Gazetelerde, televizyonlarda, internet medyalarında, sosyal medyada sürüp giden siyasi propaganda faaliyetleri artık içimizi baydı.

Laik düzeni ve çağdaş Atatürkçü yaşamı tercih etmiş kitleleri tahrik etmek için ellerinden geleni arkalarına koymadan kimi hoca kılıklı din bezirganları, açıklama üstün açıklama, fetva üzerine fetva vererek toplumumuzun sinir uçlarıyla oynamaya devam ediyor.
Ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu kimin ve neyin adına sağda solda helallik üzerine helallik istiyor belli değil?
Ankara’nın göbeğinde bir aydınımız, Ülkü Ocakları eski başkanı Doçent Doktor Sinan Ateş güpegündüz suikasta kurban gidiyor.
Halbuki aynı Ankara’nın, yani devletimizin istihbaratı Irak’ın, Suriye’nin içlerinde parmak oynatan teröristleri anında tespit ederek imha etme başarısı gösteriyor.
Savunma sanayimizin kaça mal edildiğine bakmadan, her başarılı atılımı tüm fedakârlıkla ve coşku ile alkışlıyoruz. Kızılelma İnsansız Savaş Uçağımızın yerden kanatlanmasından, Milli Muharip Uçağımızın üretim bandından çıkmasından, uçak motorları da dahil tüm motor ve ileri teknoloji üretimini alkışlarken, düştüğümüz ekonomik darboğazın, çektiğimiz ekonomik sıkıntıların toplum içinde eşit olarak paylaşılmadığını ne yazık ki gözden kaçırıyoruz.
Ekonomik durumu nispeten iyi olan genç aileler çocuklarının daha iyi ortamda ve daha iyi koşullarda okuması için varını yoğunu heba ederken, özel okulların fiyatları ocakları söndürecek seviyeye ulaşıyor.
Bugün öyle bir hale geldik ki, o iki tekerlekli kutsal pazar arabamızla Çanakkale Cuma Pazarına daldığımızda, cebimizdeki yüz liranın on lira kadar değeri olmadığını, iki yüz liralık kağıt paranın yirmi lira kadar hükmü olmadığını fark etmemiz bizlere tarif edilmez bir yoksulluk ve üzüntüye sebep oluyor ve insana acı veriyor.
Aslında çok büyük bir devalüasyona ve çok çok yüksek enflasyona mahkûm olduğumuzu bilmeyen ve fark etmeyen var mı? Mesela AKP hükumetleri, halkı yoksulluğa mahkûm ettiğinin farkında değil mi? Cevabı da ben vereyim.  Elbette ki bal gibi farkında. TÜİK denilen “geçim kantarı” ne yazık ki halkın aleyhine şakulü kaydırmış durumda ve olan halka oluyor ve  olan  güne yoksullaşan vatandaşa oluyor.
Türkiye’de aşırı artan genç işsizlik, kontrolden çıkmış ithal ve istilacı hale gelmeye başlayan kaçak göçmenlerin nüfus artışı, yüksek enflasyon, ve toplumu fazla enterese etmeyen yapay siyasi gündemler Türk halkını içten içe umutsuzluğa ve tükenmişliğe sürüklüyor.
Mesela etnik bölücülükte PKK’nın yan kolu gibi çalıştığı için hakkında kapatma davası acıkan HDP etnik ve ayrımcı bitmez tükenmez talepte bulunurken, şov peşinde koşarken, aynı şekilde Türk Milliyetçisi geçinen Devlet Bahçeli’nin MHP’sinin beyanatları halkı hiç ilgilendirmiyor.
Çok da lazımmış gibi Kılıçdaroğlu’nun kuyuya attığı başörtüsü kanunu, AKP eliyle anayasa değişikliği haline getirilmesi siyasi şov ve oy avcılığından başka bir anlam taşıdığını kim söyleyebilir ki?
Tüm siyasilere tavsiyem, şehirlerinizdeki ikinci el giysi ve eşya pazarlarını ziyaret etmeleridir. Çanakkaleli siyasetçiler halkın içine düştüğü durumu, Çanakkale’de her perşembe günü Sarıçay’ın kenarında kurulan bit pazarını ziyaret ederek görmelerini tavsiye ediyorum.
Halkı en büyük derdi, geçimdir, işsizliktir.
Yüksek siyasiler ne kadar farkında bilemiyorum ama Türk halkı “batmış” durumdadır.
Bizim bu batmışlıktan ve sosyolojik anemiden kurtulmak için izleyeceğimiz, takip edeceğimiz ve sahip çıkacağımız tecrübe ile doğruluğu ispatlanmış yegâne irade;
Gerçeklerden kopmayan, halkın içinde halk gibi yaşayan,
Yokluğu ve yoksulluğu yüreğinde ve hayatında hisseden,
Aklı, fikri halka, hak ve adaletle hizmet etme peşinde koşan insanların iradesi olması gerekir.
İster yerel, isterse genel siyasetçilerden olsun, kendisine ve çevresine çıkar sağlama peşinde koşan, vatandaşlar arasında benden-benden değil ayırımı yapan siyasetçilerden, Türk Milletine ve Çanakkale halkına ve şehrine zerre kadar fayda gelmez. Olasılıkla bu tip siyasetçiler Atatürk’ümüzün kurduğu devletin yıkılmaya çalışıldığını görmeyecek kadar şirazeden çıkmış siyasilerdir.
Bizim için üst paragrafta tarif ettiğimiz makbul siyasetçi, aynı zamanda Osmanlıdan gür ve güçlü Türkiye’yi oraya çıkaran ve sağlam temeller üzerine oturtan Atatürk çizgisinde, ama gerçekten Atatürk çizgisinde siyaset yapan, Türk Milletinin hizmetkarı olmayı göze almış ve bu uğurda kendini adamış siyasilerdir.
Lütfen aklınızda tutunuz.
Ve lütfen gerçeğe ulaşmak için sorgulayınız.
Eğer bir yüzyıl, birkaç yüz yıl ve hatta sonsuza kadar kendi devletimizin ve kendi bayrağımızın altında özgürce yaşamak istiyorsak, tek çıkar yol Atatürk’ün büyük ülküsü ve idealleridir.
Türkiye’yi ve çizgisinin dışına çıkarmaya, bilerek veya bilmeden Türk Milletini ve Atatürk’ü yok etmeye çalışan siyasi partiler ve yöneticileri içimizdeki en büyük Türk Devleti ve Türk Milleti düşmanlarıdır.