Hararetli Tartışılması muhtemel bir çıkış geldi. CHP Merkez ilçe Başkanı Op. Dr. Celal Karakaş’ ın 1915 Çanakkale köprüsüne ilişkin sözleri, farklı bir pencereden projeye bakılması anlamı da taşıdı.

Neticede, düşünme özgürlüğü var. Köprüye ilişkin, Böyle de düşünülebilir. Neyse ki sayın Karakaş, bir dönem düşünülenin aksi tavrı içinde.

Hatırlıyorum da, 90’ lı yıllarda Dönemin Başbakanı Çiller ve de merhum 9. Cumhurbaşkanı Demirel’ in Türkiye gündemine getirdiği ‘Çanakkale Boğaz köprüsü’ için, viyadükler arasındaki bağlantıyı sağlayan dev halatlara çamaşır asılarak bir karşı çıkış yaşanmıştı.

Yani denilmekteydi ki, ‘Köprü ancak, çamaşır kurutmak için kullanılır’ Tabii bu da bir düşence…

O yıllarda düşündüğümü, geçen aylarda dile getirmiştim. Köprü gerekti. Özellikle karşı kıyıda yaşam süren insanlarımız için, ‘fırtına var. Sis var’ gerekçesi ile deniz ulaşımın durduğu anlarda, son derece gerekli bir güzergah olur köprü.

Hastalanan bir insanımızın tam teşekküllü hastaneye getirilmesi gerektiğinde, yine önemli bir rol oynayacaktır bu köprü.
Tek bir insanın dahi yaşam savaşında bir sırat görevi görecekse, yılda bir insanın dahi hayatının kurtulmasında bir yaşam yolu olacak ise köprü, ‘olsun be kardeşim’ ısrarında olan ve bu fikri savunanlardanım özetle.

 ‘1915 İstanbul İçin Yapılıyor’ iddiasıyla gelen ve bu dev projenin Mega köy İstanbul’ un akıl almaz, insanı çileden çıkarır trafiğine Alternatif bir çözüm için geliştirildiğini savunan sayın Karakaş, bu noktada da bence haklı laf etmiş. Bence de; Aynı zamanda öyle….

İstanbul’ un trafik keşmekeşini sonlandırmak için de olsa, yine insana yönelik bir proje sonuç ta köprü…

Merkezinde insan olan her proje, öyle ya da böyle, bir gün gelir her insanın emrinde olur vesselam. 
Cumhuriyet Halk Partisi Merkez İlçe Başkanı Op. Dr. Celal Karakaş’ ın, 18 Mart Deniz Zaferi’nin 102’nci yıl törenlerinde temelinin atılması planlanan, Dünyanın en uzunu da sayılacak boğaz geçişi, ‘1915 Çanakkale’ Köprüsü’ nün İstanbul trafiğini rahatlatmak için geliştirilen bir projeden öteye gitmeyeceğini savunduğunu, bu gün gazetemizde ‘manşetten’ sunduk.  

Bu yönüyle de tartışılması muhtemel bir çıkış dikkate değer mi? Bence değer… Sonuçta düşünen Türkiye’ yiz… 
İktidarın dev Çanakkale projesini, suyun üzerinden geçen dünyanın en uzun boğaz geçişi olması yanı sıra, eleştiri yüklü sözler ile adeta yerin dibine sokulması, coğrafyamızda belki hem iktidar kanadından, hem de projenin hayata geçeceği iki kıtanın iki tarafındaki insanlarından çok tepki bulacak.

Bu sözler edildi diye, projeden elbette vaz cayılmayacak. Peki neden konuşuruz?

Artısı ile eksisi ile değerlendirmek ‘suç mu dur?’ Elbette o kadar da değil….

Gelelim, CHP Kurmayı Doktor beyin sözlerine;

"Bu boğaz köprüsü Çanakkale trafiğini rahatlatmak için yapılmıyor” ile başlayan oldukça iddialı çıkışına. Evet diyerek gireceğim söze ama, yanlış anlaşılacak diye de korkuyorum. Sonuçta, şartlar ne olursa olsun, renk vermemek gerek. ‘He’ ya da, ‘yo’ demek, sandık başında nasip olacak.

Fakat doktor bey de bu noktada son derece haklı. Çanakkale’ nin ne trafiği var ki? Bayramdan, bayrama… 

Çanakkale’ de gemiler, sadece sert lodosta, ya da çok çok sert poyrazda etkileşime geçer.

Bunu da, benim gibi aktarmış sayın CHP kurmayı ve de eklemiş;

“Onu da 365 gün içinde değerlendirecek olursak, bir haftayı geçmez” sözleri ile.

 Bir noktaya daha temas etmiş üstelik sayın Başkan Karakaş. O da hayli mantıklı.

“Limanlar yenileniyor. Seferler için bir iki gemi daha yapılabilir” diyerek mevcutta yürütülen Gelibolu iskelesi başta olmak üzere, bir takım yenileme geliştirmeden bahsederek.

Ardından da haliyle ekliyor; “Çanakkale boğaz köprüsü, İstanbul trafiğini rahatlatmak ve bu trafiği  Çanakkale üzerinden Anadolu'ya aktarmak için yapılıyor” diyerek.

Bir başka deyişle de, ‘KÖPRÜ BİZE DEĞİL, ELLERE…” mantığı ile yaklaşıyor ki, bu da bana göre doğru bir düşünce. Örnek verecek olursam, şahsen ben karşıya geçmek için,Çanakkale’ den, Lapseki’ ye, oradan köprü ile Gelibolu’ ya. Gelibolu’ dan, doğum yerim köyümün bağlı olduğu ilçe Eceabat’a.  Oradan da baba yurdum Kilitbahirime ulaşmak için köprüyü neden kullanırım?

Elbette, sol kulağı gösterirken, sağ kulağımın etrafından geçerek, noktaya ulaşmam.
Neymiş, köprü bize her kullanım için ters… Zor kalındığında tek alternatif olur. O’ na da umarım muhtaç kalacak bir durumu yaşamayız.   

CHP’ li Op. Dr.  Celal Karakaş’ ın, , 18 Mart’ta temeli atılmak üzere bir dizi hazırlığı süren ‘1915 Çanakkale Köprüsü’ hakkında konuşmasından bahsederek yola devam, pardon yazıya  devem edecek olursam;

CHP’li Karakaş diyor ki; Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023'e yetiştirilmesi planlanan  ‘1915 Çanakkale Boğaz Köprüsü’ nde, dikkat çeken bir başka detay da, ‘Köprünün projesinde trenin olmaması’

Hadi buyurun. Ben bu ayrıntıyı, detaylarda nasıl yakalayamamışım deriden bir tespit.

CHP Kurmayı, 1/100 binlik planda gözüken köprünün içinde tren yolunun da yapılması gerektiğinden söz edilirken, geçen Çarşamba günü projeyi hayata geçirecek, hayati kmararın açıklanıdğı ihaleyi kazananın duyurulduğu o gün, açıklanan ihalenin içerisinde tren yolu bulunmadığını söylüyor.
 
Bunun tek nedeni ni de,  köprülerdeki araç geçişlerini yüksek tutmak olduğu iddiasında bulunarak dile getiriyor.
 Bir de, Köprünün çiftçiye vereceği zararı da anlatıyor sayın Karakaş. Diyor ki; ‘Toprağını satan köylünün işi zor’
Bölgede hayli bir satış gerçekleştiği herkesin malumu. Son olarak, geçen günlerde 7 ova’ nın koruma altına alındığı yönündeki kararı da hatırlayacak olursak, bunda sonrası için bir ova civarında satış ne mümkün. Umurbey ovasında toprağı olanların hayalleri de suya düşmede mi?

Çanakkale'nin merak ile beklediği bir yatırım dı köprü. Dile kolay 40 yıl oldu neredeyse. 
Ve şimdi, ‘hayal di gerçek oluyor’ İyi de, bu hayalin neresinden bakmamız gerek. Bir bakış açısı ille de şart mı? Bir deyişle şart, diğer deyişle, ne gerek var…

Köprü yapılır, yapılmazı konuştuğumuz günleri geride bıraktığımız şu süreçte, şimdi neden yapılıyor’ u konuşmaya başlamak, konuşmayı ne de çok sevdiğimizi perçinleyen bir önemli detay bence.

Çanakkale'nin dışında, Türkiye açısından bakılacak olursa, bu bakış doğru bir bakış olacağının altını çizerek, sözlerine şöyle deva ediyordu CHP Kurmayı Op. Dr. Karakaş;

“Ülkenin bütün kara yolu taşımacılığının tek çözüm yolu olarak ortaya koyarsak bu proje doğru.  

Ama biz demir ve deniz yolunu taşımacılıkta nasıl kullanırız diye kafa patlatmazsak, geleceğimiz nokta bu.  Çanakkale-İstanbul yük taşımacılığının bir tren yolu ile Gelibolu -Tekirdağ üzerinden, İstanbul'a. Aynı şekilde de Bandırma-Bursa üzerinden, Ankara’ ya ve Anadolu'nun diğer illerine bağlanabilirdi. Bunlar hiç gündeme gelmedi.  Bunları hiç düşünüp tartışmıyoruz. Sonra diyoruz ki bu bize ancak yeter"  

‘Bir eleştiri geldi’ diye kulak ardı edip, odaklanmamak hiç huyum olmadı. İyi ki de olmadı. Bakın atlanılan bir detayı fark ettik. 

Sahi; Ne oldu tren yoluna? 

Sadece köprünün yapılmasına odaklandıklarını fakat daha karlı olan diğer seçeneklerin hiç tartışılmadığını ileri süren CHP’li  Karakaş;

 "Taşımacılık için bir diğer yol da Denizyolu. Ama biz onu da kullanmıyoruz.  Marmara'nın doğusundan Batısına mal taşıyoruz. Yani denizin bir ucundan diğer ucunu görüyoruz ama, oraya yük ve insan taşımacılığı yapmıyoruz.  Bütün bunlar olmayınca talihsizlik içerisinde bir kavşak daha yapalım, bir köprü daha yapalım, olmadı otoban, olmadı otoyol.

 Böyle kıvrım kıvrım kıvrılıyoruz. Biz Duble yola, otobana karşı değiliz. Yeri geldiğinde tüneller de yapılır. Ama diğer seçenekleri hiç konuşmadık.  Demir yolu ile söze girdim. Çünkü Yalova'da yapılan Osmangazi köprüsünün projesine göre, köprünün içinde demiryolu var. Demiryoluna boşluk da bırakılmış ama, demiryolu bağlanmamış"  
sözleri ile de, farklı pencereden bir diğer bakış açısının yolunu  da açmış sayın başkan.
Diyebilirim ki,’yine mi eleştiri?’ deyip geçmemek gerek… 

Bir de, köylünün işi zor diye bir çıkışı vardı ya sayın Karakaş’ ın… O’ na ilişkin anlatımı da hayli dikkat çekici.

Köprü ile değerlenen arazisini satan köylünün işinin bundan sonra daha da zor olacağını iddia ederken,

“Köprü geldiğinde köylünün tarım yapması söz konusu olmayacak. Bunu köylüye anlatmamız çok zor. Çünkü tarlası 5 Lira iken 15 Liraya sattılar. Herkes sattığı için memnun mu? Memnun…

Peki sattığı tarla parası ile başka yerde tarla alıp tarım yapma şansı var mı? Yok…

Çünkü kendi çorak arazisi köprünün gelmesi ile bire üç değerlenirken, verimli ovalardaki araziler bire on değerlendi.  Dolayısı ile tarlasını satan köylünün tarım yapma şansı tamamen biti.” Diyordu.

Bende başlarda söz ettim ya, Umurbey ovası artık resmen koruma altında diye…