“Adaletsizlik pandemisi..!”  


Bu isim, CHP Kurmayının dilinden zikredildi.. Kurmay Çanakkaleli olunca, haliyle dikkat çekti dile gelen isim..
 
CHP Genel başkan yardımcısı, Çanakkale Milletvekili Av. Muharrem Erkek zikretti bu dikkat çeken ismi..
 
Gazetecilere sesleniyordu Başkent’ten.. Biten eski yılın, son günlerinde..
“Çok değerli basın mensupları, 2020 yılını tamamlarken biz de 2020 yılının bir adalet envanterini, daha doğrusu 2020 yılında büyüyen adaletsizlikleri sizlerin aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmak istedik.” diyerek başladı sözlerine ve ekledi CHP Kurmayı..
“2020’de Covid-19 süreciyle beraber adaletsizlik pandemisini de yaşadık.” diye…
Pandemiye isim kondu Ankara’dan.. Üstelik adı veren CHP’ li ve de Çanakkaleli hukukçu Milletvekili olunca, haliyle dikkat çekti..
Sonrasında sözleri, daha da bir fraklı geliyordu CHP Kurmayının. Diyordu ki mesela, ‘EVET’ deyip önce,
“Evet, bir adaletsizlik pandemisiyle karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı altında popülist, otoriter bir rejim inşa edildi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adında bir sistem dünyada da literatürde de yok. Bu sistem literatürde nasıl geçiyor, doğrusu ne, gerçek ne?” sorusunu yöneltiyordu CHP’ li Erkek..
Ve devamında dedikleri, “Patronlu başkanlık sistemi, hiper başkanlık sistemi, monokrasi, tek adam rejimi.
Evet, literatürde geçen isimler bunlar. Bugün Türkiye’nin yaşadığı ve sorunlarının ağırlaşmasına sebep olan sistem de bu. “  şeklinde savunduğu iddiası..
Sadece pandemiye değli, başka  da isimler veriyordu CHP Kurmayı..  Her seferinde, ‘EVET’ diye söze başlar iken..
Neyse, ben denilenlere döneyim.. Şöyle diyordu sonra da sayın Erkek.. Bu kez; ‘VE’ diyerek girer iken söze..
“Ve 2020 yılında da adaletsizlikleri büyüten bir saray rejimiyle karşı karşıyayız.
Türkiye’nin bu yaşadığı dönem adaletsizlikleri, haksızlıkları, hukuksuzlukları büyüten bir saray rejimi olarak tarihte yerini alacak. Çünkü yasama, yürütme, yargı yetkileri bir kişide toplandı, egemenlik şahsileşti. Olması gereken yasama, yürütme, yargı yetkilerinin farklı organlarda olması.
Ama yaşanan tam tersi. Özellikle yargı yani adaleti tecelli ettirmekle görevli olan yargı Hakimler Savcılar Kurulu eliyle ele geçirildi ve öyle bir durumdayız ki bugün maalesef ülkemizin itibarını, ülkemize duyulan güveni de temelinden sarsan uygulamalarını görüyoruz saray hükümetinin. İşte en son AHİM kararı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizim yargı sistemimizin, bizim hukuk sistemimizin bir parçasıdır. Çünkü biz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza atmışız Türkiye olarak.
Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuruyu kabul etmişiz ülke olarak ve en önemlisi o mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmişiz. Şimdi İçişleri Bakanı çıkıp diyor ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının bizim için bir anlamı yok. Bu ne demektir? Benim devlet olarak attığım imzanın bir anlamı yok demektir. Bunu söyleyen bir anlayış dünyaya güven verebilir mi, ekonomik krizleri, yargı krizlerini aşabilir mi? Ne acıdır ki, devletin en tepesindeki bu ülkeye yöneten kişiler işte Cumhurbaşkanı gibi, İçişleri Bakanı gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini yabancı bir mahkeme olarak görüyor. Hâlbuki biraz önce de vurguladım bizim yargı sistemimizin bir parçası. Biz yargıç gönderiyoruz o mahkemeye ve yargılama yetkisini kabul etmişiz. Peki, Anayasa Mahkemesi? Anayasa Mahkemesi kararları da uygulanmıyor maalesef.
Yani 2020 yılında da adaletsizlikler büyüdü, vatandaşların adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi haklar ciddi tehdit altında kalmaya devam etti.”
Partisinin Hukuk işlerinden sorumlu ismi Çanakkale’ li vekil, dahası sözlerde ediyordu, yılın bitimine sayılı saatler kala..   
“Basın özgür değilse toplum özgür değildir.” Vurgusu da geliyordu Erkek’ten, dahası dedikleri de.. Mesela, şu sözleri;
“Basının özgür olmadığı bir ülkede hiçbir şeyi çözemezsiniz. Adaleti de sağlayamazsınız. Bugün maalesef Basın İlan Kurumu bir kişinin özel şirketi gibi çalışıyor ve basına kestiği cezalarla maalesef basın özgürce yazmasın, basın siyasetçilerin, muhalefetin düşüncelerini paylaşmasın ve basın bizim hâkimiyetimiz altında olsun isteniyor
Sansür vurgusu yapıyordu birde sayın vekil.. Basın’dan söz açılış iken.,. Ve şöyle diyordu; “Sansür otoriter rejimlerin her zaman doğuştan kardeşi olmuştur.
Bugün yaşadığımız da Basın İlan Kurumu eliyle, RTÜK eliyle uygulanan sansürdür. RTÜK siyasilerden oluşuyor. O da iktidarın, sarayın bir kurulu haline geldi. RTÜK’e yapılan başvurulara bakın, bir yandaş kanalla ilgili 102 bin 500 şikâyet yapılmış, bunların yalnızca iki tanesi işleme konmuş. Hâlbuki özgür gazetecilik, televizyonculuk yapmak isteyen, muhalefette görülen kanallara uygulanan cezalara bakın, 2020 yılında yaklaşık 10 milyon lira ceza kesilmiş.
Muhalefette olduğu için, iktidar eleştirildiği için. Oysa basının görevlerinden biri de yönetenleri, iktidarı eleştirmektir, denetlemektir.”
Bunca söz içinde, benim şahsen katılmadığım bir konu var.. Misal biz Çanakkale’de yerel iktidarı eleştirdiğimizde hep kötü çocuk muamelesi gördük.. Yalan mı..? Buna neden bazı isimler seyirce kaldı.. Nedir acaba bunan yanıtı..!!
Uzatmayayım daha da.. İğne ve çuvaldız hikayesi de gelmiyor değil şimdi benim aklıma..
Haydin kalın sağlıcakla.. Herkesin yeni yılı kutlu olsun..