Biliniyorduk, şimdi daha da bilineceğiz.. Kırık bir Türkçe ile çeviri yaptı internet.. Ben anladım tabi ne dendiğini.. Gerçeğini biliyoruz ya, belki de ondan.

Biliniyorduk, şimdi daha da bilineceğiz.. Kırık bir Türkçe ile çeviri yaptı internet.. Ben anladım tabi ne dendiğini..
Gerçeğini biliyoruz ya, belki de ondan.
Başlık garip geldi aslında biraz.. Çeviri esnasında şu çıktı karşıma; "Türkiye de sulu bir mezar park olur.."
Diyeceksiniz ki, "Yanu, ne diyorsun.." Bir gelişmeden haberdar oldum, ondan behsediyorum..
'Çanakkale Dalış merkezi ve Su Altı Parkı' mız, ABD' nin önde gelen gazetelerinden, New York Tmies'a haber olmuş..
Tarihi Alan başkanı, sayın İsmail Kaşdemir bilgilendirdi bizleri bu konudan.. Link attı, gazetenin haberini aktarır satırları, internetin yaptığı çeviriden okudum.. Gerçekte ne dendiğini biz anlasak da, çeviri bu, kırık bir Türkçe ile geldi yazıya dökülen satırlar karşıma. Okur iken, gülmedim de değil..
İte baylık, işte o yazıya dökülen anlatım…
“Türkiye'de Sulu Bir Mezar Park Olur..”
New York Times yazmış Gelibolu’ yu.. Ve kırık bir Türkçe ile, çeviri..
“Gelibolu Yarımadası açıklarında, yaklaşık iki düzine İngiliz, Fransız ve Avustralya gemisinin kalıntıları - Birinci Dünya Savaşı kalıntıları - pandemi sırasında oluşturulan bir denizaltı parkında anılıyor.”
Pandemi’ ye dikkat çekilmiş, neden ise.. San ki, iş yokluğunda iş yapmışız biz.
Neyse, ben döneyim sonrası ndakaleme alınmış ifadelere; 
“Rüzgar toplayıp ve ben kapalı Ege içine geriye yuvarlandı olarak deniz choppier büyüyen Eftelya Dina , Çanakkale kuzeybatı Türk limanına merkezli 33 metrelik dalış teknesi.
Yüzeye çıktım, maskem eksi dalış sırasında düştü - ve bir anlık şaşkınlığım içinde bir ağız dolusu deniz suyu yuttum.
Bu keşif gezisinde rehberim olan atletik bir ticari dalgıç olan Deniz Taşçı, maskeyi aldı, yüzüme takmasına yardım etti ve beni çalkantılı dalgaların arasından çapa ipine çekti.
Yapış yapış kabloyu tuttum, yeleğimin havasını boşalttım ve inişe başladım.
Yüzey türbülansından kurtulup anında rahatladım. Regülatörün havasını yuttum, kulaklarımı temizledim ve hedefimize doğru aşağı indim: 60 fit aşağıda deniz tabanında yatan 125 yıllık bir İngiliz savaş gemisi.
Helles Burnu' nun hemen güneyinde, Çanakkale Boğazı'nın veya Türklerin dediği gibi, Ege Denizi'ni Türkiye'nin Marmara Denizi'ne bağlayan 38 mil uzunluğundaki dar bir su yolu olan Çanakkale Boğazı'nın girişinde demirliydik. Eski Yunanlılar tarafından Hellespont olarak bilinen bu sürekli rüzgarlı kanal, Asya ve Avrupa'nın kıtasal kara kütlelerini birbirinden ayırır ve binlerce yıldır üzerinde savaşılan bir darboğaz olmuştur. Efsaneye göre, Miken savaşçıları, Geç Tunç Çağı'nda, MÖ 1180 civarında, Homeros'ta anlatılan destansı savaş sırasında, Çanakkale Boğazı'na bakan güçlü şehir (eski Yunanlıların dediği gibi) Truva'yı kuşatmak için buraya yelken açtılar. ‘İlyada. ‘
Yüz altı yıl önce Çanakkale, başka bir tarihi savaşın yeriydi.
Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Almanya ve Avusturya-Macaristan ile ittifak kuran Osmanlı İmparatorluğu, Karadeniz'deki Rus limanlarına saldırdı ve boğazı deniz trafiğine kapattı. Şubat 1915'te Amirallik Birinci Lordu Winston Churchill, boğazı açmaya zorlamak ve şimdi İstanbul olan Konstantinopolis'in fethinin yolunu açmak için bir İngiliz-Fransız savaş gemisi, denizaltı ve mayın tarama gemisi filosunu Çanakkale Boğazı'na gönderdi.”
Bölgeden ve su altından bahsedilir iken, savaş yılları da, dile geliyordu kısaca.. ABD’ lilere, böyle anlatılmaya çalışılmış,  106 yıl önce yazılan Destanların şehri.
Bu hali ile bile, hayli ilgimi çekti yazıya dökülenler.. sonrası da vardı elbet yazılanların.. tam da şöyle;
“Churchill iyimser bir şekilde, "50.000 kişilik iyi bir ordu ve deniz gücü - bu Türk tehdidinin sonu" dedi.
Ancak Osmanlılar ve Alman müttefikleri onlar için hazırdı. 18 Mart 1915'te Cape Helles'teki mayınlar iki İngiliz savaş gemisini ve bir Fransız savaş gemisini batırdı, üç diğerini ciddi şekilde hasara uğrattı ve 700'den fazla denizciyi öldürdü. Kraliyet Donanması için, bir asır önceki Trafalgar Savaşı'ndan bu yana en büyük can ve hazine kaybıydı.
Bir ay sonra, Müttefik Güçler Çanakkale Boğazı'nın batı ya da Avrupa yakasındaki Gelibolu Yarımadası'na bir kara işgali başlattı. İngiliz ve Fransız gemileri, Osmanlı kalelerini ve diğer kaleleri bombalayarak kuvvetleri desteklediler, ancak Osmanlılar pes etti ve inatla karşılık verdi. Ocak 1916'da Müttefikler yarımadadan geri çekildiklerinde, her iki taraftan da yaklaşık 500.000 asker ölmüş veya yaralanmıştı ve iki düzine kadar İngiliz, Fransız ve Avustralya gemisi Çanakkale ve Ege Denizi'nin dibinde yatıyordu.
Bir park doğuyor
Bir yüzyıl boyunca, bu batık gemiler denizaltı mezarlarında küflendi, ara sıra araştırmacılar tarafından ziyaret edildi, ancak - örneğin, birkaç Güney Pasifik atolünün etrafındaki II. Çanakkale Boğazı'nı kontrol eden Türk donanması, stratejik bölgeyi bir turizm merkezi olarak tanıtmaya pek ilgi göstermedi.
Ancak 2017 yılında Çanakkale Savaşı'nın 100. yıl dönümü anmalarının ardından bölgenin denetimi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredildi ve batıkların sualtı parkına dönüştürülmesine karar verildi. Projeden sorumlu ajans Gelibolu Tarihi Saha Dairesi Müdürü İsmail Kasdemir, “Olasılıklara ilişkin farkındalığımız yüzüncü yılla başladı ve ardından hız kazandı” dedi.
Bu cümleler geçiyordu tam olarak,. ABD nin önde gazetelerinden birinde.
Dahası, şöyle bir anlatım da yer buluyordu haberde; “Son üç yıldır, Türkiye'nin Marmara Araştırma Merkezi'ne bağlı gemiler, boğazın sonar haritasını çıkardı ve 28 enkazın tam yerini ve derinliğini belirledi. Dalgıçlar, batık gemiler arasında bulunan canlı torpidoları araştırdı ve sınırlarını belirledi.
Bakanlık yetkilisi Yusuf Kartal, “Çanakkale genelinde binlerce insanımız var” dedi. Patlayıcı barutla doldurulmuş olsalar da, genellikle patlatmak için ciddi bir sarsıntı gerektirirler. "Onları sevebilirsin, sorun değil," diye temin etti Bay Kasdemir gülümseyerek. Ancak, şanssız bir balıkçının birkaç yıl önce ağına bir torpido çektiğini ve onu ağdan çözmeye çalışırken "patlayarak onu öldürdüğünü" itiraf etti.
Bu yılın başlarında Kültür Bakanlığı, 1895'te İngiltere'nin Portsmouth kentinde hizmete giren 421 fitlik bir savaş gemisi olan HMS Majestic'i turistlerin erişebileceği ilk enkaz olarak belirledi. Bir Alman U-21 denizaltısı , 27 Mayıs 1915'te 49 denizcinin kaybıyla Majestic'i torpidoladı ve batırdı .”
Merak ettiniz mi, sonrasında gelen cümleleri.. Bence, bahsettiğim başlık ile, bir arama yapın Google amca da, devamını da sizler okuyuverin..
Birkaç görsel içinde, en güzelini seçtim, Kahraman Mehmetçığin sulara gömdüğü ve halen dipte yatan, top atışları ile Çanakkale’ ye ölüm saçmış, yenilmiş donanmanın gemilerinden, sadece biri..
Haydin hoşça kalın.. Bu günlük de bu kadar.. Diyeceğim de, şu satırı da vermeden edemedim:
“Geminin Helles Burnu açıklarında batmasından yarım yüzyıl sonra, bir Fransız şirketi Türk askeri hükümetiyle bir anlaşma yaptı ve Majestic'i hurda metal için havaya uçurdu. Patlamalar gemiyi bir demir ve çelik karmaşasına indirdi, ancak bazı bölümler sağlam kaldı.”
Tarihten bir dip not olmuş bu anlatım. Öyle değil mi..!!!.