Günümüzde yaygın hale gelen yöresel lezzetler ülkemizin çeşitli şehirlerinde devam ederken...

Günümüzde yaygın hale gelen yöresel lezzetler ülkemizin çeşitli şehirlerinde devam ederken,  doğup-büyüdüğüm, ilkokul öğretmenliği yaptığım hep özlemini duyduğum, ATA diyarı baba ocağı, ANA kucağı memleketim Şebinkarahisar’daki evlerde yakılan fırınlarla ( yakılan fırın deyim halinde olup ev ekmeği yapılacak anlamı verir) yapılan ekmekler; YEL kurusu, FIRIN kurusu… Ekmeklerimize verilen isimlerin, nasıl anlamlı TÜRKÇE  bir tamlama oluşturduğuna bakar mısınız?...
Dilimizi bir türlü Türkçeleştirmeyi başaramayan, bunu yapmak isteyip de fırsat vermeyenlere vatandaş ağzının bir cevabı olsun…
O yakılan fırınlarda ANA becerisinde el, zihin birleşimiyle ortaya çıkan USTALIK, komşu desteği veya evdeki ablaların yardımı, ana elinin değip de lezzetinin değeri, yapılan ekmekte imece dediğimiz yardımlaşma EKMEK yapımı, unutulur mu?
Şebinkarahisar’daki evlerin çoğunda fırın vardır, kış memleketi olunca, bizde 6 aylık ekmek yapılır, pide şeklinde olan ekmek kurutulur, yelkurusu adını alır. bir de ocak yakılınca orada ısıtılır dışardan ekmek almaz, alanlara da (deyyos, evine hâlâ bir fırın yapmadı, diye)  hoş gözle bakılmazdı…
Her fırında ekmek olmaz, işinde, aşında, eşinde titiz olan kadınlarımız, analarımız, ablalarımız, fırını ekmek pişirmeğe hazır hale getirirken; fırına konan ÇAM odunları önceden hazırlanır, fırının ortasına yanması kolay olacak şekilde yerleştirilir, sonra da besmele çekilerek, odunlar ateşlenirdi. Odunlar yanar, kül haline gelmeden, odun küreğiyle fırının sağına itina ile çekilir, ekmek pişecek yer fırın PARDUÇ-yla iyice temizlenir…
PARDUÇ,  uzun bir sopa, sonra eski bezler demet haline getirilir, sopanın ucuna bağlanır… Bu parduçla fırını içi küllerden küçük ataeş parçalarında iyice temizlenir….
PARDUÇ-la  ilgili dilimizde yer alan bir-iki deyim ve sıfatı da hatırlatalım mı?
“Parduç dudaklı ( kızlara ve sözleri beğenilmeyen kadınlara), parduç kadar dili var (her şeye karılık verip-laf yetiştirenler için), eskimiz kadın giyeceklerine de PARDUÇ olmuş diye de  kullanılır…
Ekmek pişirmeyi iyi bilen anamız fırın küreği ile hazır bekler, yardımcı olanlar, hemen açılan düz ekmek hamurunu küreğe yerleştirir… Ekmek fırına, fırından gelen kokular dışarıya !?..
Fırından gelen ekmek kokuları, evin yakınındaki komşulara, dar yollu sokaktan, geçenlere hak kazandırır, onlara da verilmesi için harekete geçilir, evin-ekmeğin bereketi gün içinde  artar da artar…
Fırın yanmışken, Necmiye abla, ben de yapsam mı diye sorulur, Necmi abla-annemiz tabi kızım, bir KERSEN (yuvarlak-küçük hamur tenesi) hamur yap, maya orada diye gülüşüyle, hoşlukla gün boyu ekmek pişirmekle yorulur da içine de HUZUR kurulur…
Bir KERSEN hamurla gelenler, taze ekmeklerle giderler…Onlar da evlerine-sofralarına gelen ailesiyle-çocuklarıyla sofraya kurulur…
YEL kurusu, dağıtıldıktan, ev için yeteri kadar hazırlandıktan sonra YELLENMEYE  -çatıya çıkarılır-rüzgâra bırakılır- (burada argo düşünme çok ayıp olur) !?..
Eeeee, sıra geldi FIRIN kurusunaJ)) Fırın kurusu, düz ekmekten daha zor. Biraz daha dikkat biraz daha maharet ister… Elinize aldığınız hamura zanaatkâr gibi şekil vereceksin, küreğe iy yerleştirip fırındaki yerine iyi süreceksin ! İyi pişecek, iyi kızaracak-yanmayacak, piştikten sonra albenisine iyi vurulacak, gözü onda aklı lezzetinde kalacak; hele hele fırında iki-üç gün kuruduktan sonra, yedikçe damak zevki artacak
 Nemsiz hava almayan bir ortamda kaldığı sürece tazeliğini tam iki yıl koruduğu söylenen fırın kurusu ekmeği aynı zamanda mide asidini emdiği için mide rahatsızlıklarına da iyi gelmektedir
Artık, kış hazırlığının en büyük sorunu, bitmiş, KIŞ ayı istediği şekilde gelmiş olsun, hoş gelsin, ekmeğimiz var aşımız var, komşumuz var, bacımız var, emmimiz var, dayımız var-yengemiz var… Misafir hoş gelsin yatıracak divanımız, uzun oturacak sedirimiz, yudumlanacak çayımız da var…
Çarşıdan ekmek alınmaz, alınan ekmekler beğenilmez pavluka (fabrika) ekmeği yenir mi diye, aşağılanma başlardı, fırın yakamayanlar için !?...
Peki, Fırıncı Şemsettin, fırıncı Niyazı, fırıncı Kâzım, fırıncı Kadir, fırncı Nadarın Ali ve oğlu Sebahattin ekmeği kime satacak, ne yiyecek ?! :J) Onlara da rahmet olsun diyor, saygıyla anıyorum…
Ekmeği yaptık, MAYA tuttu mu bilemem, ama üstat, Arif Nihat’ı da bırakmam…
Arif Nihat ASYA, “tutmak fiilini” daha etkin, zihinde kalıcı kılmak için;
TUTULUR 
“Maşayla ya leş ya ateş tutulur,
Yarınki ekmek için bu günden MAYA tutulur !..”  mısraları,
 
Bana hep yakılan fırınları geceden mayalanan hamuru hatırlatmış, gelecek nesil için bu günden MAYA tutulmasının anlamı-içeriğiyle  liselerde ve üniversitede kompozisyon konum olmuştur.
 
FIRIN YAKACAK kadınımız da, bir gün önceden hamuruna bir gün önceden MAYA tutar ki, ekmek lezzetli, kalıcılığı uzun süreli olsun, diye !?...
Maya bugünkü PAKMAYA değildir, evde hazırlanır, evde yoksa komşudan alınır, MAYASI bozuk olanın ne ekmeği ne yoğurdu makbul sayılmaz.
Mecazi anlamda bir örnek de “MAYASI bozuk olan sütten yoğurt olmaz, sütü bozuk olan MAYA tutmaz”” söylemini de etken kılmıştır.
MAYA önemli olup; mayalanmak, mayası bozuk, senin mayan batsın, mayası bozuk ekmek, bırakın 6 ayı bir gün bile durmaz, mayası bozuk olan ekmek yenmez, mayası bozuk olanın evine gidilmez, mayası bozuk olan ailenin kızı alınmaz ve o aileye kız verilmez. Maya, “soyla- huyla, toyla” yakından ilgilidir.
Bir mizahi söylem de; kendisine saygı ve sevgi duyduğum, memleketimizin yetiştirdiği öğretmenlikle-alanında ender olan günlük hayatındaki cömertlik yanında, resimde, musikide ve insanı özelliklerdeki cömertliğini, paylaşımcılığını model aldığım bir ağabeyimiz var ki: TOKTAY ÜSTÜNDAĞ’ın mizahi söylemindeki  sohbetlere ve ötekileştirmeye-aşağılamaya (sevgili ağabeyimin tarzında olmayıp) CUK oturan anlatımını da unutamam, zaman zaman Şebinkarahisarlı arkadaş ve dostlarımla sohbet ederken, sohbet hoşluğu için kullandığımız söyleme bakar mısınız ?!.
“Kadına YEL kurusu, erkeğe FIRIN kurusu”, bazen de karşısındakinin değerini belirtme için de kullanılır…:J)
Anadolu kadını evinde ekmeğini, ocağında yemeğini yapar, evde kimseyi aç bırakmaz, çocukları-kocası yemeden, yemez, selâm onlara, sevgi onlara, saygı onlara, rahmet onlara !...
Kültür adamı olmak, o kültürün ürünü olmaktan ve onu yaşamaktan geçer…J)
Girne’den tüm okuyucularımıza, Çanakkale’ye ve Şebinkarahisar’a SEVGİLER…

                                                                          02. 10.2022
                                                                          Dr. Hayrettin Parlakyıldız
                                                                           Kıbrıs İlim Üniversitesi
                                                                           E-posta: hparlakyildiz@mynet.com