.

Güne özel olsun dedim. Hatta, geleceğe dair büyük hedefimiz.  Ve bizati ben attım bu başlığı…
Coğrafyası ekip, dikmeye ve sonunda da biçmeye hayli elverişli, verimli toprakları bağrında tutan Türkiyem. Büyüksün nihayetinde.
Her ne kadar, dünyanın kem gözü yurdum topraklarında olsa da yüzyıllardır, koruduk, savunduk, her daim de koruyup, savunacağız yurdumun, şehit kanı ile sulanmış her bir santimetre kare kutsal toprağını.
Başkentin gündem maddesiydi, okuduğum şu satırlarla gelen ayrıntılar. “11. Kalkınma Planı'nda tarım öncelikli alanlar arasında” ifadesiyle yazıya dökülüverenler.
Haber ajanslarının neredeyse tümünde vardı detaylıca anlatılar. Ben, abonesi olduğumuz İHA’ den servis edilen haberden bahsedeyim.
Haberin ilk ve bence en önemli kısmı; “ Kalkınma Planı'na göre tarım arazileri daha etkin kullanılacak, ormanların ekonomiye katkısı artırılacak”  
Bu arada, bu satırda geçen son sözü, umarım çevreciler dikkate alıp, hemen çıkmazlar sahaya. “Ne demektir bu …?” diye.
 Kendimce yorumları bir kenara bırakıp döneyim bahsedeceğim habere.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk kalkınma planı olan ve 2019-2023 dönemini kapsayan 11. Kalkınma Planı ile amaçlananın aktarıldığı bölümle devam edeyim.
Anlatım şöyle geliyor; “ 5 yıllık dönemde çevresel, sosyal ve ekonomik olarak sürdürülebilir, ülke insanının yeterli ve dengeli beslenmesinin yanı sıra arz-talep dengesini gözeten üretim yapısıyla uluslar arası rekabet gücünü artırmış,  ileri teknolojiye dayalı,  altyapı sorunlarını çözmüş,  örgütlülüğü ve verimliliği yüksek,  etkin bir tarım sektörünün oluşturulması amaçlanıyor.”
 TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 11. Kalkınma Planı'nda tarım öncelikli gelişme alanları içerisinde yer alıyor. Nasıl mı?
Bu kapsamda atılacak adımlarla makro ve mikro düzeyde doğru ve güvenilir veri temin edilerek, tohumdan sofraya uzanan tüm zincir tam olarak kayıt altına alınacak. Hedef bu….
Sonrası mı…? Sonrasını aktaran satırda geçenleri aktarıyorum şimdi. İfade tam olarak şu;
“Yıllık izleme ve değerlendirme çalışmaları kurumsal hale getirilecek, tarımsal bilgi sistemleri tamamlanarak etkin kullanımı sağlanacak.
Tarımsal girdi ve ürün fiyat dalgalanmalarının izlenmesi, rekabetin korunması ve piyasa aksaklıklarının giderilmesine yönelik piyasa bilgi ve izleme sistemi oluşturulacak.
Aynı zamanda tarımsal destekler artırılacak, su kısıtını gözeten, üretimde kalite, çiftçi maliyet ve geliri, arz ve talep dengesi odaklı dinamik bir yapıya kavuşturulacak.
Tarımsal desteklerin etki analizi yapılarak etkinliği artırılacak.”
Bu sayede, bence; uzunca süredir, Muhalefetçe eleştirilen tarım politikası, eleştirilemez hal alır ki, tarım ülkesi güzel yurdumun köylüsü, denildiği gibi; “Milletin efendisi…” tanımıyla yeniden anılır olur.
Hatırlayınız o sözün sahibini. Paşa demişti. Gazi Paşa. Yüce önder, Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK…
Tarım arazilerinin etkin kullanılarak, tarım ülkesi olarak anıldığımız yıllara döner isek yeniden, kim tutar ki güzel yurdum Türkiye’ mi…?,  
Hayli dikkatle okuduğum, bahsettiğim bu haberin diğer satırlarında;
“Plan ile tarım arazilerinin korunması, etkin kullanımı ve yönetimi sağlanacak.
Ülke genelindeki toprağın detaylı etütleri, haritalanması ve sınıflandırılması yapılacak.
Tarım arazilerinin tarım dışı amaçlı kullanım baskısını azaltacak düzenlemeler tamamlanacak ve denetimler artırılacak.” şeklinde geçen bir bölümü vardı.
Bir dizi öze dönüş başlıyor bence.  Tarım ülkesi Türkiyem geri dönecek, öyle değil mi…?
Atıl arazilerin tarımsal üretime kazandırılması başta olmak üzere, tarım arazisi piyasalarının geliştirilmesi için arazi bankacılığı sisteminin kurulmasına yönelik düzenlemeler de yapılacakmış.
Dahası, sözleşmeli üretim desteklenerek özendirilecekmiş.
Küçük aile işletmeleri korunurken, tarım işletmelerinin ölçeklerinin yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğüne ulaşması için başta kiralama olmak üzere, arazi edinimine yönelik çalışmalar yürütülecekmiş.
Dahası da var. Dahası. Dahasın dan da bahsedeyim o halde bendeniz;
Misal şu ifadelerle gelen anlatım; “Tarım arazilerinin miras ve satış yolu ile bölünmesi önlenecek, mirasçılara arazi ediniminde finansal destek sağlanacak.”
Kısacası bu durum, Ata toprağının satılıp, varislerin güzel yaşam hayaliyle kurdukları hayallerni yıkar geçer ya, neyseee….
Arazi toplulaştırma çalışmalarına sulama yatırımları ile entegre bir şekilde devam edilerek, tescil işlemlerinin hızlandırılması için düzenlemelerin de yapılacak oluşu, Kalkınma planının öne çıkanlarıydı.
Sulama alanlarının genişletilmesi amacıyla yatırımların önceliklendirilerek sürdürülecek oluşu, bu sayede de suyun kalite ve miktar olarak korunması ve etkin kullanımına yönelik çalışmalara devam edilmesi de detaylar arasında…
Hele hele, şu ara başlıkla paylaşılan bir bilgi var ki,  acayip dikkat kesildim.
2 milyon hektar alan sulamaya açılacakmış. Hey maşallah.
Tarımda suyun verimli kullanılmasına yönelik su tasarrufu sağlayan yağmurlama ve damla sulama gibi modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması da, bahsettiğim bu planın önemli bir kısmı.
Su var ise hayat var, kısacası… 2 milyon hektar alan sulamaya açıldığında, Bitkisel üretimin sürdürülebilir durumunu bir hayal edelim. Güzel ötesi olmaz mı…?
Detayların dahası da vardı okuduğum haberde yer bulan. Mesela; Başta mazot ve gübre olmak üzere maliyetlerdeki değişimlerin dikkate alınarak belirlenmesi.
Başta yüksek katma değerli tıbbi ve aromatik bitkilerde olmak üzere ürün güvenilirliği, çeşitliliği ve üretimini artırmak amacıyla iyi tarım uygulamaları, organik tarım, sözleşmeli üretim, kümelenme, araştırma, pazarlama ve markalaşma faaliyetleri desteklenecek oluşu.
Tüm bunlar gerçek olduğunda, hele bir düşünün Türkiye’de tarımı…
İnsanın içinden çiftçi, üretici olmak geçiyor şimdi. İyi de, ben de yok ki o kadar arazi…
Gerçi hoş, olsaydı satar yerdim ben o parayı.. Öyle ya, o kadar duydum ki, Ata toparğını satıp, toprağın maddi gelirini hayatına gömenleri.
Galiba, güzel şeyler olmaya başladı tarıma dair. Yoksa ben mi yanlış yorumluyorum bu denilenleri ve kalkınma planını.
Planın detayları var daha. Mesela; Dişi kuzu ve oğlağa ilave destek verilecek olması.
 Yem bitkisi üretiminin desteklenecek oluşu, Su ürünlerinde üretim ve ihracatın artacağı ve de dahası.
Hele hele; Ormanların ekonomiye katkısının artırılacak olması.
Bu bölüm için denilenleri özetleyeyim. Öyle ya, yanlış anlaşılmasın.
Olay şu; “ Odun hammadde ihtiyacının karşılanması amacıyla endüstriyel plantasyonların kurulmasına imkan verilecek.
Sürdürülebilir orman yönetimiyle ormanların ekonomiye katkısı artırılacak.
Ormancılıkta, hastalık ve zararlılar ile yangınlarla mücadele kapasitesi güçlendirilecek. Orman köylülerinin desteklenmesine devam edilecek. “
Bu adeta, aynı zamanda bir büyük koruma, kollama. Hem ormanı, hem köylüsünü.Öyle değil mi..?
Sanırım uzun oldu aktardıklarım. Bu kadarı kafi gelsin o vakit. Haydin herkese iyi haftalar…