Kış, kışlığını yapıyor..

Çilesi, bilindiklere.. Evsizlere, kimsesizlere.. Sokakta yaşayan canrlara.. Can sdostlara bir de...
Kuşlar demeyeceğim hiç.. Desem ne olacak ki zaten.. Tutup, sevemeyiz kucağmızıda.. Şefkat eli olamalyız bir kuşa..  
Hergün evden çıkar iken, görsek de görmezlikten geldiğimiz bir köşede büzüşmüş bir can. Belli ki üşüyor, onu gören ya biz!! murumuzda mı..!
Sokaklarda yaşayan canları, ayırt etmeksizin sevenlerdenim.. Çoğumuz gibi.. Aracımda, kilo kilo mamalar..
Birleri diyor ki; 'Verme hazır mamayı, alıştırma hazırlopçuluğa...'
Yahu, sanane be kardeşim.. parasını sen mi veriyorsun.. delekg eliyor içimden, bazen de diyorum..
Bir can dost severin paylaşımına takıldım dün.. Ne de güzel ifadeler geçiyordu o uzunca yazıda.. Bir an içinşüşüyen ve bunun için titreyen canlar çıktı aklımdan.
"Derler ki...." diye b.aylıyordu kaleme alınanlar..
 "Derler ki; Hayvanı mı ölmüş?..." vurgsuu geliyordu hemen ardından..
Ve hayli çarpıcı o ifadeler ekleniyordu bu vurgunun peşi sıra..
 "O yüzden mi bu kadar perişan yani.?...
Alır yenisini, bu kadar üzülmek nedir ya...
Alt tarafı hayvan.!.."
Öyle ya, kırılan bir bardak, yırtılan bir çorap, delinen bir ayakkabı ya can dost.. Alırsınız yanesini..
Ve, derler ki vurgusu devam ediyordu;
"İşte aynen böyle derler…
Şaşarlar, garipserler...
Neler yaşandığını, gecesini, gündüzünü, mamasını, kakasını, aşısını bilmeyenler böyle derler…
Zamanla nasıl 'evlat' olduğunu bilmeyenler, böyle derler…"  hatırlatması ile..
Hakikaten de böyle diyorlar.. Vicdan mı yok, yoksa hiç mi kalmamış kalpqlerinde sevgi kırıntısı..! Şaşılacak şey.. Yahu ölen bir can...
Derler ki, vurgusu bitmiyordu, dahası geliyrodu..
Şöyle ki; " 'Ben olmasam ona ne olur' korkusuyla, ondan önce ölmemeyi dilemenin, ne demek olduğunu bilmeyenler, böyle derler…
Sen hayvanları seven birisindir… Sonra evine alırsın içlerinden birini. Her an görebilecek kadar yakınına…
Beraber uyumalar, oyunlar, gülmeler, sevmeler, kaygılar…
Neyi sever, neye kızar ezberleri ile o sana alışır, sen ona.
Gel zaman, git zaman, evlatlaşmaya başlar. Yüreğinde kocaman olur. Senden olur... Canından bir parça gibi…
Ve bu durum, seni değiştirmeye başlar. Sokakta yürürken, aç susuz, kimsesiz dilsizleri daha çok görmeye başlarsın.
Merhamet duygunun, tüm benliğini sarmasına engel olamazsın. Vicdanın büyür… Ardından, sokaktakiler için de hesaplar yapmaya başlarsın. "
Tam da böyle oluyor asılnda.. Bir canı sevmeye gör... Sonrasındaki tüm yardıma muhtaç canları fark ediyorsun.. Öyle çoklar ki aslında, nasıl görmemişim bu güne kadar da diyorsun.. İnsanlar, vicdanı, sevgisi artıp büyüyecek diye,  sanırım bir can dostu yaşam ortağı edemiyor kendine. Yani, yaşanılan Korku, muhteşem..
Derler ki, bitmiyordu, ekleniyordu yeni derler ki durumu..
Geliyordu bir cümle içinde, anlayana pek de güzel şu vurgu;
"Mamalar, sular, göz kremleri, küçük kulübeler… Hastasını, sakatını doktora taşımalar. Yağmurda, kar' da iç çekmeler.
Onlara ters bakana bile sövmeler. Hızla giden arabaları, durdurma istekleri.
Onlarla uğraştıkça, ne kadar çileli bir hayatları olduğuna, şahit olursun sonra.
Hepsine yetmek, hepsine yetişmek istersin…
Dayanamazsın, kıyamazsın…
'Birgün çok param olursa var ya' sözüyle başlayan dualar edersin, onlara dair…
İşte bunların tümüne, o evine aldığın can sebep olur.
Hani canından bir parça olan can var ya, işte o…
Evine, hayatına girdiği günden bu yana, değişen herşeye o sebep olmuştur.
Onunla başlamıştır ne varsa.
Onun sayesinde doymuştur, onlarca aç, onlarca kimsesiz, onlarca çaresiz, dilsiz…
Yüreğini yara yara ortaya çıkan vicdanın onun eseridir…
O senin kahramanındır…
Ve günün birinde, göçüp gider bu dünyadan. Ciğerini yaka yaka gider işte…
O'nun yokluğunun, senin kalbinde oluşturduğu o devasa boşluğu, ardında bırakarak sessizce gider…
Sonra derler ki; hayvanı mı ölmüş?..."
Kahretsin ki, aynen de böyle.. Giden bir Can yahu, ne hayvanı...
Ve derler ki'nin noktalandığı son cümleler;
"Ve sen tüm bunları anlatamayacağını bildiğin için, derin bir nefes alarak küçücük bir cevap verirsin…
'O benim evladımdı…'
Hadi… Şimdi alın evlatlarınızı kucağınıza da , birer öpücük kondurun burunlarına..." dile geliyordu, NOKTA..
Kimden mi? Kimden olacak, elbette ki, duymamaya inat ettiğimiz ibrinden..
Kim mi o!!!..
Pes yani, bu denli mi sağırlaştı kulaklarınız.
Onun adı: SESSİZ ÇIĞLIK...