Sosyal medya günlük hayatımıza öylesine girdi ki, kurtulmak mümkün değil…

Sosyal medya günlük hayatımıza öylesine girdi ki, kurtulmak mümkün değil… Hem kızıyoruz  hem kullanıyoruz, bir türlü kendimizi alamıyoruz, öğrencilere kızıyoruz, hocaları olarak maalesef  bizler de kendimizi bu illetten kurtaramıyoruz…
Bu medya-sal  kullanım sırasında çok güzel öyle paylaşımlar da geliyor ki, her zaman whatsapptan AL SAT yapamıyoruz… Whatsapptan ve feysbuktan her gelenin doğru olduğu üzerinde zaman zaman şüpheye düşüyor, bilgi kirliliği yaratıldığı kanısına varıyoruz.. Aşağıya aldığımız  iki önemli gönderiyi, herkes okusun diye burada paylaşarak, sizlere pazar gününüzde MERHABA diyoruz…
                                                                                                                
DAR KAFALILIK

*1964 yılında* ABD’de bir öğretmen dergisinde Alexander Cassandra imzalı bir yazı_ yayınlanır:
*Bir fizik hocası ile öğrencisi sınav sorusuna verilen cevap hakkında anlaşmazlığa düşerler* ve tecrübeli öğretmen Cassandra’nın hakemliğine başvururlar.

Soru şöyledir:
“Bir binanın yüksekliğini bir barometrenin yardımı ile nasıl bulursunuz?”_
Öğrenci* de bu soruya cevaben “Barometreye bir ip bağlar, binanın çatısından aşağı sarkıtır ve barometrenin yere değdiği noktada ipi ölçerim” yazar.
Tabii ki öğretmenin beklediği yanıt bu olmasa da binanın yüksekliğinin bu yöntemle ölçülebilirliği de ortadadır.
Cassandra, tartışmayı uzatmamak için öğrenciden hemen o anda bu soruyu başka bir yanıt ile cevaplamasını ister.
Öğrenci bu kez:
“Ama bir tek yanıt yok ki, pek çok yöntem var”*_ diye cevap verir.
Casandra “Peki” der.
“Düşünebildiğin kadar yanıt ver o zaman. Ama mümkünse cevapların en az birinden fizik çalışmış olduğunu anlayalım.”
Öğrencinin *ilk* cevabı şöyle olur:
“Barometreyi çatıdan aşağı bırakırsınız ve bir kronometre ile kaç salisede yere çarptığını hesaplayıp x=1/2 x g x t2 formülü ile yüksekliği bulursunuz.” Beklenen cevap bu olmasa da cevap fizik bilgisi içermektedir.
Öğrenci cevaplarını sıralamayı sürdürür:
“Güneşli bir günde barometreyi dik tutup gölgesini ölçersiniz ve sonra da binanın gölgesini ölçüp orantıyı barometrenin yüksekliği ile çarparsınız”
Bu cevap da doğrudur.
Öğrencinin *üçüncü* cevabı da şu olur:
“Merdivenleri çıkarken duvar boyunca barometrenin yüksekliğini defalarca işaretleyerek çıkar ve işaret sayısı ile barometrenin yüksekliğini çarparsınız”
Bu da doğrudur elbette ama *dördüncü* _cevap öğretmenlerin küçük dillerini yutmalarına neden olur._
Çünkü, yanıttan öğrencinin fiziği çok iyi bildiği anlaşılmaktadır.
“Küçük bir ipe bağladığınız barometreyi önce yerde sonra da çatıda sallar ipin uzunluğu ve sallanma periyodları arasındaki farklarla Newton’un g katsayısını hesaplar iki g katsayısı arasındaki farktan binanın yüksekliğini hesaplayabileceğiniz oranı bulursunuz”.
Söylenecek bir şey kalmamıştır, _öğrencinin sınıfı geçtiği açıktır._
*Öğrenci* yarattığı
etki ile gülümser ve der ki:
“Ama bence yapılacak en doğru şey kapıcıya gidip barometreyi hediye edip karşılığında binanın yüksekliğini söylemesini istemekten ibarettir.”
Hep beraber gülmeye başladılar._
*Cassandra* hayranlıkla sorar öğrenciye:
“Peki, öğretmeninin senden beklediği cevabı da biliyor musun?”
*Öğrenci* alaylı bakışlarla cevap verir:
“Evet, çatıda ve yerde hava basıncını ölçerek, aradaki farktan hesaplamamız gerekiyor yazmamı bekliyordu.”
*Cassandra* merakla şu soruyu sorar: *“Peki madem istenilen cevabı biliyordun, neden yazmadın? “*
Öğrenci omuzlarını silkerek şöyle der:
*“Çünkü DAR kafalılıktan bıktım.”*
_Yaşamı tek bilinmeyenli bir denklem gibi ele almak, altı boş kulağa hoş sloganlarla konuşup, zamana göre kendini geliştirmeyen, saplantı slogan hükümlere göre yaşamak ve mevzi alıp dayatmaya çalışmak kolaycılığı hiç kimseyi ve de toplumları bir yere götürmez._
Yaşamda soruların pek çoğunun tek bir cevabı yoktur.* ALINTI
 
BİR AĞAÇTAN ON DERS
Bir ağacın gölgesinde adam felsefe kitabı okuyordu. Sorular üstüne sorular adamın kafasını karıştırmıştı. Başını kaldırıp ağaca baktı.
—Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım dedi.
Birden ağaç dile geldi:
—Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki, dedi.
Adam heyecanla:
—Seni dinlemek isterim, dedi.
Ağaç konuşmaya başladı:
—At o felsefe kitabını elinden, şimdi bana bak ve beni dinle
sana on tane hayat dersi vereceğim, dedi.
Adam heyecanlanarak:
—Tamam dedi.
Ağaç:
—Dinle o zaman, dedi ve hayat dersini sıralamaya başladı:


1- Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı
vardır. Hayat öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki “yaşlı köpeğe yeni oyunlar öğretilmez.” “Yaşlı kurda yol öğretilmez.”
2- Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
3- Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman
dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
4- “Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir” (Cemil Meriç)  İnsanı geliştiren mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük adam olurlar. Büyük devletler büyük badireleri atlatarak büyük devlet olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir. Engelleri fırsat bilmelisiniz.
5- Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden değil kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa nasıl geleceğiniz olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız nasıl geleceği inşa edebilirsiniz?
6- Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.
7- Hiçbir ağaç acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi şamata yapmadan sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.
8- Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar kimsenin umurunda olmazlar. Onun için başarılı insanlar atılacak taşlara mukavemet edemezlerse başarılarını sürdüremezler.
9- Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı
bulması halinde gelişmesini sürdürür.
İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.
10- Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın.
Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun. “Her şey bir ağacı sevmekle başlar.” Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.
Adam ağaca tekrar baktı;
 “Aslında odun olan bu ağaç değil, benmişim meğerse” diye geçirdi içinden.
Bitkilerle Sohbet (isimli kitaptan)
DAR KAFALI ve ODUN sıfatı almamanız dileğiyle…


 
                                                                                                      22.12.2019
                                                                              Dr. Hayrettin Parlakyıldız
                                                                              Kıbrıs İLİM Üniversitesi
                                                                              E-posta: hparlakyildiz@mynet.com