.

Umarım, isim babası  ben olurum kaleme alınacak kitabın… 
Bir dönemin kitabını yazmak üzere kolları sıvadık, taa Cunda’ya gittik geçen hafta. 
“TÜRK SİYASETİ VE DEMOKRASİSİNDEKİ DÖNÜM NOKTASI GÜNLER…” üzerine sohbet ettik, hemide…! 5,5 saat… Ara vermeden, üstelik soluk da almadan…!
Şöyle dedim o günleri anlatmak için, hafta başı günlerde, Dönemin Başbakanı merhum Adnan Menderes’ in idam edildiği güne rastlayan tarihte. 17 Eylül’ de…
Manşetti attığım, lakin kaleme alınacak o kitabın da adı olmalıydı bence.. 
Hatırladınız mı o manşeti…? “OYUNU BOZAN, ZİNCİRBOZAN..!”
Duayen siyasetçi ve de en önemlisi hukukçu isimdi röportaja gittiğimiz. 90’ larda, kimi ismin hitap şekliyle, ‘Cum-baba’, kiminin de ‘Cin-baba’
 Şimdi, o efsane, duayen isimin anlattıklarının kaleme alınacağı kitabın isim babası da, ben olurum inşallah. Ben de bu sayede, oluveririm bir ‘isim-baba’ Hadi inşallah…
Türkiye’de Demokrasi’ye ‘Dur’ denilen 12 Eylül 1980 Darbesine nasıl gelindiğini anlattı önce ‘Cin-baba’, ya da şöyle mi demeliyim; ‘Cum-baba’
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı görevini üstlendiği o yıllarda, dönemin 8. Cumhurbaşkanı, merhum  Turgut Özal yurt dışı ziyaretlerine çıktığında, yerine vekalet ettiğinden ve Cumhurbaşkanlığı görevini yürüttüğünden TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk,  Türk siyasetçiler adından söz ederken kısaca ; ‘Cum-baba’ derlerdi. Kimi ne göre de ‘Cin-baba’ydı sayın Hüsamettin Cindoruk..
 Gerek siyasette, gerekse mesleği hukukta, cin gibiydi çünkü her daim sayın Cindoruk.  
 12 Eylül’e nasıl gelindiğini anlatırken kurduğu cümleler halen aklımda. Hele hele Zincirbozan günlerine dair anıları aktarır ifadeleri..!
Bir değil, bin kitap yazılsa, geleceğe aktarmaya  yetmeyecek kadar çoktu bu arada sözü edilen anılar.
Sanki, Hüsamettin bey anlatırken, bizde yaşadık o güleri. Detaylıcaydı tüm sözler. 
Türkiye’nin  zorunlu ikameti günleri diye anımsadığı Zinzirbozan, meğer ne dolu dolu isimlerin misafir edildiği bir mekana dönüşmüş…
Öyle bir mekan ki üstelik, Türkiye’nin ‘BABA..’ diye andığı ve anacağı isim, bir haber izlerken sılamış yerinden, hem de yarım metre..
O detaylar kitapta yer alacak elbet. Peki ya, meraklandırmak için “DEMİREL, HANGİ HABERİ AYAKTA İZLEDİ VE YARIM METRE SIÇRADI…?” demekle, ben de hata mı ettim acaba…?
Soru içinde bir soru daha. Nasılım amma…?
“DOĞRU YOL PARTİSİ, ZORUNLU İKAMETİN ADRESİ ZİNCİRBOZAN’DA, KİMLER MASA TENİSİ OYNARKEN KURULDU…?” şeklinde bir soru daha gündeme getirmiştim geçen 17 Eylül’de. Sahi, merak ettiniz mi bu durumu?
Hele hele ‘Modonna’  O yıllarda, kime denirmiş ‘BEYAZ PANTOLONLU MODONNA…” Dahası, TİLKİ LAKAPLI PAŞA…!
Tüm bunlardan söz ederken, tarihten bir sayfa açıp saatlerce anlatan ismi dinleyenler olduk, Boğaz Medya Ekibi olarak. Ben başta; Bünyamin Nami Tonka, Hasan Sami Er ve de ‘Cin baba’ nın dediklerini,  Türkiye’nin bir dönem siyasetinin perde arkası gerçeklerini anlatırken, anlatılanları eşsiz bir Video Arşiv kaydı olacak şekilde görüntüleyen bizim çılgın Cuma… Yani; bana göre aslan parçası Cuma Deren 
Bir dönem Türkiye siyasetinin gizli kalmışlarını, gün yüzüne çıkaran bir söyleşiydi yapıtğımız. Ne anılarv ardı o günlere ait.
Misal, 80 İhtilali ile tıpkı AP gibi kapanan CHP’ nin, 83 ‘de Zinzirbozan’a konulan kurmaylarının denizde yaşadıkları. Az daha boğuluyormuş, Temmuz gününde Zinzirbozan sahilinde, zorunlu misafirlerden biri..
 Dalgalar öyle geliyormuş ki sahile üçer’ lemeli, bir anda kayboluvermiş bir CHP’ li. 
Azgın dalgalar arasındaki bu canı ise: AP’ liler, bir de Zirzinbozan’ın askerleri kurtarıvermiş..
Zincirbozan’ da zorunlu ikamet günleri denilen o günlerin, aslında Türkiye üzerine oynanan bir oyun olduğu düşüncesi yaratan sözler geçiyordu, 5,5 saatlik söyleşide
Ve de o oyunun nasıl bozulduğu dile geliyordu keleme arası detaylarda.  AP’ liler ve CHP’ lilerin, Demirel önderliğinde, hemen her gün çalıştaylar yapıp, beyin fırtınası yaratmaları, bunlara verilecek sadece en küçük örnekti, sayın Cindoruk’ un sözlerinde geçen.
Çoktu denilenler, tarihe geçecek sözler. Misal; hangi siyasetçilerin birebir karşı görüşü savunmasına karşın, Zincirbozan günlerinde oluşup, sonra yine tarihe geçecek düzeydeki sağduyu sayesinde, ileriki yıllarda, yani 90’larda kurulan Koalisyonun temelinin aslında Zirzirbozan’da atıldığı gerçeğini dile getiren ifadeler.
Kitapta yer bulacak, Zirzirbozan günleri ve o günlere neden gelişmeleri  birebir tanığı dile getiriyordu kısacası. Öyle günler yaşanmış ki bu süreçte, aslında her biri ayrı bir film senaryosu.
Anılar çoktu, hikayeler de. Örneğin “Parti mi kuruyorsunuz, ordu mu?” çıkışına imzasını atan isimden söz ederken; “Güya üstü kapalı sözleri apaçık tehdit içeriyordu…” diyerek sayın Cindoruk, dile getirdiği bir anıdan söz ederken de; “Hepimize sarılıp, dakikalarca ağladı “ diyordu bir hanımefendiden söz ederken.
 “Ne istediniz de vermedik…? Anarşiyi bitirmek için demokrasiye darbe şart mıydı?” eleştirilerinin odağındaki isim için ayrıca şöyle diyordu, ‘o’ na verilen lakaptan söz ederken;”Devreleri ona Tilki dermiş..” 
KIRMIZI ÇİZGİLİ İLE AYRILAN BÖLGEDE, VOLTA ATIYORDU..
80 SONRASI, 1983’ de, Yasaklı siyasetçiler için zorunlu ikamet için gösterilen adrese geliş hikayesinden söz ediyordu Cindoruk. 1 Haziran 83 gününden.
“Bahriyeliler, askeri birliğin girişine Lumbarağazı der. İşte ora dan  adım attık içeriye. Bir de ne göreyim, bey fendi volta atıyor. Bizler için hazırlanan, çizilen kırmızı çizgi ile ayrılmış bölgede. Ve;    İlk sözü, ‘Ben demedim mi size. Kurmayın parti. Bakın hep birlikte sayenizde gözaltındayız…’ oldu. 
Bu sözler üzerine, ağlanacak halimize güldük. ‘Ne olacak şimdi?’ diye sordum, ‘Ben gelirken yoldra kurdum partiyi..’ dedi bey fendi. Sonrası, partinin detayları geldi. Birileri masa tenisi oynarken bizimde içinde bulunduğumuz tesiste, biz parti kuruyorduk.” İfadelerini kullanıyordu, anılarında yer tutmuş o günleri anımsatırken.
Hele hele, bir anma töreninden söz etti ki sayın Cindoruk,  Zincirbozan günlerinde yaşanmış, Bey efendi diye bahsettiği merhum 9. Cumhurbaşkanı Demirel’ in: “Bizde katılacağız bu törene…” demezsiyle katıldıklarını anlattığı, hakikaten ilginçti. 
Tıpkı Adalet Parti gibi kapatılan CHP’ nin yasaklı siyasetçileri, Zincirbozan’ daki bir 9 Eylül günü, 80’ da kapanmış Partilerinin kuruluş yıl dönümünü kutlamış içeride. Üstelik de, kendileri gibi zorunlu ikamete tabii tutulan,  AP’ lilerle birlikte,  saygı duruşunda bulunup, İstiklal marşını gür bir sesle, hep birlikte söyleyerek.
“Sanıyorlardı ki, Zircirbozan’a gönderdiler ve biz ders alacaktık. Kim den, Çanakkale Şehitlerinden.” İfadesiyle tarihe geçecek sözleri ediyordu birde sayın Cindoruk. Ve ekliyordu;
“Bir gün bir telefon aldım. O günlerde 80 yaşındaki annemden. O da duymuş, akıllanmamız, ders almamız için Çanakkale’ye gönderildiğimiz sözünü.   Annem, sesini yükselterek ekliyordu; ‘Söyle ona, senin amcan Çanakkale’de 57. Alay şehidi. Gereken dersi o alsın. Biz değil.’ diye. Böyleydi darbeci düşünce, Biz Çanakkale’de, Çanakkale şehitlerinden dersimizi alacaktık. O yüzden Zincirbozan’ daydık. Dersimizi aldık evet. Fakat o zihniyetin istediği dersi değil, Türk Milleti için, Türkiye’ye yeniden Demokrasiyi nasıl kazandırırız dersini…”
Anladım ki, nasıl 1915’ de Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı yer olmuş, 83’de de Zincirbozan Demokrasinin yeniden hayata geçmesi için, zincirlerin kırıldığı adres olmuş.
Denilebilir ki; ‘ne de abartın…!’ vallahi, az bile bahsettim. Fazlası abartı olacaktı, işittiklerimi tam olarak aktarmadım…
Detaylar, tam denilenler ve dahası pek yakında, bahsettiğim o kitapta. Zincirbozan günlerinde can bulan Siyasetin kitabında…