.


Yok artik denilecek bir slogandi, işçinin ve emekçinin Bayraminda atilan. Duyani bir anda irkiltmeye yetiyordu üstelik sonrasinda denilen.
Ben dahil, meslektaşlarimin yüzünü gülümseten o slogani, belki kortejin geçişini izleyen birçok Çanakkaleli de işitti.
Birebir tanik olmayanlar ise, muhtemeldir ki, gazeteci agabey Tekin Ugurlu’ nun facebook canli yayininda duydu bahsettigim o slogani.
Şu an için, direk aktaramayacagim sloganin kalan sözlerinden elbette, adabiyla söz etmeye çalişacagim. Öyle ya, ‘Faşizme karşi…..” nokta nokta diyerek kestim attim mevzuyu.
 Bu tavrimdan kaynakli, haliyle de merak uyanmiştir okuyucularimizda. ‘Ne ki sonrasi denilenler…?’ diye…
Elbette ki bahsedecegim. Lakin, adabiyla… Ya da şöyle mi desem, sirasi gelince, uygun ifadelerle…
Işçinin ve emekçinin bayrami tüm yurtta coşku ile kutlandi. O günün resmi tatil olmasinin da sundugu imkanlar nedeniyle, memur agabeyler de vardi meydanlarda ve yürüyüşçüler arasinda.
Renkli görüntüler oluştu kortej ve sonrasinda. Ve de bayramin kutlandigi meydanlarda. Işte o meydanlardan biri, Çanakkale Cumhuriyet meydanina ulaşmak için önce yürüyüş vardi, toplanma noktasindan hareketle.
Işinin hakkini verenler  vardi hem yürüyüş güzergahi üzerinde, hem de meydanda.
Işinin hakkini veren işçiler diyeceklerime örnek sunacak olursam, simitçiler mesela. Ya da, 500 mll’ lik pet şişelerde su satan isimler. Işçinin bayramina, işini yaparak katilim gösteren emekçiler.Öyle ya, bayram her daim çalişmasi gerekenin neyine..? Bir bölümünü izlese, islerken de işini yapsa fena mi olur…?
Işinin hakkini verenler arasinda sayilabilecek bir gurubu da, emekçi gazeteciler oluşturuyordu. Gazeteci olmasa, kim duyuracak çikan sesi…?
Bir de, işçi ve işçinin bayraminda oldugu gibi, benzer tüm etkinlikler ve programlarin vazgeçilmezi, diger isimler. Yeri geldiginde işçiden de, emekçiden de çok mesai yapan Polisler….
Işi gücü, işçiligin hakkini vermek olan işçilere daha örnekler sunulabilir diye bir soru yöneltsem, eminim ki, verilen yanitlari kaleme almak için bir gazetenin tamamini oluşturan sayfalar yetersiz kalir.
Iyisi mi ben sormamiş olayim, siz de yanit sunmak için ugraş vermeyin. Yüzeysel olarak düşünüp, aklinizdan geçen yanitlari yine içinizden siralayabilirsiniz. Bence hiiiiç sikinti yok. 
“Bir slogandan bahsetmek için, bu ne laf salatasi…?” dediginizi duyar gibiyim. Haklisiniz… Son derece hakli… Ne var ki, bir türlü cesaret edemiyorum, sloganin devamindan bahsetmeye.
“Ne ki devami? Niye tirsiyorsun…?” da, diye sorabilirsiniz. Sordunuz kabul edip, devamini aktarmaya çalişayim o vakti.
Bendenizde, kiyidan deniz avciligi gibi, kara avciligi da var.  Şahsen, müsait günlerimde ve de av’a izinli sürelerde, attigimiz bir slogani ben de pek severim. O slogan, tam da şöyledir; “tüfek omuza, haydi domuz avi’ na…”
Ben gibi, ‘domuz avi’ , yani Sürek avi’ nin müptelasi da çoktur çevremde. Safi adrenalin yüklüdür Sürek avlari.
Heyecan öyle fazladir ki, her gün yaşamak ve haliyle de her gün Sürek’e gitmeyi çeker avcinin içi.
Işi avlanmaktir avcinin. Işinin de hakkini vermek ister. Cani avlanmayi çektiginde; “At tüfegi omuza, haydi domuza…” gibisinden mirildanir içten içten. Sesi mirildansa da, ayni adrenalin tutkusu ile dolu başka yürekler duyar avcinin çikan bu ciliz sesini. Sonrasi, bir iki bag kuracak sayidaki avci, kalkar gider Sürek avina.
Bahsettigim o slogani ilk duydugumda, yani yürüyüş esnasinda, önce bizim attigimiz o slogan düştü aklima.  Biraz benzerlik vardi, omuza atilma mevzusunda.
Verdigim tepki sesli olacak, önce kis kis, sonra da hin hin gülüyordum ki, bir meslektaşim fark etti. Ve sordu; “Neden gülüyorsun kis kis…?”
Ben de an itibariyle; “Işi gücü işçilikte…” deyivermişim.
Sonra mi…? Sonrasi, birlikte güldük uzunca, hem de kahkahayi patlatarak.
Halen aktaramadim, belki de çogumuzun işitmedigi o slogani. Yürüyüşçüler arasinda atilandi; “Faşizme karşi…..” devamina cesaret bulamadigim için kaleme alamadigim o sözler. Biraz toplayip cesaretimi, tekrar deneyecegim efendim.
Sloganin devaminda; “Bacaklar….” Sonrasinda da “omuza…” deniliyordu. Işçinin ve emekçinin bayraminda, faşizme karşi bir eylem türü tarif ediliyordu ki, hadi gel de kis kis, hatta hin hin gülme…?