Bu bilinen bir Ata sözümüz olmasına karşın, duyduklarım bana; ‘Demek ki öyle olmuyormuş’ dedirtti. Adeta ‘Dumur’ oldum...

Bir Ata Sözünün hiçe sayılması; siyasi rakibin Mumuna muhtaç olmama düşüncesinde yattığını gösterir bu hal, çok değil kısa süre önce gerçekleşmiş diye duydum.

Ne yalan söyleyeyim, duyunca da, ‘Hadi artık yaa…’ demeden kendimi alamadım.

‘Halk mı Önemli?’,   Yok sa ‘Rakibin eline düşmeme düşüncesi mi?’

Halk mağdur, sel gelmiş zarar var. Arabalar suda yüzüyor. İşyerlerinin kapılarının altından dükkanları sular basmış. ‘Ne önemi var? Gelir geçer…’

Sanki, böyle düşünülse gerek, yardım talebine, ‘Hele sizden…’ benzer yanıtı ile geri çevirme lüksünü nereden bulur insan….

Bir beldemiz şiddetli yağmura bağlı, bir de ani eriyen kar’lar yüzünden sel’e teslim oldu ya geçenlerde. Onun ilçesinin Belediye Başkanı da, mağduriyetin pik yaptığı belde başkanını arıyor, ‘Ne ihtiyacını var ise, yardıma hazırız. Araçlarımız ve personelimiz ile’ diye ekliyor.

Duyduğuma göre de, bu yardım önerisini sunan isme; ‘ Üstelik sizin partinizin emrindeki belediyenin araçları ile, öyle mi?’s benzeri bir söylem ile, ‘İstemezuk’ deniliyor.

‘Yok artık’ demeyin. Hatta, ‘Halk mağdur’ diye de düşünmeyin…

 ‘Ne olacak ki? Sel geldi, geldiği gibi de gider…’ düşüncesi bir yana, o yardım teklifini sunan rakip partinin belediyesi ya,

‘Onların araçları ile mi mağduriyete karşı çalışma yapılacak? Bizi tefe korlar’ şeklindeki düz mantık devreye giriyor olacak ki, yardım teklifi bir güzel geri çevriliyor.

Şaka gibi görülse de bu durum, duyduğum kadarı ile pek de ‘ıslak’ bir şaka olmuş…
Uzanan yardım eline verilen yanıt karşısında, mağduriyetin önemine kendini kaptıran İlçe belediye başkanı;

 ‘Hemen bizim araçların üzerindeki isimleri sileriz. Hangi belediyeden geldiği de belli olmaz’ benzeri teklifi de yapılmış üstelik…

Duyduğuma göre, Yine pes dedirten yanıt, ‘İstemezuk’ olmuş…

Hakikaten ‘Pes…’ Böyle bir mantık ile nasıl hareket edilir, anlamak zor…l

İsim vermeden özet geçtiğim bu durum üzerine, kafalarda oluşan isimler, şekillenen yüzler ortada. Kaç beldeyi su bastı ki yakın zamanda. Şıp diye anlaşılır durum.

Anlaşılmayan durum ise,  Halkın mağduriyetine karşın nasıl bir düşünce ile hareket edilmesi.

Aklıma gelen tek soru ise; ‘Siyaset mi önemli, halk mı?’

Kim bu soruya yanıt verir bilemem lakin; Verilecek yanıtın haklı bir tarafı olduğuna da inanmayacağımı yekten dile getireyim.

Boşuna mı demiş Atalarımız, ‘Denize düşen yılana sarılır…’

Nasıl bir bakıştır ki, Halkın yaşadığı zor durumu görmeksizin, siyasi manevra geliştirilebiliyor.

O bahsettiğim günün gecesi,  bir de sarsıntı olmuştu. Deprem vurmuştu o bölgeyi. Demek ki, asla istenmeyen hal oluşsa,

‘sen o partiden’,  ‘o şu partiden’ denilip, kurtarma çalışmalarına yönelecekleri de, engelleyecektiniz. Öyle mi?

İnsanın daha çok diyeceği var da, elbette Anlayana…

Halk, demek ki bir noktada önemli.  Sandıktan sandığa…

KAPKARA BİR GÜNDÜ DÜN…

Dün İki önemli ismin, iki hain girişim ile katledildiği günün yıl dönümüydü dün.

Uğur Mumcu ve Gaffar Okan…

Unutulmayacak nice isimler gibi, dün kara toprağa düşürülmüşlerdi.

Onlar için kaleme alınacakları, ne sayfalar yeter dile getirmeye, ne de fasiküller.

İki isim için de söylenecek o kadar çok söz var ki aslında, tabi ki de anlayana.

Yıllar geçmesine karşın, ne eksikliklerini unutabiliyoruz, ne de yaşanan o acı hafifliyor. Bir Uğur Mumcu ile başlasak söze, aklıma gelen ilk şey şu olurdu;

Bir meslek büyüğüm söylemişti o’ nun için söylenileni; “Ankara’dan, İstanbul’a ziyaretlerinde, o’ nun geldiğini gören bazıları; ‘Geliyor MİT Ajanı’ derlermiş ti”

Öyle ya, öyle kıskandıran çıkışları vardı ki rahmetli ustanın, bu günleri, o dünlerde yazıp uyarmıştı bizleri. Bir insan nereden bilebilirdi ki, bunca şeyi? Birileri söylemeden nasıl anlatılırdı ki dünden, bu günlerin gerçekleri?

Araştırmacıydı büyük usta. ‘Suçlular ve Güçlüler’ de anlattıkları dahi, bilinen yüzüyle gerçekleri bağırıyordu da, tabi anlayana.

Şemalar çizmişti bir dönem. Tepeden tırnağa şekil vermişti hainliklere. Adını koymuştu bir şeylerin. O bir şeyler de, başarılı olsalardı, muhtemel hepimizin adını koyduracaktı.

Şöyle ki, her birimiz için;  ‘ölüler ölüler ölüler…’

Bir Gaffar Okan vardı. Adı ile yaşıyor halen. Ve yaşayacak ta… Ya onun düşünceleri?

Öyle bir uzatmıştı ki Devletin Şefkatli elini, gel de sıkma be kardeşim. El sıkmak, öyle laf olsun diye de değildi üstelik. Tüm Sıcaklığını hissettirircesine büyük devletin…

Rahmetler olsun diye haykırasım olanlardan dır, hem büyük usta Mumcu, hem de Devletin şefkat elini, tüm sıcaklığıyla hissettiren Okan müdürüm.

Dün de matem vardı Türkiye’ de. Gökyüzü bile dayanamadı ayrılışlara. Bulutlar göz yaşını boşalttı. Gün boyu, çiseledi yağmur.

Tüm hainliklere İnadına, yurt toprağına düştü ramet…

Uğurlar olsun büyük usta. Unutulmayacaklardansın her daim.

Ve Emniyet’ in büyük Şehidi. Güvenlik bir yana, güven eliydin sen, görev aldığın her noktada.

Rahmetini hiç esirgemesin sizden yaradan. Okan müdürüm.  Büyük usta Mumcu ağabey…