.

Koca koca insanlar, dün bu sözü geçirdi içinden. Oysa ki, çocukluk yıllarında da;’Ah bir büyüsem…’ demeyenimiz var mıydı…?
Çocukluk elbette güzeldi bizler için. Ne çocuktuk ama…?
Pek çoğumuz için derlerdi; ‘Büyümüş de küçülmüş…’ diye. Ya şimdiki çocuklarımız…? ‘Leb demeden leblebiye anlayan’ biricik canlarımız.
‘Nerede o eski 23 Nisanlar?’ Diyen de çoktu dün. Eskinin farkı ve anlamı neyse artık..?
Fark vardı, çünkü hepimiz çocuktuk. Anne babamız da gençti, ab kardeşlerimiz de. Yıllar sanki hiç birimizi eskitmeyecek gibi gelirdi o vakitler. Sonrası malum, eskidik gittik vesselam.
Zamanın su gibi akıp gitmesi, elbette ki hepimiz için kaçınılmaz. Önce 10, sonra 15, sonra 20 ve derken, yolun yarısını geçtik gittik hep birlikte. Eskimeyen tek şey ise güzel anılar. Hep canlanır dururlar gözümüzde. Siyah beyaz değil, rengarenk anılar.
Küçüktük yıllar önce, bir önce büyümekti derdimiz. Büyüdük işte, rahat mısınız…?
Her 23 Nisan’ ın, ayrı anısı vardı bende.  Ya siz de…?
İlkokul süresince sürekli Efe olurdum ben. Belimde de hep bir piştov. Hem de 14’ lü kopyası türünden, ithaldi benim piştov.
İlkokul bitti, çocukluk da. Sonra yıllar yıllar geçti, geçmeyen ise özlemini çektiğim çocukluğumun anıları. Mesela, her bir sınıfta, ayrı ayrı öğretmenlerim olmuştu. İlkokul bir de ayrı, iki de, üçte, dörtte v e beşte. Kısacası, her sınıfta ayrı bir öğretmenim oldu benim. Haliyle anılar da çoğaldı.
Bugünleri yaşatanlar düşüyor bir de aklıma. Bu günleri yaşamımızı sağlayanlar. “Bir kıyıdan, diğer kıyıya selam olsun….!” diyorum o an.
Hemen karşı kıyıda, Gelibolu’da, 104 yıl önce çocukluğunu yaşayamayanlar düşüyor aklıma. 15’ inde, toprağa düşenler.
Bir de onların ağabeyleri, henüz 18-20’ sinde,. En yaşlısı belki de 30, ya da 35
Vatan için toprağa düşenler, Vatan toprağına kefensiz emanet alınanlar.
Hey gidi hey. Onlar olmasa, ne çocuk olacaktık bugünün büyükleri bizler, ne de çocuklarımız olacaktı.
Şehitler Coğrafyasının çocukları vardı 104 yıl önce, barut ve kan kokusunu içlerine çeken.
Bizler gibi, doyasıya pamuk helva, elma şeker tadı almamış çocuklar.
Kısacası, Çocukluğunu yaşayamamış çocuklar. Çoculuklarını, bu topraklarda bırakan Şehit çocuklar.
Sizler vardınız iyi ki, de, sizlerin sayesinde bir de bayramımız oldu.
Dünya genelinde ilk ve tek. Sadece,  bize, biz Türk çocuklarına özel Bayram.
Dahası neler geçiyor içimden. Anlatmaya kelime bulamıyor, bu nedenle de düşündüklerimi yazmaya cesaretim kalmıyor.
Güneş, sıcak yüzünü çocuklarımız için göstermedi dün. Sanki kızgındı bize güneş. Darıldı mı ne..?
 Evet yoktu semada güneş, lakin ellerinde bayrakları ile kordon boyunda, her bir çocuktu sıcacık iç ısıtan güneş.
Cumhuriyet meydanında, cadde ve sokaklarda, kısacası Destanın kenti Çanakkale’ nin her noktasında En Büyük Bayram coşkusu yaşandı dün.
Her ne kadar, ‘ah bir çocuk olabilsem’ diyenimiz vardıysa da,  ‘Bir ataş ver’ diyerek efkirlanan da çoktu dün.
Görenlere, ‘Ah bir çocuk olsaydım’ dedirten kutlamanın adresine dönüşen yerdi kordon.
Tutulan anne babaların elleri ile gidilen herhangi bir yer değildi ayrıca bizim kordon. Karşı kıyısında, yüz binlerce kefensiz yatanıyla, Kutsal bir alandı Gelibolu…
Çanakkale’ nin geleceğinin güvencisi çocukları, sımsıkı tuttukları Ay yıldızlı Türk bayraklarını coşku içinde sallarken, bir kıyıdan diğer bir kıyıya, yani Gelibolu yarımadasına,  kefensiz yatan yüz binlerce Şehidi selamlıyordu.
İşte tam da buydu, ‘keşke yine çocuk olsam’ dediğim an.
Art niyet yok, İçinde zerre kötülük yok.  Ve ölesiye sevdiği Şanlı Türk Bayrağı ile bizim çocuklar. Bayramınız milyon, milyar, tirilyon, katrilyon kez kutlu olsun…
Cumhuriyetin temellerinin atıldığı coğrafyada doğup büyüyen Çanakkaleli minikler için dün, ayrı bir önem taşıdı desek, kesinlikle yalan olmaz. Çünkü, ülkenin dört bin yanından gelenlerin söylediği gibi, ‘Şanslısınız; Bir yanınızda Çanakkale’ yi geçilmez kılan atalarımız, diğer bir yanda Egemenliğimizi armağan eden Atatürk’ ün silinmez izleri ile yoğrulmuş Anafartalar cephesi’
İşte, Çanakkale’ nin çocukları da, kıskandıran özelliklere sahip coğrafyanın evlatları olmanın haklı gururu ve kendileri için büyük şans olduğuna inandıkları bu özellikleri ile, Cumhuriyet’ in birer bekçisi olarak salladı ellerinde tuttukları Bağımsızlık timsali bayraklarını.
Atatürk’ ü anlattı bir çoğu…. Öğretmenlerinin ve ebeveynlerinin onlara öğretip,  anlattığı kadarıyla.
Çanakkale’ nin çocukları, yaşadıkları şehitler coğrafyasında bu gün yani 24 Nisan tarihinde başlayıp, yine Kahraman Mehmetçiklerin zaferi ile sonuçlanan kara savaşlarının yıl dönümü gününde, minik ve tertemiz elleriyle, sım sıkı kavradıkları Türk bayraklarını sallayarak bir başka yad etti Atalarını.
Bir yandan 23 Nisan coşkusu, bir yandan da 101. Yıl önce kazanılmış, 24-25 Nisan kara savaşlarının yıl dönümü nedeniyle, iki önemli anmayı yaşadı minikler. Ne mutlu sizlere...
Öyle bir coğrafyanın çocuklarıyız ki kısacası. Ne vatan sevgimiz sorgulanır, ne Millet, ne de Bayrak…
‘Çanakkale Ruhu’, bizlere Ata mirası..
Atamızdan kalan en büyük ve paha biçilmez Çanakkale ruhunun, bizler yılmaz bekçileriyiz.
Dün de öyleydi, bugün de, yarın da öyle olacak Evell Allah… !
Gece yatmadan önce göz göze geldiğimiz Gelibolu Silüet’ i, sabah uyandığımızda bizim vatan, bayrak ve millet sevgimize, Atatürk’e olan bağlılığımıza yeniden ant içtiriyor biliyor musunuz?
Çünkü biz Çanakkaleliyiz….! Öyle doğduk, öyle de öleceğiz İnşallah…