Necati Eğitim’de öğrenciyken; dersimize giren ağır, oturaklı, bilgili, kültürlü, otoriter, dersi derste işleyen ve öğreten, boylu-boslu, nezaket kuralını iyi bilen

biz öğrencilerini içten sevip derste ve işte taviz vermeyen, yükseköğretime lâyıkıyla yakışan hocamız  M. Ali Tanyeri’nin zaman zaman derse başlamadan önce söylediği düşündürücü cümlelerinden biriydi bu: 
                          “Anlamak mı, yok öyle şey ?! Yaşamadıkça...”
                      Tam bir kompoziyon cümlesiydi;  derste yazın deseydi, yazamazdık, sanırım, önce  “anlamak” fiilini hem zihinsel hem dil bilimsel olarak çözeceksiniz, sonra neden böyle bir şey olmayacağını irdeleyeceksiniz, daha sonra da yaşanılan şekline bakacaksınız… Bir defa öncelikle içinde bulunduğumuz yaşımız buna müsait değil, kafamızda kavak yelleri esiyor, “hayatı hep yaz ve bahar” olarak görüyoruz… 
                     anlamak / an-la-mak

                     1. Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak,
                     2. Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek,
                     3. Sorup öğrenmek,
                     4. Doğru ve yerinde bulmak,
                     5. Birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek,
                     6. Bir şey hakkında bilgisi bulunmak,
                     7. Yarar sağlamak. (TDK Güncel Sözlük)

 
                      Hayatı anlamak; olayları irdelemek, gözlemlemek, arkadaşlıkları geliştirmek, çevreyi-doğayı-tarihi dokuyu hissetmek, para kazanmak, yemek-gezmek, paylaşmak; aile- toplum bireylerini ve akraba kavramlarını bilmek, onları tanımak, sevgi-saygı duymak, duyurmak, sorumluluğunu bilmek, sorunlardan kurtulmak, geleceğe kendini hazırlamak ve geçmişle hesaplaşıp-gelecekle bütünleşmek…
                      Hayatı  çocukken tanıyamazsınız, öyleyse;
                      “ Yaşınız ergenliğe erişecek, parayla buluşacak, arkadaşlarınla dolaşacak, okullarda oluşacak, kahvelerde-pastahanelerde gülüşecek, bir ekmeği bölüşecek, soğuklarda sokaklarda olacak, cebiniz  parasız kalacak, her gördüğünü dost sanmayacak, dükkânlarda çıraklık yapacak, kalfalıkta pişecek, ustalıkta olgunlaşacak, insanı ve İslâm’ı tanıyacak, milliliği bilecek-yaşayacak, değerlerini koruyacak, bu coğrafyayı vatan kılanlara saygı duyacak ve duyuracaksın, aileyi kuracak, çocuğunu yetiştirecek, okulda eğitim alıp halkla paylaşacak, insanın hakkını tanıyacak, insana insanca davranacak, kültürel yapınız oluşacak, yaşama  tarzı oluşturacaksınız…
                Hayatı Nasıl Anlayacaksınız ?
                         “İş arıyorsun-işsizliği yaşıyorsun, hayatı anlıyorsunuz.
                     Aşsızlığı yaşıyorsun, açlığı anlıyorsunuz.
                     Yalakaları görüyorsun, dürüstlüğü anlıyorsunuz.
                     Yalanları duyuyorsun, gerçekliği anlıyorsunuz.
                     Yandaşlığı yaşıyorsun, yalnızlığı anlıyorsunuz.
                     Utanmazlığı-yüzsüzlüğü yaşıyorsun, utanmayı- arlanmayı anlıyorsunuz.
                     22 yüzlüleri görüyorsun, 2 yüzlülüğe hasret kalmayı anlıyorsunuz.
                     Haksızlığa uğruyorsun, hakkı anlıyorsunuz.
                     Onursuzluğu-haysiyetsizliği görüyorsun, haysiyetli olmayı anlıyorsunuz.
                     Açları-yersizleri-yârsızları görüyorsun, açlığı-evsizliği-eşsizliği anlıyorsunuz.   
                     Haksızlığı-adaletsizliği yaşıyorsun, adaleti ve hakkı anlıyorsunuz.
                     Allah ile aldatanları görüyorsun, dini-imanı anlıyorsunuz…
                     Soruşturmalar açılıyor, soruşturmacıları tanıyorsun, soruşturmadaki yandaşlığı,     yanlışlığı, yalakalığı anlıyorsunuz.
                      Yavşaklığı, öküzlüğü, öküz-e-liği tanıyorsun, kişiliği-kimliği anlıyorsunuz… 
                      Hırsızlığı görüyorsun, hır-lı-lığı anlıyorsunuz.
                      Aldatılmayı- kullanılmayı yaşıyorsun, aldatmamayı-kullanmamayı anlıyorsunuz.
                      Haram yiyenleri tanıyor- yaşıyorsun, helâli anlıyorsunuz…
                      Doymayan zengini, kaymakla beslenen aristokrasiyi tanıyor,  fakiri görüyor, empati yapıyor, onun neden ezildiğini anlıyorsunuz.
                     Zengini tanıyor, doyumsuzluğunu görüyor, fakirin neden aç kaldığını anlıyorsunuz…
                     Çocukların ezildiğini, öldürüldüğünü görüyor, çocukluğunuzu anlıyorsunuz.
                     Yaşlıların güçsüzlüğünü, gençlerin yüzsüzlüğünü görürsün, hayatın yanlışlığını anlıyorsunuz.
                     Öğretmenlerin-akademisyenlerin bilgisizliğini görürsün, öğrenciye modelsizliğini anlarsınız.
                     Devletin ilgisizliğini tanır, dini grupların ağabey-ablalarını bilir, yanlışlığı ve yalnızlığı anlarsınız…
                     Geceleri sahurda olanları görecek, sabah oruç tutmayanları tanıyacak, akşam iftara katılanlarla beraber olacak, politikayı anlayacaksınız.
                     Biatçıları tanıyacak, kendilerine nasıl fiyat oluşturduklarını görecek, biatın yalnız Allah’a ve Hz. Peygamber’e ait olduğunu anlayacaksınız…
                     Biat kültürünü yozlaştıranların arsızlığını, intihalcilerin yüzsüzlüğünü tanıyacak, liyakatlı olanların güçsüzlüğünü anlayacaksınız.
                     Mütedeyyinlerin ezik, görünsel müselmanların çeşitli camigâhlarda  gezik,  olduğunu görecek, üzülecek, ellerinizi havaya kaldırıp-indirerek, dua ettiğinizi  anlayacaksınız…
                     Erkeklere erkekçe, kadınlara kadınca rağbet edilmeyip insanların nasıl ötekileştirildiklerini anlayacaksınız.
                     Annesiz – babasız olanları görüp; annenin sevgi-şefkat, babanın güç-kuvvet olduğunu anlayacaksınız…
                     Güvenmede-değer vermede-değer bulma da modelleri göreceksin, kendini model olarak göstermeyi ve model olmayı anlayacaksınız…!” 
 
                     Eski söyleyişle hasıl-ı kelâm ( özet olarak ); hayatı yaşacak, insanları tanıyacak, onlara güvenmeyi öğrenecek, fazla şüpheci olamayacak, iyi gözlemle irdeleyecek, “zanlardan” arınacak, “eğer-le, meğer-in” evliliğinden oluşacak “keşke” isimli çocukların olmasını engelleyecek, kendini, aileni, toplumu mutlu edecek, kimlik-kişilik içinde milliliği yaşayacak ve yaşatacaksın… Kendinizi hep sefere değil, zafere de hazırlayacaksın. Her şeye inanmadan önce, araştıracaksın… !
 
                    Anlamak mı yok öyle şey, yaşamadıkça…!  Sevgiler.