Bir zamanlar bir halk ozanımız vardı Murat ÇOBANOĞLU... Kiziroğlu Mustafa Bey türküsü en çok ona yakışırdı. Allah rahmet etsin kendisine.

Hani belki bilmeyen vardır diye yazmak istedim.
Kiziroğlu türküsünün hikayesi çeşit çeşit anlatılsa da ben hepsinin ortalamasını derleyip yazdım ... 
Kiziroğlu Mustafa Bey'in hikayesi şöyle başlar anlatılmaya...        
Çok eskiden dağlara, yaylalara ıssız yerlere savrulmuş köylerle, hanelerle, hükümetin arasında aracılık yapanlara KİZİR (muhtar) denirmiş.
Köroğlu’nun yaşadığı dönemlerde Kars’ın Susuz ilçesinin Kısır Dağları eteklerinde bir Kizir yaşarmış ve Kizir’in Mustafa isminde genç bir oğlu varmış...
Mustafa, Kısır dağlarında at bine bine , ok ata ata  kılıç vura vura büyüyüp serpilmiş.
Sonunda da mert mi mert, yiğit mi yiğit , haksızlığa ve zalimliğe aman demeyen, haktan ve adalet başka bir şey düşünmeyen biri  olmuş çıkmış. Kısa sürede ünlenmiş, namı dört bir yana yayılmış.        
Kiziroğlu Mustafa’nın uzak diyarlara gittiği zamanlardan birinde, Bolu Beyine aman dedirtmiş, yedi cihana nam salmış dillere destan Köroğlu, altında Kıratı, yanında karısı Nigâr ve çocukları ile çıka gelmiş.
Kısır dağının  ıssızlığı,
Kuş uçmaz kervan geçmezliği de hoşuna gitmiş.
Kendisine kale gibi bir ev yapmış, sahipsiz gördüğü Kısır Dağının eteklerine.        
Gel zaman git zaman bir zaman sonra Kiziroğlu Mustafa köye dönünce, kale gibi heybetli evi görmüş, içkillenmiş ve varmış dayanmış Köroğlu’nun kapısına.
Kapıyı açan Nigar’a evin sahibini sormuş.
Köroğlu kapıda belirince de, Kiziroğlu Mustafa hışımla meydan okumuş, Köroğlu’nu tanımadan bilmeden.        
Köroğlu, bir karşısında çalımlı çalımlı duran yeni yetmeye Kiziroğlu Mustafa'ya bakmış,  bir de altında depreşip duran Alapaça ata bakmış.
Biraz tebessümle, biraz küçümsemeyle dövüşü kabul etmiş.
Köroğlu ile Kiziroğlu Mustafa, Kısır Dağı'nın eteklerinde kavgaya tutuşmuşlar. Vur ha vur, vur ha vur saatlerce sürmüş dövüşleri.
Bu sırada Kırat'la Alapaça da boş durmaz tepişip dururlarmış.
Kiziroğlu Mustafa’nın atı Alapaça, Kırat'ı fena benzetmekte, kaçmasına bile fırsat vermemekteymiş.
Alapaça'nın Kırat'ı bezdirdiğini gören Kiziroğlu Mustafa, daha da bir yüreklenmiş, yüklenmiş de yüklenmiş Köroğlu’na.
Köroğlu yediği darbelerle dereye, suya yuvarlanırken bir ürperti kaplamış yüreğini ve anlamış ki genç yiğit tepeleyecektir kendini…  
Biçare aman dilemiş Kiziroğlu'ndan. 
--  Bire yiğit.. Biraz dur hele. Azıcık müsaade et, karımla, kızanımla helalleşeyim demiş. 
Kiziroğlu’nun mühletli müsaadesi ile evine doğru giderken merakla geriye dönmüş… 
---   Yiğit adını nedir?.. Demiş. 
---  Kiziroğlu Mustafa Beyim demiş gururlanarak... 
Köroğlu, akıbetini düşüne düşüne evine vardığında, karısı Nigar bir şeylerin ters gittiği anlamış ve ne olduğunu sormuş Köroğlu'na.
Köroğlu utanmış, anlatamamış başından geçenleri almış sazı eline ve başlamış söylemeye,  
Bakalım ne söylemiş... 
“Bir fendinden,
Geldi geçti peh peh peh….   
Hışmıynan d dağı deldi geçti hey hey hey  
Ağam kim paşam kim Nigâr kim hanım kim  
Kizir Mustafa Bey 
Bir beyin oğlu  
Zor Beyin oğlu 
 
Bir atı var Alapaça  peh peh peh
Mecal vermez Kırat kaça hey hey hey
Az kaldı ortamdan biçe,
Ağam kim, paşam kim, Nigâr kim, hanım kim?
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir Bey’in oğlu
Zor Bey’in oğlu

Hay edende haya teper, peh peh peh
Huy edende huya teper, hey hey hey
Köroğlu’nu suya seper
Ağam kim, paşam kim, Nigâr kim, hanım kim?
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir Bey’in oğlu
Zor Bey’in oğlu   
Bu sırada da elinden kaçmasın diye hasmını evine kadar takip eden Kiziroğlu, Köroğlu’nun  karısına söylediklerinin hepsini duymuş, duygulanmış ve sonra kendinden utanmış.
Köroğlu’nun canını bağışlamış, boynuna sarılıp helallik dilemiş.
İki yiğit, birbirlerinin zalim olmadıklarını anlamış ve dost olmuşlar.
Köroğlu, bu dostluktan memnun olarak Kiziroğlu’nun yurdundan ayrılmış.
O günden sonra Kiziroğlu’nun namı bir kat daha artmış.
Yiğitliği, adaleti ve civanmertliği dillere destan olmuş.
Şimdi Kısır Dağı eteklerindeki Kiziroğlu köyü, onun hatırasını yaşatmaktadır.    
Ne Köroğlu var şimdilerde ne de Kiziroğlu Mustafa…
Bu vesile ile halk ozanı Murat ÇOBANOĞLU’nu bir kere da rahmetle, saygıyla anıyorum.