Her Çarşamba olsun diye vereceğimiz uğraş; “ ÇINARALTINDA SOHBET…”

Her Çarşamba olsun diye vereceğimiz uğraş; “ ÇINARALTINDA SOHBET…”
Lapseki’ nin eskileri ile 40 yıl öncesine gittiğimiz, üç beş bardak tavşan kanı kıvamında çay eşliğinde sıkı bir sohbet. Konu; 80 sonları, 90 başları..
4-0’ lı günlerden de açıldı konu, sonrası dile gelen özlemi çekilen o siyaset günleri..
Direksiyon sallayıp ev geçindiren iki şofördü masasına konuk olduğum..
İlk soruları: “Hoş geldin, Çay içer misin..?”
İçilmez mi hiç ikram edilen çay..! İçerim elbet, içtim de..!!!
Pek bi güzeldi çay eşliğinde Lapseki sohbeti.. 40 küsür yıl öncesi günlerin arandığından da hallice konuştuk, “bu günleri rabbim aratmasın” ı da üzerin basa basa temenni ettik..
Saymaya kalksak, bitmeyecek şekilde Kahramanlık Destanının yazıldığı Coğrafyanın yaşayanları ile zaman zaman iç çekerek anlattık hatıra düşenleri.. Tamamı cepheye koşmuş bir köyün,  geriye dönmeyi düşünmeyen Mehmetlerinin, kara toprağa kefensiz düştüklerinden de söz ettik mesela..
Evet, böyle bir coğrafya da yaşıyor bundan böyle sıklıkla sohbetlerine dahil olacağımız insanlar..
Gariptir ki, leb demeden leblebiyi anlayıp, iç çekerek ahlananlar.. Nere de o eski siyasetçiler vurgusunu yapar iken gözleri dolanlar..
“Şimdi öyle mi ya..!” demekten de kaçınmayan Lapsekililer ..
Vallahi ne yalan söyleyeyim, harbi harbi laf edenleri özlemişim ben de.. Çıkar gözetmeksizin, doğup büyüdükleri toprakların derdinde olanlar ile dobra dobra sohbet, bir başka güzeldi kardeşim..
Siyaset yaptık elbet.. siyaseti konuşarak siyaset yaptık üstelik.. Ayrı dili konuşuyor gibi gözüksek de ilk bakışta, aslında aynı konuda hem fikir olduk ne garip..!!!
Ses yükseltmeden, normal tondan yad ettik eskiyi.. Dertler de birdi, dile gelen hayıflanmalar.. hele hele şikayet konusu olanlar..
“Bu günün Siyasetinin şifrelerini mi çözdük biz şimdi..!”diye düşünmedim de değil o anlarda..
Başlarda söz ettim ya, direksiyon sallayıp geçimini sağlayanlar diye.. Kat etikleri yolun hesabını hiç tutmayıp, “O günlerde trafik pek yoktu, yollar dardı, fakat kazalar azdı..”diye, şimdilerdeki değişime ayrı bir pencereden bakanlardı, masalarına konuk olduğum eski şoförler..
 61 yaşındaki Ethem Palavur gibi yaşıtı ve meslektaşı şoför Recep Yılmaz’ ın altını çizdiği çok şey vardı günümüze dair.. Sohbet dönüyor dolaşıyor, eskilerin özlemine geliyordu ki, geçmişi özlemeyenler kaç kişiyiz denilse, sanırım rekor kırarız; “hep aynı şeyi özlemiş olmakla..”
Ne kadar ortak yanımız varmış meğer, aynı özlemlerimize ilişkin.. Bu konuda bir bilimsel çalışma yapılsa, kitap çıksa özlenenlere dair, okuyamayanımız kalmayacak bence o kitabı..
Lapseki’nin , er kişileri  Çanakkale cephesine koştuktan sonra, geri dönmeyen kahramanlar nedeniyle adeta haritadan silinen köyü, ’TAŞBAŞI’ nı bu sohbette öğrendim bendeniz..
Cepheden geri dönmeyen er kişiler olunca, kadınlar kalkıyorlar, bir başka köye göç ediyorlar..  Öyle ya,  Eşkıya peydahlanmış başlarına.. Ne yapsın hatun kişiler:!! Dibektaş’  a göç ediyorlar…
Anlayacağınız dahası ne hikayeler.. 40 küsür yıl öncesinden söz etmedik sadece Lapseki’de.. 1915’e, Destanın yazıldığı yıllara ait anıları da yad ettik..Laf bir noktada, 1915 Çanakkale köprüsüne geldi ki, işti o anlarda Lapsekilinin gözleri bir ayrı parladı.. Serzenişli sözleri de işittim, övgü yüklü düşünceleri de hissettim.
Çakılan bir çivi ise Çanakkale’ ye hizmet için, ne değerlidir o çivi… Bileni bilir çivinin değerini..
Heyse, ben döneyim sohbete.. Şimdilerde ara ara asayişi bozulan Çanakkale’den de söz etmedik değil Lapseki’de.. Korkulan bir konu da buydu aslında Lapsekilinin gözünde.. ”Ya bizde de olmaya başlar ise benzer vukuatlar..!” endişesi yani..
Nüfus çoğalınca, oluyor, engellenemiyor bazı şeyler falan dedik birbirimize.. Mutabık kaldık aslında bu dediklerimizde..
Lapsekili, gözlediğim kadarı ile mükemmel gözlemci.. Olup biteni biliyor, ne var ki sır küpü aynı zamanda.. Gülüyor önce, sonra imalı sözler ile sorguluyor bazı şeyleri.. Bir de ekliyor: ”Ben demedim.. Sen öyle zannettin..” diye..
Ben sordum hatta sorguladım, onlar sözle değil, gözle yanıtladı sanki.. Bu da bir beceri yani..
Kısacası; Leb demeden anlayanlar ile leblebiyi de uzun uzun konuştuk yani..
Birikti mevzular hallice.. Kimi dedikodu da geçen hikaye idi sohbetleştiğimizin, kimi ayyuka çıkmış fotoğrafı tamamlanmamış, yükselişi öylece kalmış binalardı mesela..
Lapsekilinin derdi ile dertlendik vesselam.. E olacak o kadar, o kadar ikram çay içtik… 
Çarşamba sohbeti doyumsuzdu anlayacağınız.. bundan böyle, nerede bir çınar altı, çarşambaları biz de oradayız..
Yine geçmişten söz edeceğiz belli.. 4-0 diye yarım bıraktığım konu yine gündeme gelecek o da kesin..
Böyle diyorum da; 4-0 meselesi,  90‘ ların bir nevi incisi.. Hani bal Arılı ANAP’ ın 4-0’ ından sonra, Kıratın 4-0 ‘ lık o zaferi..
Geçenlerde işittim, dar bölge sistemi yeniden gündeme gelmiş başkentte.. Bakarsınız o sistem gelir, yeni bir 4-0 vakası yaşanır.. Dejavu yani,  siyasette..
Bu gün, bir 4-0’ ın yaşandığı tarihin yıl dönümü.. 1991 yılının 20 Ekim’i.. O günlerin sloganı dahi aklımda: “20 Ekim Pazar günü, bütün oylar…!!!” diye dillenen…  
Lapsekili biliyor ve haberdar olup bitenden.. Bir zamanlar düşü kurulan, 90’ larda hep dile gelen, Boğazın Gerdanlığı olarak adlandırılan hizmetin,  Dünya devi olarak tarihe geçecek 1915 Çanakkale Köprüsü’nün yükselişinden tutunda, dedikoduları ayyuka çıkmış birçok mesele edilenin farkında ve takipçisi yani Lapsekili..
Bu hafta görüşmek üzere yine Lapseki… Çarşamba günü çay içmede, yine Çınaraltı’ ndayım..