.

Balık bitti. Neydi eskiden, en azından tavalıyı dolduracak bereket vardı. Şimdilerde demeyeceğim, hanidir balıkçıdan işitilen söz; “Tık demiyor…” şeklinde.
 Ver elini balığa diyerek, az olta sallamadım vaktinde. Şimdilerde gitsen, saatlerce bekle, ne vuran var, ne tıklayan. Yemler attığın gibi geliyor denizden. Peki ya, göl, gölet, barajlar için de durum böyle mi?
Aslına bakarsanız, göletlerin, barajların bereketi yerindeymiş. Yani, öyle duyuyorum bölgede avlananlardan.
Biz sahil şeridinde oturanların, bir deniz kıyısında, balık tutma keyfi vardı, sertse atardık, şimdilerde git delir. Tık demiyor oltalara tek bir balık.
Nedenlerine ilişkin diyecek söz çok elbette. Bilinçsiz avlanma kadar, avlanmama döneminde başlayan avlanma.
Yani, bunu da ben demiyorum, Gır-gır kaptanları diyor. Üstelik yıllardır diyorlar. “Komşu Yunanistan avlanırken, bizde yasak başlıyor, bizde yasak var iken, Yunan avlanıyor diye.^
Hakikaten, geçmiş yıllarda, bahsedilen örneklemelerle pek çok kez tanık oldum duruma. Bizde avlanma sezonu açık iken, karınlarından havyar eksik olmayan birçok tür balık gösterdiler, bu işten geçim sağlayanlar.
Mevzuu, Yunanistan balıkçısının avlandığı sularda, bizde ki yasak dönemi.
Yani balıkta havyar yokken açık tutulan Yunanistan’ ın avlanma dönemi. Bizde de tam tersiydi bir dönemler, şimdi umarım düzelmiştir. Aklıma gelmiş iken, bir ara araştırayım şu konuyu, halen devamı yoksa…?.
Bendeniz bu gün, hafta sonunda edindiğim bilgileri paylaşacaktım, nereye getirdim yine lafı.
Denizler bitti diye başladım, konu aslında birbiriyle paralel. Denizler bitti de , ya; göl, gölet, barajlar.
Onlar için çözüm var. Yavruları atıver sulara, büyüsünler, bereket artsın. Tam da böyle bir kararı anlatır haberden bahsedeceğim şimdi.
Başkent hber turundaydım yine, fark ettim bu önemli gelişmeyi.
Abonesi bulunduğumuz İHA’ nın, yani İhlas Haber Ajansı’nın bültenindeydi bu dikkat kesildiğim haber. Bu arada, İHA diye kısalttığım bazı anlatımlarımı, İnsansız Hava Aracı diye algılayan okurlarımız olduğundan, her defasında, açmak durumunda kaldığımdan İHA yı, özür de diliyorum, 
Gelelim, “Deniz de kıyı balıkçılığını bırak, göl, gölet, baraja bak” dedirtecek gelişmeye.
Dikkat kesildiğim haberin başlığı şuydu; “Göl ve göletlere 5,1 milyon yavru balık bırakılacak”
Üstelik bu balıklar, Çanakkale’de ki göl göletleri de kapsayacak. Gerçi bizde büyük ölçekte göl elbette yok, gölet ise çok.
 
 Başkentli meslektaşım Emin Kuvat’ ın haberinde gizliydi konunun detayları.
 Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ nin sözleriyle geliyordu üstelik merak edilen bilgiler.  Akdeniz Su Ürünleri Araştırma Üretme ve Eğitim Enstitüsü’nde üretilen 5,1 milyon sazan balığı yavrusunun, ülke genelindeki 727 adet göl ve gölete bırakılacağını söylüyordu sayın bakan.
Dahası sözleri de vardı, konuya ilişkin.  Sayın bakanın, bakanlığa bağlı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ile Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü işbirliğinde ’Su Kaynaklarının Balıklandırılması Projesi’ni yürüttüklerini dile getirirken ifade ettiği sözleri, denizlerimizi kıskandıracak gibiydi yani..
Gelelim, bahsedilen projeye ve denilenlere.
Projeyle, iç sulardaki küçük ölçekli balıkçılığı destekleyerek kırsalda yaşayan vatandaşların kaliteli protein kaynağına ulaşmalarını ve hane halkı gelirini artırmayı, sportif olta balıkçılığı ve reakrasyonel balıkçılığın geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçladıklarını ifade ediyordu sayın Bakan Pakdemirli,
“Darısı denizlerimize” diyeceğim de, elbette ki mümkün değil. Hangi türün yavrusunu, nerede üretebilir ve salabiliriz ki denizlere? Benim ki de bir anlık hayal işte.
Sayın Bakan Pakdemirli; “Proje kapsamında Akdeniz Su Ürünleri Araştırma Üretme ve Eğitim Enstitümüzde üretilen 5,1 milyon sazan balığı yavrusunu, ülkemiz genelindeki 727 adet göl ve gölete bırakacağız. Ürettiğimiz bu balık yavruları 11 Temmuz tarihine kadar göl ve göletlerimizle buluşmuş olacak."  diyordu.
 Muhtemel ki, bize gelecek, yani Çanakkale için büyütülen yavrular  ya yolda, ya da salıverildiler göletlerin sularına.
Bu aralar, pek sık işittiğim, bazı gölet, çay ve uzantılarında, Yılan balığı avcılığı. Benim Sürek avı merakımı, yakından tanıyanlar bilir. Benim avcı dostlar, Sürek avını bir kenara bıraktı, şu sıralar yılan balığı avına taktı.
 Lakin, o avda da bereket azalmış, öyle diyorlar.
 Ben laf salatasını yarıda kesip, döneyim gl, göletlere salıverilecek yavrular meselesine.
Ve en etkili ve de yetkili ağızdan işitilen sözlere.  Sayın Bakan Pakdemirli, bırakılan balıkların su ürünleri stoklarının gelecek nesillere aktarılması için en az bir kez üremelerine imkân tanınmasının, zaman ve boy konusundaki yapılan düzenlemelere uyulmasının sürdürülebilir balıkçılık yönetimi açısından önem arz ettiğini vurgulamış.  
 En azından, denizlerimizde balığı büyüteç ile arar iken şimdilerde, gelecek nesiller, olta avını göl göletlerde yaparlar da, bu eşsiz gözelikte ve stres de arttıran avın tadını alabilirler. O vakit diyeyim ki; ‘haydi hayırlısı.’
BAZI BAZI, EFE’ LENEN LERE…!
Hafta sonunda edilen ve işittiğim de; ‘Ha bravo. Ha maşallah’ dediğim bir söz daha vardı.O’nu da paylaşmadan edemeyeceğim. Sayın cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’ dan veriyordu mesajını. 
Bu konuya ilişkin başta ettiğim yorumda söz etmeye çalıştıklarımı, bence hayli tedirgin edecek sözlerdi bu sözler.
Nasıl mı? Aynen şöyle; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “İHA da SİHA da üretiyoruz. Onlardan çok daha ilerisini de birkaç ay içerisinde üreteceğiz." diyordu.
Türkiye büyüyor, Millileşiyor ve gücünü de bu sayede daha da arttırıyor. Hey Maşallah Türkiyeme…