Geçtiğimiz günlerde yaşanıldığı iddia edilen o duruma tanık olsaydım, göstereceğim tepkim nedeniyle, muhtemelen Guinness rekorlar kitabına girerdim.

Halk otobüsünün dışı gibi içini de an be an görüntüleyen kameralar, atılacak modern dayak şov’u kayıt edecek ve görüntüler de izlenme rekorları kıracaktı.
Acayip etkisi altında kaldığım bu yaşanmışlık, rüyama girdi. Modern dayak da o anlarda atıldı.
Modern dayak diye tarif edebileceğim sopa şekli o anlar da cereyan ediyordu. Bir otobüs dolusu duyarlı vatandaş, sıra dayağı atıyordu. Hem de ne dayak…
Dinlene dinlene anlatımı dahi yetersiz kalır şekilde bir dayak.
Otobüs içinde kim var ise, Osmanlı vari tokadı basıyor, sıra diğerine geliyor.
Tabi bekleyen çok. Sıra beklemeye alışkın toplumun bireyleri, hiç acele etmeden tekrarlıyor Osmanlı tokadı vari tepkisini.
Sıra bekleme alışkanlığından olacak, acele etmek de yok. Sırasının gelmesini bekliyor. Hem de, gayet nazik şekliyle, tüm Osmanlı tokadı atanlar.
Kimse söylenmeden, tepkisini şamarıyla gösteriyor.
 Hayli sessizlik hali içinde, çıkan şak-şuk sesleri, bir nevi Şak-şuka eseri icra ettiriyor.
Şaka bir yana, normal bir anımda bile olsam, vereceğim tepki ne yumruk ve tekme tokat. Yapacaklarımın yarısı dahi şu an aklıma gelmez bir durumdayım.
Büyük kentlerde de zaman zaman boy gösteren, toplu taşımacılığa dahil olmuş magandaların yaşattıkları, bu şeref yoksunu hasta ruhlu kişinin yaptığının yanında neredeyse gül suyu.
Çanakkale'de cinsel organını açarak tacize kalkıştığı iddia edilen kişiyi anlatır haberler, yerel de olduğu gibi ulusal medyada da yer buldu.
Çanakkale halkının belki de ilk kez duyduğu bu haberi, duyduğumda kaleme almamak için hayli direndim.
Hepimizin kızı, eşi var. Annesi, halası, teyzesi ve de ablası. İnsanın, yakınını sokağa salmama haline sokacak bu yaşanmışlık, huzurun kentinde istisna dahi olsa, kabullenmesi zor bir durum.
Bir aralar da, şırıngalı sapığımız vardı. Sapığımız diyorum, çünkü toplumun içinde bizlerle yaşamış biri idi o canlı.
Gündüzleri normal, geceleri Kurt adam misali.
Bu yetmez miş gibi, ilerleyen tarihlerde el ile tacizci bir mahluk türemişti.
Polis, günlerce uğraş vermiş ve sonunda yakalamıştı o sapığı.
Ya bu teşhirci…? Nsıl mı yakalandı…? 
Otobüsün yolcularının soğuk kanlılığı, bu canlı türünü yakalatan önemli bir nedendi. Aslında sadece bu nedenden dolayı, yolcuları kutlamak gerek. O şeref yoksununun gösterdiğini koparmamaları bile bir şey yani. Kesilecek Cezayı Adalet’ e bırakmışlar.
Neyse ki, ara da bir böyle vakalar gerçekleşiyor. Kentimizde yaşam süren sapıklar,  demek ki parmakla sayılacak kadar az.
Bunlardan birkaç tane olsa ve de gün aşırı benzer vakalar yaşansa, kimsenin stresi kalmaz ya, hadi neyse.
Yakaladığını benzetir, günün tüm sinir bozuculuğundan, yaratık tepelemek vasıtasıyla kurtulurduk.
Tövbe tövbe. İnsana saçma sapan sözler ettiren bu tür canlı türleri, şükürler olsun ki ayda yıl da bir çıkıyor. Bu da bir şey...
Bu ve benzer vakalar, ülkemizde belki de her an tekrarlanabiliyor. Kimi mağdurlar utancından, kimileri de ‘karakola git, ifade vesaire’ derdinden söz bile etmiyor başına gelenlerden.
Ne var ki, bu pislikleri görmezden gelerek, başka mağdurlar yaratabileceğimiz düşüncesi ile hareket etmemiz gerektiğini ısrarla savunuyorum. Utanmadan, ifade ve benzeri fasıllar nedeniyle vakit harcamış olacağımızdan şikayet etmeden, gerekli adımı atmalıyız ki, yarın öbür gün benzer bir olayın mağduru en yakınlarımız olmasın.
Ah ah, tüh tüh dememek için, çevremize en çok da biz sahip çıkmalıyız.
Şüphe duyduğumuz kişileri, 155 Polis imdat hattına ihbar etmekle dahi, hayli büyük bir vatandaşlık görevi yerine getirmiş oluruz.
Belki de bir sapkınlık, sapıklık, ya da bir hırsızlık vakasına engel olabileceğimiz gibi, daha da kötü düşünce sahiplerini, mesela bir teröristi yakalatmış olabiliriz. Bundan daha güzel, ne vatandaşlık görevi olabilir ki…?
Suskunluğu değil, üslubuyla müdahale ettirmeyi bilip, Huzurun kenti Çanakkale’ mizi birlikte koruyabiliriz.
Kısacası, yaşam alanlarımızı koruma ve kollama noktasında, hepimize görev düşüyor.
Eskilerden hatırlarım da, cigarayı yeni yeni tüttürüyorum, beni tanıyanlardan biri ben eve gitmeden haber uçurur, cigarayı içme şeklim burnum vasıtasıyla olurdu.
Çevrendekilerin yaşam şeklini kısıtlama gibi algılansa da bu durum,  tanıdığını kollama şekli ile eskilerde kalan bir önemli davranıştı bu.
Günümüzde, benzer bir vakayı aktardığımda, karşılaştığım tepki (sana ne benim çoğumun özel yaşamından) şekli ile geliyor ve bu da beni yıldırmıyor ise, eskilerden kalma ve de hayli anlamlı bulduğum öğrenimden kaynaklı.
Bence hepimiz bu anlamlı davranış şeklini yeniden var edebiliriz.   
Böylece, çevremizin yaşayanlarına sahip çıkmış olur, çocuklarımızı hatalı ve de zararlı alışkanlıklardan uzak tutabiliriz. 
Aynı zamanda, en değerlilerimizi gözeten komşu teyzeleri, amcaları, ağabey ve ablaları sayesinde, gözümüz iki iken 20’ ye 30’a, kulağımız da yüzlercesine çıkmış olur.
Haksız mıyım…? Ne dersiniz…?