Yaratılanın en mükemmeli olan insanın, ideallerinde de en mükemmelini araması doğal karşılanmalıdır.

 “İstikbal göklerdedir” diyen bir atanın torunları; artık gökyüzünden giden uçaklara değil, UZAY-A gidecek gemilere, roketlere, füzelere bakmalı, bu nasıl yapılmalı diye düşünmeli, kapsül nasıl olur, gövde nasıl yapılır, UZAYA Türk ve Atatürk adı nasıl yazılır, diye  PROJELER düşünüp, beceri değişikliğine gitmelidir...

İnsansız hava aracı yapılan ülkemizde, insansız uzay aracı da ne zaman devreye girer diye beklentisi olanlar da çoktur.

“Türk’ün uzayla imtihanı” olmalı mıydı ?! evet olmalıydı…

 

İmtihanda dersin finali yapılıyorsa, JÜRİ üyeleri şartı var mı, her jüri üyesinin görüşü alınır mı ? evet.

Kim bunlar, ülkemizin siyasi partileri, STK’ları, bilim adamları, bilimsel kuruluşları, dünyadan kendince ülkemizi gözleyenler…

 

Bunlardan bu işi hafife alanlar olacağı gibi bunun ekonomik boyutunu, bilimsel, kişisel boyutunu tartışanlar olacak ki, gerçek toplumsal boyut ortaya çıksın, burada BEN değil, BİZ hakim olsun, ülkemiz kazansın…

 

1971’de Devekuşu Kabare’nin “Astronot Niyazi” tiyatrosunu öğrenciyken Balıkesir’de izledim. Uzay aracına elinde sefer tasıyla yemek getirip, kapsüle girmeyi geciktiren Zeki Alasya’nın yemek götürme esprisi, oldukça irdeleyici ve mizahiydi;  bu gün Alper Gezeravcı’nın gündeminde gerçek oldu,  Cem Yılmaz’ın G.O.R.A filmi de  buna benzer…

 

Tiyatro, önce güldürür, sonra düşündürür, daha sonra da gerçeklerin, gerek kişisel gerek toplumsal hayatta olmasının başlangıcı olur. Tiyatrodaki “insanı, insana anlatma sanatını” küçümsemeyelim…

 

Kapsülde tek kişinin yalnızlığı yok, 4 kişinin birlikteliği var. Bu birlikteliğin oluşu mizaha çevrilerek, UZ-AY-A dolmuş mu başladı, artık bu sıkıntılı buzlu dünyadan biz de gitsek mi diye kahve sohbetleri de duyulur, oldu…  

Konuşanlardan biri laf attı:

--- Oğlum bedava götürmüyorlar… İstenen rakamları sen telaffuz bile edemezsin, deyince;

--- Biz de hemen gittiydik, sanki ? bırak da hayal kuralım…

Türkiye'nin ilk uzay yolculuğu için nefesler tutuldu ve vatandaşlar ekrana kilitlendi.    Türkiye'nin ilk astronotu (uzay adamı)  olan Alper Gezeravcı, uzaya gitti.

SpaceX'in Falcon 9 roketiyle gerçekleştirilecek olan fırlatmada Alper Gezeravcı'nın yanı sıra Michael Lopez-Alegria, Walter Villadei ve Marcus Wandt gibi deneyimli astronotlar da yer alacak.

Alper Gezeravcı Uzayda Ne Yiyecek?

Bu detaylardan biri de 4 kişilik ekibin 15 günlük uzay yolculuğu boyunca ne yiyeceği. Yer çekimi olmadığı için yiyecekler önceden kuru bir şekilde gönderilecek ve uzayda hazırlanacak.

200'e yakın farklı yemek ve içecek seçeneği arasında et haşlaması, pilav, buğulama gibi çeşitlilik bulunuyor. Astronot ekibi, uzayda bu özel yiyecekleri tüketerek uzaydaki yaşam koşullarını deneyimleyecek.

Adaylar eğitimlerini ABD, Japonya, Almanya ve Türkiye'de gerçekleştirdi.

Uluslararası Uzay İstasyonu'nda yapılacak 13 adet bilim deneyi belirlendi. Bu deneyler; mikro yer çekimi ve uzay ortamında insan genetiği, insan sağlığı, biyoloji gibi alanlarda yapılacak.”   https://www.yirmidort.tv/teknoloji/ilk-turk-astronot-alper-gezeravci-uzayda-ne-yiyecek-neler-yapacak-iste-detaylar-148898

Türk uzaya gidişte yalnız değil (bizdeki yolcu uğurlama âdeti orada da oluştu). Gezeravcı’nın annesi ve babasının uzay garajında bir duruşu vardı ki…

 

“Uzlu ayla dalga geçenler, UZLU AYDA pişirilecek yemeği en erken yiyecek olanlardır… Çünkü onlar, Asya insan tipimizin orijinalliğini taşırlar… Taşırlar da UZ –AYDA eziyet-sıkıntı varsa, BUZLU Dünyaya döner, geri gelirler…

Dünyamızda açlık-açıklık diz boyu, pahalılık UZ AYDA yok, arsa çok, müteahhit yok,  insanlarda giyim tek tip o da beyaz, DÜNYAYA oradan bakarsan, işin AYAZ, çünkü yerin çekimi, insanın geçimi var… Dünyaya bakım dersen, gelen sesler hep aynı, dinle dur, sövenler-dövenler, cinli ayaklar, hain bakışlar…

Uz-aydan dünya DÜZ MÜ, yuvarlak mı, ayarlıayarsız mı bilemem, dünyayı bozanlar, kadın cinayeti işleyen, sokakta gezerken önüne geleni şişleyen, araba sollayanı dişleyen, sokaklara tüküren, rastgele işeyen orada yok… !?

Uz-lu aya gideceklere  ASTRONOM (gökbilimci) buz-lu dünyada kalacaklara GASTRONOM (ağzının tadını bilen), denir. Gitmekte-kalmakta karar veremeyip de kararsız olanlara da İKİCÜK-LÜ-NOM (karasız Kasım) denir.

Bu Fransızlar var ya iki kelime uydurmuş, birine gökyüzü demiş yukarı kaldırmış, birine damak zevki demiş, tüm DİMAĞI mide ile doldurmuş…

 

Uzlu ayda ezan sesi duymuştu Neil Alden Armstrong (1967) !?.. Hâlâ orada CUMA var, bir cami yok, cumayı, cümertesine bağlayanlar orada dövme izli DÖVİZ yapmakta olanlar da yok. Normal zekâyı kullanamayanların,YAPAY zekâya nasıl gönül bağladıklarını bekleyelim…” (gazetevitamin.com)

 

Uzaylı Alper Gezeravcı Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı'nın tarihi uçuşuna bir İsveçli, bir İtalyan ve bir İspanyol astronot da eşlik etti. Dünyada oluşturamadığımız AB birliğini, dünyanın dışında uzaya aracında nasıl da oluşturmuşuz…?!

 

Oyuncaklı uzay aracından, gerçek uzay aracına, başka milletlerin uzay dolmuşlarından Türk’ün  uzay dolmuşlarına geçmeli, yapılan, gerçeklik kazanan işler, önce “dalga geçmekle” başlar, sonradan gerçeğe dönüşür, bu da bilinmeli… 

Türk’ün dünyada uzaya çıkışının hikâyesi, önce dalgaya alınsa da elbette olması gerekenler, kendimize uygun FİİL KİPLERİYLE sulandırılır, bulandırılır, sonra durulur, gerçek bulunur…

Demokrasi içinde herkes kucağındaki taşları dökmeli, kimse kızmamalı, gerçekler böyle bulunur, sonra da ülke için BİRLİK böyle kurulur…

Uz-aya gidişimizi hızlandıracak İNTİHALSİZ, gerçek bilim adamlarıyla olacaktır, diyelim; UZAY  araçlarını yapmanın yolunda ilerleyelim.

Gidenlere, gelişleri için  sağlık ve selâmet dileyip kıskançlıklardan arınmış Türkiye’miz için beraber yürüyelim…

Kıbrıs Türk’ünün ağzıyla:  EVCİĞİMİZDA yemekçiğimizi yerkana, BUZLU dünyamızda Uz-göreçimize (TV) bakalım, UZLU ayda olmak istemeyenlere kelâm, BUZLU dünyamızdan Uz-görecine bakanlara selâm olsun…

Girne’den sevgilerle İYİ PAZARLAR !...