.


Zam kararı üzerine, sokak konuşuyor. Bende dile getireyim istedim. Birçoğumuzun bildiği şarkının sözleri üzerinden konuya göndermeler, ne yalan söyleyeyim beni çok güldürdü. Bir alem milletiz yahu..
Dahası denilenleri de kaleme alacağım. Lakin,  ‘taraflı düşünüyorsun’ denilecek. Olsun varsın. Yine de aktarmaya çalışacağım.
Aslına bakarsanız, dile gelen şu soru,  bence kamuoyunun dilenden konunun özeti;
“Su nöbetine harcamaları, 2020’ de cebimizden mi çıkacak?”
Soru göndermeli. Tabii ki anlayana. Neyse, uzatmayayım. Öyle ya, biz yazınca taraflı oluyoruz. Yazmayanlar ne oluyor? Biz yazınca ‘yandaş’, peki ya hiç yazmayanlar?  O’nlar kimin yandaşı?
 Kısacası, %30 küsürlük su zammı kapıda. 2020’ ye şimdiden hayırlı osun.
Türkiye gündemi, Çanakkale’nin kinden çok daha net. Öyle ise döneyim ülkenin gündemine. Net sözlere. Baba tespitlere..
Açıklamalarına hayran kaldığım bir siyasetçiden bahsedeceğim yine. Büyük Birlik Partisi (BBP)Genel Başkanı sayın Destici’nin dediklerinden.  
Genel Başkan Destici: "Sineyi millet sizi kabul eder mi, siz dönseniz dönseniz sineyi PKK’ya dönersiniz" diyerek, vermiş yine ayarı. 
Başkent gündemine odaklandım dün. Siyasi Partilerin güne özel toplantılarında denilenlere. Bu buluşmalarda edilen sözler, hep ilgimi çekiyor. Ne güzel sözler, ne imalı laflar ediliyor o buluşmalarda.
Başkent gündemine göz atar iken, yine rastladım bir baba çıkışa. Ankara’lı meslektaşım İrfan Çalışkan’ ın haberindeydi detaylar.
Abonesi olduğumuz İHA’ nın, siyasetin nabzını tutan önemli bir ismi Çalışkan.
Vallahi, ne de güzel özetliyor ele alınan meseleleri. İnciğini cinciğini çıkarıyor adeta, konuların.
İşti bu tezime yeni bir örnek. Benim için, adı geçtiğinde zamanı durduran Kıbrıs için de önemli sözlere imza attığında, aktarmaya çalıştığım BBP liderinden gelen okkalı çıkışı anlatıyordu,  dikkat kesilerek okuduğum bu haber.
Başlayayım anlatmaya o halde Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici’ nin dediklerini,
Sayın Destici“(HDP) Bu belediye başkanlarının görevden alınarak kayyum atanmasına karşılık istifa edeceklermiş ve sineyi millete döneceklermiş.
Sineyi millet sizi kabul eder mi, siz dönseniz dönseniz sineyi PKK’ya dönersiniz ve dönün ve zaten sizin o Mecliste yeriniz yok” demiş.
 BBP Genel Merkezi'nde gazetecilere açıklamalarda bulunmuş sayın Destici.  Gündemde yer alan konuları değerlendirmiş kısacası.
Lakin denilenler, öyle kısacası denilecek türden değil. BBP lideri  Destici, son günlerde başörtülü vatandaşlara yönelik gerçekleştirilen çirkin saldırılara ilişkin de sözler etmiş.
“Ülkemiz geçmişte çok istemediğimiz günler yaşadı.
Toplumumuz Alevi-Sünni, sağcı-solcu, laik-anti laik ve Kürt-Türk diye ayrıştırılmaya çalışıldı.
Bunların hiçbirine bu millet taviz vermedi. Geçmiş yıllarda en temel insan inan hakkı olan kişilik hakların kullanılmasına müsaade edilmesi. Uzun yıllar Türkiye bunun mücadelesini verdi. Allah'a şükür şu anda böyle bir derdimiz yok.” demiş önce, sonra da;
“ Görülüyor ki başörtüsü bir kavga aracı da değilmiş, başörtüsü ile okula gidildiğinde ya da hastanede çalışıldığında veya polis olunduğunda efendim Türkiye’de bundan zarar görmüyormuş ve tam tersine fayda görüyormuş.
Bir ayrışma değil, bir bütünleşmeye vesile olduğunu bütün bu yasakların kalkması ile birlikte gördük. Ama maalesef bunu içine sindirememiş olanlar var. Geçtiğimiz günlerde sebepsiz yere başörtülü kızlarımıza değişik yerlerde yapılan saldırılan bunun göstergesi ve buna ilişkin hakaret içerikli videolar var. En önemli kazancımız şu ve toplumun tüm kesiminden bunlara tepki gösterildi. Toplumumuz tüm kesimindeki çevrelere teşekkür ederim” ifadelerini kullanmış.
Hatırlıyorum da, bir dönem ne de gündem konusuydu başörtüsü meselesi. Sonra gündemden düştü, şimdilerde yeniden gündemde. Geçmişi hatırlayınca, amaç maksat, artık ne dersek diyelim, nedeni belli bence.
Sayın Destici, benim için zamanı durduran, nefes almamı dahi kestiğim ismi zikrediyordu. Kıbrı diyordu.
“1974’ü hatırlatırız” diyerek başlıyordu sözlerine, haliyle bendeniz de pür dikkat okuyordum o sözleri.
 Şöyle diyordu sayın Destici; “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) bağımsız bir Türk devletidir”  Ardından, hepimizin ezber ettiği ifadeyle;
“Bizim yavru vatanımızdır. Bağımsızlığını ilan ettiği günden bu güne kadar başta Kıbrıs'taki Rum kesimi olmak üzere Yunanistan ve diğer batılı ülkeler bu bağımsızlığı bırakın kabul etmeyi hazmedebilmiş değillerdir. Amaçlarının ne olduğu son dönemde ortaya çıkan gelişmelerle belirginleşmiştir. Hedef Akdeniz’in doğal zenginlikleridir. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarıdır. KKTC'nin varlığı bu tür emellerine engel olarak görülmektedir. En son Rum kesiminde KKTC'nin bayrağının yakılması bunun bir sonucudur. Bunu kınıyoruz ama bayrağımızı yakmakla ne KKTC'yi ortadan kaldırabilecekler ne de adadaki Türk varlığına son verebilecekler. Biz şayet daha ileri noktaya giderlerse 1974’ü hatırlatırız.
Hiç kimsenin aklından adadaki Türk varlığını sona erdirme ya da Kıbrıs'ın etrafındaki doğal zenginlikleri Türkiye'nin ve KKTC'nin olmadığı bir konsorsiyumla paylaşmaya müsaade etmeyeceğiz”  vurgusu yapıyordu.
Zulmün tüm coğrafyalarda özellikle Müslümanlara ve Türklere yönelik devam ettiğinin altını da çiziyordu Destici.
Ve diyordu ik;  “Filistin Batı Şeria bunlardan birisi. İsrail, Filistin’in tamamına yakınını işgal etti. 1946'da İsrail’in kurulmasından bu güne kadar Filistin kalmamış neredeyse. 74 sene içerisinde gelinen nokta burasıdır. ABD'nin Dışişleri Bakanı açıklama yapıyor, Filistin topraklarındaki bu işgali yasa dışı görmediklerini belirtiyor, yani bunu meşrulaştırmış oluyor. ABD bunu dünyanı pek çok noktasında yaptı. Bütün anlaşmalar ortada olmasına rağmen İsrail, Filistin’i işgal ediyor ve dünya buna sessiz kalıyor. Barış Pınarı Harekatı’na ses yükselten Arap ülkeleri nerede, Arap Birliği nerede iş İsrail'e, ABD’ye gelince niye sesiniz çıkmıyor. Çünkü o Arap ülkelerini yönetenler ABD’nin, siyonizmin kuklasıdır. Bu kararı tanımadığımızı bildiriyoruz”  
Ve en okkalı sözleri geliyordu sonra. “Dönseniz dönseniz sineyi PKK’ya dönersiniz” vurgusuyla.
Ülke içerisinde terörle mücadelenin devam ettiğini hatırlatırken BBP Genel Başkanı Destici:
 "HDP’li yani PKK’lı sözde belediye başkanları alınmakta ve yerlerine kayyumlar atanmaktadır.
Biz başından itibaren dedik ki tamamını alında tamamına kayyumları atayın dedin. Bunların hepsi PKK’ya hizmet ediyor.
Alınanlar değil alınmayanlar da PKK’ya hizmet ediyor. PKK’nın meclisteki temsilcilerine ben artık PKK’nın siyasi uzantısı demiyorum PKK’nın ta kendisi diyorum. Bu belediye başkanlarının görevden alınarak kayyum atanmasına karşılık istifa edeceklermiş ve sineyi millete döneceklermiş. Sineyi millet sizi kabul eder mi, siz dönseniz dönseniz sineyi PKK’ya dönersiniz ve dönün ve zaten sizin o mecliste sizin yeriniz yok hepsi istifa etsin ve HDP’yi kapatsınlar ve Kandil’e kadar gitsinler onları paklayacak anca orasıdır. Onların gazi mecliste bulunmaları büyük bir hatadır.” da diyordu.
“Erken emeklilik değil hak mücadelesi”  ifadesini, son zamanların en konuşulan meselesine ilişkin etmiş sayın Destiici. 
Son günlerde kamuoyunda ciddi bir yer tutan “Emeklilikte Yaşa Takılanlar” tartışmasına dahil olmuş adeta.
Ve şöyle demiş, konuya yönelik yorumunda;; “EYT ile kamuoyunda bir takım yanlış anlaşılmalar var. Erken emeklilik değil bir hak mücadelesi vermektedirler. Eylül 1999’dan önce işe başlayanlar içindir bu. Buradan önce işe başlayanlara devlet demiştir ki erkeklerde 25 kadınlar 20 yıl şu k adar iş günü çalıştığında emekli olursunuz denmiştir. 1999’da kural değişmiştir. Dolayısıyla bunlar erken emeklilik değil daha önce devlet tarafından kendilerine verilen hakkın yerine getirilmesini istiyorlar. Bunun maliyeti ile ilgili bir takım rakamlar konuşuluyor, ben şahsen bu rakamların gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum, maliyetin açıklanan rakamların çok altında olduğuna inanıyorum. Bizim yaptığımız çalışmalar bunu gösteriyor. BU EYT’liler kaç kişidir net olarak, bu kişiler ne zaman emekli olmayı hak ediyorlar, bu konunda çıksa 2020 yılında kaç kişi bundan faydalanacaktır, emekli olanlara ne kadar emekli aylığı alacaktır? Eğer bunların olarak kamuoyuna açıklanırsa hesapta kendiliğinden çok net olarak ortaya çıkar”
Böyle işte, dün denilenler. Net ifadelerle, açık açık dile gelenler. Bir de, Çanakkale meseleleri üzerine açık açık sözler söylense, söz onları da aktaracağım. Şimdilik hoşça kalın..