Merhaba,  “yani” lerin güzeli, Merhaba, “yani” lerin özeli, Merhaba, “yani” lerin yakışıklısı, Merhaba, “yani” alerin takışıklısı,

                Merhaba,  “yani” lerin güzeli,
                Merhaba, “yani” lerin özeli,
                Merhaba, “yani” lerin yakışıklısı,
                Merhaba, “yani” alerin takışıklısı,
                Merhaba, “yani” lerin ekeği,
                Merhaba, “yani” lerin keleği !..
                Sizlere takılmam gerekiyor, “yani !”
                Sizlere bakarken, sizleri dinlerken hapşırıyor, öksürüyorum yani ...
               “Yani”den başka, bir şey bilsen “yani”, seninle dalga geçmeyeceğim yani…
                Hani konuşurken, çok şey biliyormuş gibi davranıyorsun “yani”,
                İnanın sizi izlerken, dinlerken bir hoş oluyorum,  “hani” ne zaman gelir diye  
                bekliyorum, “yani” !..
                Şair diyor ki, “yani”;
 
               “HANİ bir sevgilin vardı,
                Yedi sekiz sene önce”  hani !
                Dün yolda rastladım,
                Sevindi beni görünce, “yani”
                Sokakta ayaküstü,
                Konuştuk ordan burdan,
                Çocukları olmuş, “hani”
                Bir kız- bir oğlan … “yani !!..”
                Behçet Necatigil bu söylemi duysa, rahmetli utancından kahrolurdu.               
 
                ÖRNEĞİN, MESELÂ, “yani” şunu demek istiyorum; ben “yani” demeden konuşamıyorum. “Yani”, benim konuşmaya başlangıç ifademdir, bir de cümle bitmeden kullanırım, o zaman da beni dinleyeni etkiler, hem kendime hem Türkçeyi bana öğretene sövdürürüm. Sonra da kalkar, konuştuğum Türkçeyle övünürüm, YANİ… Çünkü, ben karşımdakileri APTAL kabul ederek, konuşum, YANİ !...
Bunu herkes yapamaz, bu beceriyi ben kelime kıtlığı yaratmak ve dilimizi daraltmak için oluşturdum, öyle değil mi “yani” !?... Hiçbir kimse, “yani”lerden ayrı koyamaz beni “yani”!..
Hadi, bana kızıyorsunuz da TV’lerde konuşan kocaman-anlı şanlı, unvanlı profesörler de “yani” deyince, bilimsel olur da “yani”, bizler kullanınca neden konuşmalarımızı basite alıp da eleştiriyorsunuz “yani” ?!..
Konuşurken iki tarafta birbirine “yani” diye söylüyorsa, ikisi de birbirini dinlemiyor demektir, “yani” !.. TEKE TEK programında hem yöneten “yani” derken, hem de Uludağ’ın kocaman konuşmacısı PROF’u “yani”siz konuşamıyor “yani”
Bu “yani”cilik öyle bir hastalık ki, veremden daha kötü olsa gerek, konuşmacıların hepsine biraz önce bulaştı, “yani”:, onlar da başladı “yani”leşmeye, bu da güzel oldu yani, kimsecikler o “yani”cilerden bir şey anlamadı…
Yani-nin AÇIKLAMA edatı olduğunu bilmeyen kaygısız-saygısız KIZCIKLAR – öğrencikler ile çok bildiğini zanneden ADAMCIKLAR  konuştuklarında çok şey anlattığını sanıyorlar…
İran atasözü vardır;
“ Bir adam bir şey bilmiyor, bilmediğini de bilmiyorsa, sakın ondan APTALDIR” der. Bu atasözünü, Türkçe’yi darlaştıran YANİ – cilerle, AYNEN-cilerle, HANİ-cilerle paylaşırsak, dilimizi bozmayı bırakıp da biraz dilbilgisi kurallarına dönerler mi diye düşünürüm…!?
Yukarıda yazdıklarımı okurken, AYNEN diye bir söz duyar oluyorum, doğru mu? Doğru diyerek, gerçek anlamda mı söylüyorsunuz, yoksa hocayı kızdıralım diye mi? Hangi şekilde kullanırsanız kullanın yanlış yaptığınızı, bilgisiz olduğunuzu, okuduğunuz dilbilgisini anlamakta zorlandığınızı bilin…!
Yazılı anlatımda yapmayıp sözlü anlatımda “ağzımızdan çıkanları duymayıp  da sürekli eğitim merkezi (SEM) kadrosunda AYNEN görevi alanlarla (!?) söyleşimiz olacak…
Dili de dini de bozanların mantığı aynı; işine geldiği gibi kullanmak, işine geldiği gibi kendini  iletişimde olduğuna inandırmak,  işine gelmeyince bırakıp kaçmak veya hak helâlliğiyle kendini aklamak… 
Dili bozmanın yolu, kelimeleri yerinde kullanmamak, dini bozmanın yolu farzı-sünneti kendine uydurmak…!?
AYNENLİ Ayten, aynen-li Gülten, aynen-li Nurten,  aynen-li Ahmet, aynen-li, İbrahim, aynen-li kardeşim, aynen-li öğrencim, aynen-li esnafım, aynen-li kızlar, aynen-li erkekler;  aynen-li öğretmenim, aynen-li akademisyenim, aynen-li hocam, aynen-li lokantam, aynen-li sohbet edalıları, aynen-li arkadaşlarım, dostlarım sizlere selâmımız YOK, ama söyleyecek kelâmımız ÇOK…
AYNEN-liler sultası;  “aynen-in” günlük politikalara uyumlu çıkarlar ile iyi  çocuk olma adına, puan aldıklarını zannedenler;  bunun “YALAKALIĞIN”  başlangıcı olduğunun farkında mısınız.?!..
Bir zamanlar “YANİ’lerle,  YA’larla, HANİ-lerle, ATIYORUM-larla” yürüdünüz, bu gün de AYNEN’ lerle yol almaya çalışıyorsunuz, ama yolunuz daralıyor, hiçbir şeyin size ait olmadığını biliyor, içiniz kararıyor, lâkin kendinizi AYNEN söylem hatasından alamıyorsunuz !?..
 “Aynalı- aynılı – aynenli ” olmak çok kolay, çok da zor…
Kullanılan kelimelerimize bakalım:
Yaşam boyunca kullandığımız dilde “isim, fiil, edat”  olan kelimelerin olduğunu bilmek, yeterli olmayacağına göre, isim soylu olan kelimelerle anlatımı güçlendirmek gibi de görevimiz vardır.  “Ayna-nın isim, aynı-nın sıfat ve  aynen-in isim soylu zarf ” olduğunu, birinin isimden, diğerinin fiilden önce geleceğini bilmek ve bununla kullanmak, dili kullananın görevi olmalıdır.” (www.gazetevitamin.com)
Bir de MESELÂ ve ÖRNEĞİN diyen ZAT sana da sesleniyorum. Meselâ-örneğin kelimesinin anlamlı olduğunu bilmediğine göre, SİZİN TV kanallarını gezerek, birşeyler anlatmanıza gerek yoktur, sizler zaten söylediğinizi de anlamıyor, anladığınızı da anlatamıyorsunuz ?!..
Show yapmayı bırakınız da DİL gerçeklerine, DİN gerçeklerine dönünüz, belki o zaman belki, BELKİ bir ÜMİT vadedebilirsiniz, NE DERSİNİZ ?!..
HANİ,  yılbaşı yemeğinde buluşamadık, ama 2020 YILINIZI da kutluyorum, YANİ !?..
                                                                                                                     29.12.2019                                                                                                               Dr. Hayrettin Parlakyıldız
                                                                                                         Kıbrıs İLİM Üniversitesi