tamamen karanlıkta.
Sosyal medyada olan şey orada gizli kalıyor, çünkü haber akışını sadece kullanıcı görüyor ve sonra kayboluyor, yani bir şeyi araştırmak imkansız. Size ne gösterdi, aynı şeyi kaç kere gösterdi, hepsi karanlıkta.
Kimin hangi reklamı gördüğü hakkında hiçbir fikrimiz yok. Bıraktığı etki, bu insanları hedeflemede kullanılan veriler, bu reklamları verenler, harcanan para veya nereli oldukları hakkında hiçbir bilgimiz yok.” ifadelerini kullanıp, ardından da detaylandırıyordu sözlerini.
Diyordu ki;”Şirketler bu cevapları biliyor ve şeffaf olma konusunda işbirliği yapmayı reddediyorlar. BTK'nın Türk insanının verisinin Türkiye’de kalması için yazdığı yazılar, Cambridge Analytica skandalı ile ilgili talepleri nedense hep geçiştirilmeye çalışıldı. Girişimcilerin, şirketlerin medya kuruluşlarının hesapları kural ihlali gerekçesiyle kapatıldı mı? Erişimi engellendi mi? Yalan haber konusunda ne gibi önlemler alındı? Türkiye’den giden mahkeme kararlarına ne kadar uyuldu? Biz bu konularda bu şirketleri defalarca uyardık, yazılar yazdık.
Bu ve benzerlerinin yaşanmaması için yasalar koyduk. Ama her seferinde etrafından dolanmanın bir yolunu bulmaya çalıştılar. Bu yasalar artık işlemiyor. Soruyorum size milyonlarca kullanıcısı olan, Türkiye’de milyonlarca dolar para kazanan şirketler ne kadar vergi ödüyorlar? Türk insanın verilerini kimlerle paylaşıyorlar? Türkiye’de kaç çalışanları var? Türkiye’de temsilcileri var mı? Yoksa niçin burada temsilcilik açmaya yanaşmıyorlar?"
Günlük yaşantının vazgeçilmezi akıllı telefonlara dokunmadan, ekranı iki parmağımızın arasında genişletip, küçültmeden edemiyoruz artık. Dokunmasak eksikliği büyük hissediyoruz. Yalan mı…?
Peki ya, bununla birlikte bizi neler bekliyor ey dostlar…?
Sanırım bu sorunu yanıtı, şu söz; "Hayatımızın çoğu artık internette yaşanıyor adeta" ifadesi.
Bahsettiğim isim, yani sayın Sayan, saymakla, sıralamakla bitiremiyordu vurgularını. Kısacası, sözleri bu noktada şöyle geliyordu;
  "Bu hayatlara girebilmek için Facebook, Google veya Youtube reklamlarında sınırsız para harcayabilirsiniz ve kimsenin haberi olmaz, çünkü karşımızda tam bir kara kutu var. Bir belirsizlik ve bilinmezlik içinde işimizi yapmaya, insanlarımızı korumaya çalışıyoruz. Ama şunu biliyoruz ki manipülatif kampanyalara izin veriliyor, insanların özel hayatına saygı duyulmuyor. Bazı ülkelere tanınan 'unutulma hakkı' ülkemize verilmiyor." 
Bir de şu ifadeleri vardı sayın Sayan’ ın hayli ilgi çeken. Diyordu ki;   "Kişisel verileri işleyerek kullanıcı eğilimlerine göre içerik gösterme politikalarını açık ve şeffaf bir şekilde ortaya koymaları ve bu konuda ülkeleri bilgilendirmeleri gerekiyor. Şeffaf olmayan politikalarla arka planda farklı algoritmalar çalıştırmak suretiyle kullanıcıların manipüle edildiğine yönelik iddialar tüm dünyada endişelere sebebiyet vermektedir. Bu nedenle sosyal medya şirketlerinin veri işleme politikaları konusunda daha açık bilgilendirmelerde bulunma zorunlulukları vardır. Biz teknolojinin bir suç mahali haline gelmesine seyirci kalamayız. Bunun adı özgür demokrasi değil karanlıkta yalanlar yaymaktır. Biz buna izin vermeyeceğiz, gerekenleri de yapacağız."
Paylaşmak güzel, hayatı paylaşmak, ekmeğini paylaşmak, cigaranı, kediyle, köpekle, bir yudum simidi. Hat ta, bu yakıcı sıcaklarda 50 cc’ lik suyun hepsini. Güzel şey kardeşim paylaşmak, hayat verdikçe bir başka canlıya, paylaşmaktan büyük sevap var mı sahi…?
Haydin bu günlük bu kadar. Hoşça kalın…