Gündem ağır. Denilenler üzerine an itibari ile de gereği yapıldı.

Gündem ağır. Denilenler üzerine an itibari ile de gereği yapıldı. Siyasetten yükselen ses vardı elbet.. İYİ Parti lideri Akşener’ in ifadelerine ateş püskürenler de çok oldu.
 
Sosyal medyada paylaşılan bir bildiri ise hayli dikkatimi çekti. Marmarisli meslektaşım Ali Gündoğan’ ın sosyal medya hesabından paylaştığı bir bildiriyi dikkatle okudum..
 
Paylaşımda geçen başlık da bence çok ilgi ve dikkat çekiciydi.
 
Gazeteci dostum;  “BUDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ EVLADININ BİLDİRGESİDİR.” Vurgusu yapılan bildiriyi paylaştı haftanın ilk gününde. Yani, 5 Nisan Pazartesi…
 
İlk satırlar şöyle idi paylaşılan, ‘Türkiye Cumhuriyeti Evladının Bildirgesidir’ denilerek gelen bildiride geçen; “Eğer, İstiklal Marşı çalarken, içinizde köpük gibi kabaran bir duygu ile ay yıldızlı bayrağa bakıp bütün benliğinizle ‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’ diyebiliyorsanız,
Eğer, önünüzden bir ip gibi muntazam bir şekilde geçen askeri birliğinizi, damarlarınızdaki kan sirkülasyonu hızlanarak ve duygusallaşarak, iftiharla seyrediyor, tarihin akışını değiştiren kahraman ordumuzla gurur duyuyorsanız,
Eğer, yaşadığınız bu günleri yaratan, bu uğurda canlarını, kanlarını feda eden atalarınızın nasıl bir özveri içinde davrandığını idrak edebiliyor, tarihinizle ve atalarınızla gurur duyuyorsanız,
Eğer, ülkenizin geleceği için siz de, severek ve isteyerek bazı fedakarlıklar yapabiliyorsanız veya yapmaya hazırsanız,
Eğer, dostlarınızla muhabbet içinde geçen bir gecede şarkıların yanı sıra 'Dağ başını duman almış', 'Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız', 'Çıktık açık alınla', 'Yaslı gittim, şen geldim' gibi marşları da büyük bir zevk duyarak söylüyorsanız,
Eğer, milli maçlarda galibiyet sizi sarhoş edip, mağlubiyet bir o kadar kimyanızı bozuyorsa, Eğer, yabancı bir ülkede, daha itibarlı olurum düşüncesiyle kendinizi başka bir ülkenin vatandaşı gibi tanıtmıyorsanız ve her yerde gururla ‘Türküm’ diyebiliyorsanız,
Eğer, ülkenizde yapılan her güzel eseri zevk duyarak alkışlayıp, her tatsız olayda üzüntü duyabiliyor ve iyisiyle-kötüsüyle, eğrisiyle-doğrusuyla, tozuyla, çamuruyla, doğduğunuz ve yaşadığınız toprakları seviyorsanız,
Eğer, Laz'ı, Kürt'ü, Çerkez'i, Musevi'si, Ermeni'si, kültürlüsü-cahili, köylüsü-şehirlisi, düzgünü-üçkağıtçısı, sivili-askeri, ile bir bütün olarak birlikte yaşadığınız insanları seviyor, iyi ve kötü günleri paylaşabiliyor, kendi insanınızı sıcak ve sempatik buluyorsanız,
Eğer, Atatürk'ün 'Onuncu Yıl Nutku' nu her zaman aynı heyecanla dinleyip, kökünüz nereden gelirse gelsin, inançlarınız ne kadar farklı olursa olsun, göğsünüzü gere gere, ‘Ne mutlu Türküm( diyebiliyorsanız...”
Bu aktardıklarım bir kısmı.. Dahası da vardı, ‘Eğer…’ denilerek başlayan cümlelerin..
‘Eğer…’ denilerek başlayan cümlelerin bitiminde geçen “Siz bu ülkenin gerçek sahibisiniz...” vurgusu mesela.. Bence de pek anlamlıydı…!
Paylaşımda; “Ve ne mutlu bize ki, renkli insan yapısı, tarihin her çağını yaşamış toprakları, eşsiz doğa güzelliği, operadan türküye, baleden folklora geniş bir kültür ve sanatı ile renklerin her tonunu taşıyan bu ülkenin vatandaşlarıyız...” anlatımı vardı birde…
Sonrasında da; “Ancak, tenkit etmek, kamuoyunu aydınlatmak ile yıkıcı olmak, hainlik etmek, zarar vermek arasındaki ince çizgiye çok dikkat edin, bu nüans farkını hassasiyetle irdeleyin.
Arkasında kimin olduğunu bilmediğiniz yayınlara itibar etmeyin, ispatı olmayan söylentilere inanmayın.
Kışkırtmalara, spekülasyonlara, komplo teorilerine kanmayın.
Biraz muhakeme yeteneğinizi kullanırsanız bunların birçoğunun arkasında psikolojik savaşın karanlık yüzünü teşhis edebilirsiniz.” anlatımı geçiyordu ki, düşünmemek elde değildi.
Birileri, yine bir şeylerin peşinde anlaşılan…  Ülke gündemimizin tartışılanına dönen, o bildiri ve verdiği mesaj apaçık.. Sanki tekerrür ediyorlar..  Sosyal medyadan öyle paylaşımlar yapılıyor ki yıllardır, insan şöyle bir düşününce, kimlerin ekmeğine yağ sürdükleri de belli aslında.. Öyle değil mi !...
Aktarmaya çalıştığım, ‘Türkiye Cumhuriyeti Evladının’ başlığı ile kaleme alınan bildiride;
“Hatalar kişilere mahsustur, hataları milli müesseselerle bütünleştirmeyin. Unutmayın ki milli müesseselerimiz sağlam ve sağlıklı olduğu müddetçe, ülkemiz de sağlam ve istikrarlı olacaktır.
Ülkemize, milli müesseselerinize, askerimize, polisimize sahip çıkın. Onlar bizimle aynı hamurun parçaları, onlar bizim yansımamızdır.
Unutmayın ki onlar yoksa biz de yokuz, onlar zayıfsa bizde zayıfız.
Bu topraklarda yaşayan, bu toprakları seven, bu ülkeye bağlı insanlar arasında etnik yapılarına ve inançlarına göre ayırım yapmayın. Bu sadece Türkiye'yi bölmeye, kargaşalık çıkarmaya çalışanların işine yarar.
Alt kimliği ne olursa olsun, kendini Türk olarak kabul eden herkes bizim kardeşimiz, vatandaşımız, bizim kadar bu ülkenin sahibidir.
Sizler bu ülkenin gerçek sahibisiniz. Başkalarından, çarpık ideolojilerden, aşırılıklardan medet ummayın. Bize bizden başkasının faydası olmaz.
 
Biz sağlam oldukça, bölünmedikçe, "Bu şafaklarda yüzen al sancağı" kimse söndüremez. Ne mutlu ki Türküm, ne mutlu ki Türküz.” denilerek, NOKTA…. atılıyordu kısacası…
Naçizane eklemek gerekir ise; ÇANAKKALE RUHU VAR OLDUKÇA BİZLERDE, CENNET TÜRKİYEME YÖNELİK HİN PLANLAR İÇİNDE OLAN 7 DÜVEL’ E,  YİNE; ‘HOOOP DUR ORADA…’ DERİZ EVELALLAH….
YILA ADINI VEREN, HEMŞEHRİMİZ MEHMET AKİF’ İN DE DEDİĞİ GİBİ;
‘KORKMA, SÖNMEZ BU ŞAFAKLARDA YÜZEN AL SANCAK…”