2004 yılında çekimi yapılan Truva filminde kullanılan “Truva Atı”  film yapımcıları tarafından Truva  topraklarının sahibi Çanakkale’ye hediye edilmişti.

Ünlü Truva filminin görsel bir sanat eseri de olan Truva Atı heykeli, Çanakkale’nin tam ortasına, valiliğin önüne konuluvermiş.

Çanakkale’ye gelen bütün turist kafileleri Kordonda bulunun Truva heykelini ziyaret ederek bolca film ve resim çektiriyorlar.

Yani işin açıkçası tarihi şehrimiz Çanakkale’mizin simgesi ne yazık ki artık açık açık Truva Atı olmuştur.

Bu konuda geçenlerde ziyaret ettiğim Boğaz Medya’da  İsmet Akıncı ile sohbet ederken bu konu açılıverdi.

Truva Atının Çanakkale’mizin uluslararası ve turizm bakımından simgesi olması hiç de akla mantığa uygun değildir.

Ben büyük bir Atatürk heykelinin Radar Tepe’ye konulmasını düşünmüyor değildim. Ama İsmet Bey haklı olarak bu Atatürk heykelinin sahilde, kordonda halkın gözü önünde olmasının daha doğru olacağını ifade etmesi de oldukça değerli bir görüştür.

Atatürk heykeli tek başına yalnız kalacaktır. Ezineli Yahya Çavuş, Seyit Onbaşı, Cevat Çobanlı, Tophaneli Hakkı Bey ve daha nice kahramanlarımızın heykelleri de yapılabilir.

Bu işin mali kısmının karşılanması, hem devlet ve hem de halkımızın katkıları ile mümkün olabilir.

Çanakkale kent merkezine mutlaka muhteşem ölçülerde bir Mustafa Kemal heykeli yapılmalıdır.

Bu heykelin kaidesi ile birlikte boyu belki de 50-60 metreye varacak ebatlarda olmalıdır.

Heykelin yapılmasında Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi koordinasyonunda düzenlenecek bir yarışma ile belirlenmesi ilimizin üniversitesine de bir heyecan getirecektir.  

 

ÇANAKKALE BİR SANAT ŞEHİRİ YAPILMALI

 

Ben belediye başkan adayı olsam üç yere üç değişik sanatçı ve düşünür “çiftliği” kurardım.

Birincisini ASOS ‘da “Aristoteles Felsefe ve Düşünür Kompleksi”

İkincisi Gelibolu’da “NAMIK KEMAL Şair ve Yazarlar Kompleksi”

Üçüncüsünü de Truva Antik Kenti bölgesinde  “ Plastik Sanatlar Kompleksi”

Bu üç kompleksin sanatsal ve bilimsel sorumluluğunu ÇOMÜ’ye, bakım ve idamesini de Kültür Bakanlığına verirdim. Veya Çanakkale Belediyesi tarafından yapmaya çalışırdım.

Buradaki her komplekse yeteri kadar müstakil sanatçı evi ve sosyal alanlar yapar, sanatçıları bir ay boyunca misafir eder, ardından her sanatçıdan bir eserini komplekse hediye etmesini şart koşar ve bu komplekslerde de ulusal ve uluslararası yarışmalar düzenlerdim.

 

 

ÇANAKKALE  EL SANATLARI FUAR ALANI ve AÇIK HAVA KONSER ARENASI

Çanakkale’de sahiller tam olarak binalarla dolmadan ikinci kordon bölgesinde komple ÇAN taşından yapılmış veya bölgenin diğer değerli taşlarından yapılmış devasa bir taş han inşa edilemez mi?

Bu hanın mimari tasarımı Türk mimarlarınca yine ÇOMÜ koordinatörlüğünde düzenlenecek bir yarışla en fazla iki kat üzerinden ve ortası geniş bir avlu ve alt katlarında plastik sanatlar ve el yapımı ürünlerin küçük üretim ve satış atölyeleri olurken , üst katlarında da STÖ odaları, ve çeşitli fikir kulüpleri odaları, konferans salonlar ve seminer odaları yapılamaz mı?

 

Mesela yine Çanakkale şehrine hakim sırtlar üzerine oldukça büyük bir açık hava tiyatro ve konser alanı yapılmaz mı?

Fikir üretmek elbette kolay. Yukarıda ifade ettiğim konularda belki de başka düşünenler olup ifade de etmiş olabilirler. Çanakkale için önümüzdeki yüz yılda sürdürülebilir bir kent anlayışı ile yeni bir planlama yapmak da gereklidir.

Çanakkale iklim koşulları ve İstanbul ve İzmir gibi şehirlere yakın olması nedeniyle yaşlı yaşam evleri ile büyük bir bakım şehri haline de getirmek mümkün olmaz mı?

Yine insanların istifade edebileceği kentin hemen yakınında 40- 50 m2’lik hobi bahçeleri ile Çanakkalelilere bir meşguliyet veya diğer bir deyişle terapi alanı sağlanamaz mı?

Burada konu dönüp dolaşıp paraya dayanacaktır. Ama yeter ki Çanakkale’nin valilik ve belediyesi ve siyasileri istesin ve destek verisin. Her şeyin bir çaresi vardır.