Sanırsın ki Atatürk…

Yedi cephede emperyalistlerle harp etmiş…
Büyük meydan muharebesi kazanmış.
Yoktan var ettiği bir orduyla düşmanı tepelemiş…
Yoksulluğun pençesinden milleti çekip kurtarmış bir önder…
Sanırsın ki bir kitap kurdu...
İlim irfan  almış, okumadığı kitap koymamış dünyada…
Benim diyecek düşünce adamlarına taş çıkaracak kadar bir düşünce insanı…
Toplumun önünde bir ışık,
Karanlıklarla savaşan bir güneş.
Ezilmişlerin Robin Hood'u.
Peygamberimiz sahabesi.
Sarıkamış harbinden sağ kurtulmuş bir nefer.
Arabistan’da kutsal emanetleri savunan bir kumandan.
Fetih hayalindeki cesur bir padişah.
İşgal altındaki vatan topraklarını kurtaran bir kahraman…
Yani
Sanırsın ki adam gibi bir adam.
Sanlarsın ki dürüstlüğün abidesi.
Sanırsın ki o olmasa memleket batacak.
Sanırsın ki yardımseverliğin pusulası.
Sanırsın ki servetinde kör kuruş haram yok.
Sanırsın ki o bir kurtarıcı…
Ama sadece sanırsın…
Aslında sanmak aldanmanın başlangıcı,
Düşüncesizliğin yarısı,
Beyinsizliğin ta kendisidir.
Adam sanırsın.
Vatan evladı sanırsın.
Dürüstlüğün abidesi,
Mertliğin ta kendisi sanırsın…
Sanırken sınanırsın…
Dedim ya, ben sadece sanırım.
Ve sanmaya da devam ederim…
Atatürkçülük varmış gibi,
Din iman varmış gibi,
Aydını varmış gibi,
Devletin polisi, askeri,
Yargısı, eğitimi varmış gibi düşünür ve inanırım.
Sanmak sınanmaktır.
Sanmak aldanmaktır.
Kabulümdür.
Ama ben
Memleketimin vicdanı hür, fikri hür,
Atatürk’e inanmış ve ondan yana taraf,
Memleketin haklı gururu hâkimlerimden ve savcılarımdan başka çaremin ve sığınacak kalemin kalmadığını bilirim.
Kurtuluşumun hukuktan geçtiğini,
Devletimin yargıçlarının memleketime huzur getireceğini bilirim.
Diğerlerini ise sadece sanırım…
Dedim ya
Sanacak ve sınanacak ne kaldı ki geriye…
Sanmak
Sınanmaktır.
Sanmak aldanmaktır…
Ben hep aldanırım.
Aldatılırım...
Ama sen sakın aldanma ve sınanma.