Hani derler ya “iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” diye.

29 Ekim günü geceli gündüzlü halkın Cumhuriyet’imizin ilan edilişinin yüzüncü yılını kutlamadaki heves ve arzusu dillere şayan ve hatta dünyayı haran bırakacak kadar muhteşemdi.

Milli Savunma Bakanlığı 29 Ekim 1923 günü, Cumhuriyet bayramında Anıtkabir’de Ata’mızın kabrini 1 milyon 182 bin 425 kişinin ziyaret ettiğini açıkladı.

Anıtkabir Derneği sayfasında Anıtkabir’in ziyaret saatleri sabah 9:00 ile akşam 17:00 arasında. Yani Anıt kabir sekiz saat civarında ziyarete açık.

Eğer bu saate uyulduysa bir saat içinde 133380 bir dakika içerinde ise 2190 kişi .

Ama bu işin maddi boyutu.

Birde manevi boyutu var.

Eminim ki bu rakamın belki de elli atmış katı insan bugün bu güzel insanı ziyaret için can atıyordur.

İşte böylesine coşkulu bir Cumhuriyet Bayramında tüm katılımcıların illaki AKP ve MHP iktidarına muhalif olduğu düşünülemez ve düşünülmemelidir de.

Neticede Atatürk sevgisi kimsenin tekelinde değildir.

Bu vatanda yaşasın veya yaşamasın tüm anti emperyalist laik insanların seveceği yegâne lider Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Mustafa Kemal Atatürk benim nazarımda maddi dünyanın ölümsüz adil bir lideridir. Dünya halkları ve elbette ki  Türkiye’miz Atatürk’ün modernitesi istikametinde ve düşünce ikliminde yaşamayı yeğledikçe bereketli ve mutlu günler ve yarınlar yaşayacaktır.

İşte unun şekerin yağın olduğu bir ülke olan Türkiye’de sözüm ona Atatürk yolunda olduğunu söyleyen başta CHP olmak üzere diğer muhalefet partileri, her ne hikmetse bir türlü iktidar olmayı başaramamaktadır.

İnanlarda doğal olarak komplo teorileri üzerinden bu başarısızlıklara mazeretler üretmek için çırpınmaktadır.

Sonuçta her seçim sonucunu getirip derin devlet komplosuna dayandırarak teselli bulmaya çalışmaktadır.

Bu derin devlet teorilerine göre;

Güya sözüm ona derin devlet savunma sanayiinde belli bir noktaya gelene kadar Erdoğan’ın iktidarda kalmasını istemektedir. Derin devlet tüm gücünü bu istikamette kullanmakta ve sistemi koordine etmektedir.

Çünkü CHP’nin veya otoriter bir lidere sahip olmayan bir lider iktidar olması durumunda, savunma sanayi yatırım ve atılımlarının büyük sekteye uğrayacağı ve tüm savunma sanayi yatırımların duracağını iddia etmektedir.

Diğer bir derin devlet siyasi komplo teorilerine göre de devlet Recep Tayyip Erdoğan’ı; ister adına başarılı kılmak için deyin, isterse kontrol altında tutmak için deyin önce yanına Devlet Bahçeli2yi monte ettiğini, gücü yetmeyince de Doğu Perinçek’i devreye aldığını söylemektedir.

Ama aynı şekilde Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirilme sebebinin de aynı gerekçeler olduğudur.

 Sözüm ona Kılıçdaroğlu HDP(HEDEPE) siyasetini kontrol altına almak için Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına geçirmiştir. Bu saye de Kılıçdaroğlu ve etrafına monte edilen yönetici kadroları ile HDP(HEDEPE) arasında hem organik ve hem de  inorganik bir bağlantı kanalının açık tutulduğudur.

Toplumsal dengelemede AKP karşıtlarının büyük umutsuzluğa sürüklenmemesi içinde seçim sonuçlarının çeşitli psikolojik ve sosyolojik operasyonlarla dengelenmeye çalışıldığı düşüncesidir.

Özellikle Zafer Partisi’nin tombaladan çıkarıp siyaset sahnesine sürdüğü Sinan Oğan’ın bu operasyonun en önemli oyuncusu olduğu.

İYİ Parti liderinin siyasal söylemlerinin de bu operasyona katkı verdiği ifade edilmektedir.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in her seçim öncesinde belki de daha bir yıl evvelden sürekli olarak seçmeni manipüle ettiğidir.

Mesela cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha bir yıl varken Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını ilan etmesi ve üstüne üstlük sanırım Nevşehir’de esnaf ziyareti yaparken 11 Ağustos 2022’de bir esnafa “İslam hükümlerinde bayanlar hükümdar olmaz diye bir kanun var. Ama erkeğin olmadığı yerde hükümdarlık yakışır. Şimdi size şunu söylüyorum emin olun erkeğin olmadığı bir konumdayız” demesin de işin şirazesini ortaya koyuyor.

Aynı Akşener 2023 Milletvekili seçimlerine doğru da CHP ile ve diğerleriyle Millet İttifakı kurduğunda Cumhurbaşkanı adayın kim olacağı hususunu sürekli olarak sürüncemede son ana bırakmasıdır. Meral Akşener cumhurbaşkanı adayının kim olacağı belli olmaya başlayana kadar kamuoyunda oldukça büyük bir iyimser hava estirip İYİ Parti’nin halk desteğinin anket sonuçlarının göre yüzde yirmilere ulaştığı günlerde bir anda Cumhur İttifakı masasında kalkması sonucunda İYİ Partinin oyları yüzde yirmi beşlere çıkacağı düşünülürken  iki üç gün sonra bir anda Millet İttifakı masasına dönüşe karar verdiğini açıklayarak İYİ partiyi yüzde onunda altına düşürmesi tesadüfi olamayacağıdır.

Meral Akşener 2024 yerel seçimleri içinde aynı yöntemi kullanmaya devam etmiş ve tüm il ve ilçelerde kendi  adaylarıyla belediye seçimlere katılacağını açıklamıştır. Ama aynı zamanda da FOX TV’de katıldığı bir programda da;

“Yerel seçimlerde partisinin başarılı olacağına inandığını söyleyen Akşener, "Diyelim ki olmadı, çünkü biz milletimize anlatacağız, milletimiz de uygun görmedi. Asla tartışmayacağız ama bir başarısızlık olma halinde bütün sorumluluk bana aittir. Ben de gereğini yapacağım." Demekten çekinmemiştir.

Bu açıklama İYİ Parti tabanında yerel seçimlerden sonra genel başkan partiyi bırakacak endişesi yaratması olasıdır

Bu açıklamalar ışığında yerel seçimlere tek başına kendi adaylarıyla katılacağını açıklayan İYİ Parti, seçimler yaklaşırken diyelim ki İzmir’de CHP’ye karşı AKP ve MHP seçmeninin oyunu almak için AKP ile işbirliğine mi gidecektir?

AKP ve MHP akıllı bir partilerdir. Çünkü AKP nice AKP karşıtlarını saflarına çekmek için devlette makamlar vererek, milletvekili seçtirerek susturmuştur. AKP aklı, siyasal başarıları için İYİ Parti ile işbirliğinden geri durmayacaklardır.

Türkiye gibi bir ülkede siyasette şeytanın aklına gelmeyecek planlar uygulamaya alına bilir.

Mesela AKP’nin yerel seçimlerde CHP’nin bileğini bükemeyeceği yerlerde zayıf belediye başkan adayları çıkararak İYİ Parti’nin belediye başkan adaylarına destek olabilir.

Ama bunun karşılığında da CHP ile kafa kafaya yarıştığı yerlerde İYİ Partinin AKP adayları lehine zayıf adaylarla veya hiç aday göstermeyerek AKP adayına destek sağlayabilir.

Yahut da İYİ Parti oportünist bir anlayışla bölgesel ve yerel bazda CHP ve AKP ile ayrı ayrı ittifaklar kurarak seçimlere katılabilir.

Böyle bir durumda İYİ Parti belediye meclislerinde ve belediye başkan ve yardımcılıklarında oldukça fazla güce kavuşmuş olmayı hedefleye bilir fakat böyle bir dengesiz politika İYİ Parti’nin kapısına kilit vurmak anlamına da gelecektir.

Yukarıda yazdıklarım sokaklarda insanların konuşmalarının analizinde elde edilen sonuçlarında öte bir şey değildir.

Bu düşünce ışığında;

Siyasette olanlar veya siyasi partiler oy verecekler;

İsteyen iğneyi kendisine batırsın,

İsterse isteyen çuvaldızın kendine batırılmasına razı gelsin.

Benim kişisel olarak siyasal amaç ve hedefim;

 Hangi partinde olduğun bakılmaksızın Türk Milletine hizmeti şahsi çıkarlarının önünde tutan, kurumsal mantığa ve akla sahip siyasetçileri her türden meclise ve yönetici kadrolarına gelmesine ışık tutmaktır.

Seçeceğimiz her seviyedeki siyasetçinin;

Dini veya dünya ahlakına sahip, dürüst, namuslu, kendi çıkarını toplum çıkarı karşında feda etmekten çekinmeyecek Atatürk ilke ve devrimlerine sahip, entelektüel bilgi birikimi olanların seçmen tarafından gözetilmesidir.

Siyasetin dehlizlerinde belirlenen çapsız şahsiyetlerin toplumumuzu ve devletimizi yönetmesine karşı çıkmak ve kullanacağı oyla engel olmak her aklı başında vatandaşın asli görevi olmalıdır.

Türk toplumun Türklük şuurunda olan insanlarını azınlıkta bırakmak gayesi ile AKP ve MHP arzuladıkları ve hedefledikleri yeni bir Türkiye Devletini yeni anayasa ile birlikte kurmak üzere büyük bir göçe razı gelmektedir.

Türk toplumunu bizden olanlar ve olmayanlar şeklinde ümmetçi bir anlayışla ayrıştırılmaya çalışılmaktadır.

Bu işin koç başlığını da Diyanet İşleri Başkanlığının kimi mensuplarıyla, kimi cemaat ve tarikatların Atatürk ve Türk milleti karşıtları yapmaktadır.

Türk siyasal hayatını izlediğim kadarıyla da;

Muhalefetin bu çarpık siyaset anlayışı yüzünden sahipsiz bırakılan Atatürk’e ve cumhuriyete inanmış halk yığınları, olasılıkla TBMM’de bulunan başta AKP, HEDEPE,MHP,CHP ve CHP’nin meclise taşıdığı yavru AKP’li minik partiler mensup milletvekilinin AKP’nin ve HEDEPE’nin hazırlayacağı yeni anayasaya “evet” demesiyle birlikte yeni Bir Türkiye Devleti hayatını yaşamaya razı olmak zorunda kalacaktır.

Ondan sonra ne mi olacaktır.

Hemen söyleyim kendimize yakacağımız kınayı elimizin altında hazır tutalım.