Tokar Erbaa’da bir seyyar satıcı kendini yakmış.

Belediye, her ne kadar bu kişinin psikolojik sorunları nedeniyle kendini yaktığını söylese de işin aslını yakında duyar, öğreniriz.

Devleti yönetenlerin ve özellikle siyasilerin klasik toplum yönetim usullerinden farklı çıkış yolları bularak toplumu refaha ulaştırmaya gayret etmeleri gerekir.

Yakın zaman sonra iyice yaygınlaşacak yapay zekanın idaresindeki insanımsı robotların işbaşı yapmaya başlayacağı üretim sektöründe günden güne insan sayısının azalması kaçınılmaz bir sonuçtur.

Modernitenin zenginliğinin ve faydalarının ulaşamadığı coğrafyalarda açlığa, yoksulluğa ve sefalete mahkûm olan insanların, ileri iletişim teknolojilerinin sağladığı bilgilerin yönlendirmesiyle yaşadığı ülke ve kentleri terk ederek katma ve artık değerin yüksek olduğu gelişmiş ülkelere doğru göçe başlamaları kaçınılmaz olmaktadır.

Bugün için Türkiye, büyük göç dalgalarının karadan geçiş güzergahlarının düğüm noktasıdır.  Yeni dünya düzeninin ara istasyonudur.

Dünyanın güçlü ülkeleri artık dünyayı sömürmek yerine, insanları doğdukları yerlere kalmalarını sağlamak üzere acil tedbir almak zorundalar.

Özellikle demokratik kapitalizmin kalesi gelişmiş ülkeler, dünyayı sömürerek elde ettikleri gelirlerle kendi halklarına refah sağladıkça, vatandaşlarını aşırı zenginleştikçe, zenginleşen vatandaşları daha az çalışmaya, daha az külfete katlanmaya ve daha fazla özgürce yaşamaya yönelmektedir.

Egosu yüksek, kişisel yaşamına düşkün materyalist bencil bireyler ülkesi haline de gelen ileri gelişmiş ülkeler maddeten zenginleşse de insan sayısı bakımından günden güne fakirleşmektedir.

Nüfus artışı iyice düşen Batı ülkelerinin yakın geleceği karanlıktır. Çünkü ülkelerini işgal eden yasal veya yasa dışı insan göçüne yenik düşecekler ve  yerli halkları yavaş yavaş azınlıkta kalacaklardır.

Böylesine paradoksal çelişki içerindeki zengin Batı ülkeleri, artık kendilerini değil tüm dünyayı kucaklayacak formüllerle insanlığa hizmeti esas almalıdırlar.

İleri teknoloji ve endüstiryel gelişmeler eğer bu hızla devam ederse, yaşadığımız yüz yılın sonuna varmadan dünya üzerindeki bütün sınırlar tıpı AB ülkelerin sınırları gibi flulaşacaktır.

 

Ya Türkiye’de durum nasıl olacak?

 

TÜİK nasıl açıklarsa açıklasın bugün için Türkiye’de çok ciddi seviyede işsizlik söz konusudur.

Türkiye kendi vatandaşlarına iş bulamazken sınırlarından bölük bölük gelen kaçan göçmenlerin yaşamlarını sürdürmek için verecekleri iş arama mücadelesinin de arenası haline gelmektedir.

Klasik devlet anlayışım, klasik Kemalist sosyolojik anlayışımla AKP ve MHP iktidarının Türkiye’yi ve devleti yönetme tarzı arasında derin fark vardır.

Atatürkçü anlayışıma göre Türkiye, siyasetin bu ikilisi tarafından bazı konularda hatalı olarak idare edilmektedir.

Mesela göçmen politikası.

Mesela yargının siyasallaşması,

Mesela eğimde ve toplum hayatında din adamlarının bu kadar etkili hale getirilmeye çalışılması.

Kısaca AKP ve MHP’nin Türkiye’yi hızla laik düzeninden uzaklaştırdığı konusunda hiçbir tereddüttüm kalmamıştır.

Türkiye yoğun bir göç istilası altındayken, AKP ve MHP politikaları ile artık iyice kimlik bulan Kürt Milliyetçiliği ve cemaat ve tarikatların devlette, ülke topraklarında, özellikle eğitim ve toplum hayatında ağırlık göstermeye başlamasının yakın gelecekte ülkemizde çok ciddi olumsuz sonuçlara neden olabileceğini değerlendiriyorum.

 

LAİK DEVLET DÜZENİ ÇÖKÜYOR

 

Türkiye’de artık laikliğe aykırı eylemler her halde suç olmaktan çıkarılmış olmalı ki cemaat ve tarikatların, dini yapıların ülkemizde at koşturmaları normal karşılanmaya başlandı.

Diyanet İşleri Başkanlığının aşırı etkili ve yetkili hale getirilmesi, aşırı derecede imam ve hatip yetiştiren okulların açılması, devlet bütçesinden dini yapılara büyük bütçelerin ayrılması vs. Türkiye’nin laik yapısında ve laiklik anlayışında aşırı aşınmanın olduğunun örneği ve gerekçesi değil mi?

Türkiye’de laiklik ilkesi ilga edilirse, yani ortadan kaldırılırsa, emin olunuz ki Türkiye içinde bir anda IŞİD’ler, HİZBULLAHLAR, TALİBANCILAR hızla Türk Milletinin başına bela olacak ve ülkemizde şeriatçı ve ayrılıkçı Kürtçü  kalkışmaları ortaya çıkacaktır.

Bunun ispatı FETÖ ayaklanması, Cizre, Nusaybin ve Sur’daki PKK kalkışması olayları değil mi?

Yıllarca Türk Milletine hizmet diye yutturulan ve pazarlanan FETÖ, devletin içine sızan FETÖ, yargıyı, askeriyeyi, polisi çökerten FETÖ, silahlı isyana kalkışmadı mı?

Şu anda Türkiye’de devlette ve toplum hayatında tek otorite Recep Tayyip Erdoğan, AKP ve MHP’dir.

Devlet tamamen AKP siyasetinin ve siyasetçilerinin kontörlü altındadır.

Ortak aklın ve sağduyunun hâkim olmadığı, devletimizin ve vatanımızın kurtuluş ve kuruluş aşamasında isyan edenlerin kahraman ilan edilmeye çalışılması hayra alamet değildir.

Artık günümüz Türkiye’sinde Atatürk’e hakaret etmek, sıradan hadiseler haline gelmiştir.

Daha partini idare etme becerisi gösteremeyenlerin Türkiye’nin dertlerine çare bulması mümkün müdür?

Türkiye’yi mutlu etmek yerine kendi içindeki elit azınlığı mutlu ve abat etme peşinde koşan partilerin laikliğe düşmanlık edenlerle mücadele etmesi mümkün müdür?

Oy uğruna PKK yandaşlarından, cemaat ve tarikat erbabından medet uman siyasetçilerden, Türk Milletine hayır gelir mi?

Değerlendirmelerime göre Türkiye’nin geleceği, çetrefilli günlere ve olaylar gebe gözükmektedir.

Göçmen mevzu, cemaat ve tarikatların anti laik kalkışmaları, PKK uzantılarının kanlı silahlı eylemleri ve ekonomik durum, Yargıdaki çürüme, eğitimdeki anti laik uygulamalar, Türkiye’nin yakın geleceğini karartacak hadiselerin sebepleridir.

Devlet acil tedbir almalıdır.