Tarihten sayfalar araladı zihnim, haliyle hayli geçmişe gittim. Çanakkale’de ekonomiyi ayakta tutan bir kurumun kurulduğu yıllar düşüt aklıma.. ÇOMÜ…!

Tarihten sayfalar araladı zihnim, haliyle hayli geçmişe gittim. Çanakkale’de ekonomiyi ayakta tutan bir kurumun kurulduğu yıllar düşüt aklıma.. ÇOMÜ…!
Hey gidi hey. 92 yılı Kasım ayı. Gazeteler manşet attı. “Çanakkale’ ye Üniversite…” diye..
Kuruluş kararını alan Dönemin Başbakanı rahmetli 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, namı değer ‘BABA…’
Nezaketin kralını görüyordu gözlerimiz. Nerede mi? Üniversitemizin açılışında, Yıl 93…
Kürsüde, açış töreni için konuşma yapan isim, halen dahi saygıyla andığım bir isim. Sayın Parlakyıldız
Uzatmamayım, geleyim o ana. Sayın Parlakyıldız  açılış programının sunucusu olarak, davet ediyor babayı kürsüye. Sonra  Rahmetlik kalkıyor yerinden, kürsüye ilerliyor. Tüm Protokol da ayakta o anlarda.
Merhum Demirel konuştuğu anlarda, etrafta insan seli.. Polislere sesleniyor Baba. “Hele bir salın vatandaşı. Ben de onların arasından çıkıp geldim.” diye..
Bu anlarda, protokolde halen ayakta duran bir isim.. Dönemin Başbakan yardımcısı ve SHP lideri rahmetli Prof. Dr. Erdal İnönü..
İktidarın diğer ortağı. Yani DYP-SHP Koalisyonunda, SHP’ nin genel başkanı  o günlerde merhum İnönü..
Demirel kürsüye yürür iken herkes ayağa kalkmıştı, vardığında herkes oturmuştu yerine. Bir kişi vardı, konuşma bitene dek ayakta dinleyen. Nezaketin adı, o isim Başbakan yardımcısı Prof. Dr. İnönü’ydü..
Sonra düşündüm gün boyu.. Öyle ya, nasıl bir anıydı zihnimden silinmeyen bu anı.. Vefa ise vefa. Nezaket ise nezaket.. Siyaset bu ya..!!!
Diyeceksiniz ki;: “Eee, daha ne anlatacaksın? Anı bitmedi mi daha ?”
Aynen. Anı bitti. Çanakkale’nin ekonomisine yıllardır katkı sunan Üniversite’nin açılışını iki rahmetlik isim aynı anda yaptı. Lakin, önce İnönü’yü bekledi Demirel. “Sen önce kes kurdelayı..” dercesine..
GELELİM GÜNÜMÜZE;
“ADI SİLİNDİ DEMİREL’ İN, KURDUĞU ÜNİVERSİTESİ’NDE”
Evet yanlış okumadınız. “Adı silindi Demirel’ in, kurduğu üniversitesinde..”
Anafartalar kampüsünde, bir konferans salonunda yaşıyordu Demirel ismi.. Hatta girişinde, Seramik bölümünün yaptığı bir seramik tablo portre vardı devasa şekilde. Üzerinde ‘BABA’ yani, merhum Demirel..
Bir zamanlar geçti, kampüste yıkılan binalar ve haliyle “Süleyman Demirel konferans Salonu’ da yakıldı gitti. Üniversiteyi kuran, bu sayede şehrin ekonomisine büyük katkı sunan Demirel’ in adı, artık yaşatılmıyor bu şehirde.
Vefa geldi ve çekip gitti. Artık neden ise..?
Döneyim, bir başka isme. Misal, Biga’da Üniversite’nin yerleşkesine adı verilene. Üniversitemiz ÇOMÜ’ de, bir dönem Rektörlük yapan Ramazan Aydın‘a..
Sorun değil. Olacak elbet. Sonuçta bir vefa.. Lakin, ÇOMÜ’ yü kuranın ismi silindi, unutuldu gitti. Yönetenin adı yaşıyor.!! Sahi bunun nedeni ne ki?
Kurucu Rektör Prof. Dr. Mete Tunçoku’ ndan bu yana, tüm rektörleri hatırlayan bir gazeteci olarak, aklıma düşen anıları anımsayınca zaman zaman, benim aklımda hep deli deli sorular..
Söyleyecek çok söz geliyor aklıma, yazmaya korkuyorum tam da bu anlarda.
Nezaket abidesi isimleri iyi ki tanımış, tanık olmuşum diyor, geçiştiriyorum çoğu zaman..Ne de olsa, tekerrürü olmayacak anılarda kaldı, tekrarı asla olmayacak hatıralar.
HUZUR DOLU O AN…!
Dün, simit evinde bir mükemmel huzura tanık oldum. Çay cigara keyfinde, bir de baktım faraş içinde mışıl mışıl bir sarman.. Oysa ki, bir kaç dakika önce, sevdiriyordu bana kendini boynundan..
Tıpkı, bizim Pati bey’ in küçüklüğü. Kopyası adeta. Pati küçülmüş de yanıma geri gelmiş gibi geldi bir an..
İşte o an, huzura tanık oldu gözlerim. Ne de huzur içinde uyuyor bizim küçük sarman..
Akıllı telefonumun objektifinden o anı ölüsüzleştirdim. Güzel bir de paylaşımda bulundum. Dedim ki;
“YETER Kİ HUZUR OLSUN. YAŞADIĞIN YERİN ÖNEMİ YOK.
HUZUR VAR İSE, FARAŞ İÇİ DE OLSA YERİN ADI, YAŞA GİTSİN…”
Bu aralar pek edebi dildeyim bendeniz. Yaz geldi, böyle oldu dermişim..!!!