Bu bakış açımız, bizim insanlarımızı karşılıksız sevmemizi sağlar.

Devletimizi yöneten, devletimin geleceği ile ilgili kararlar veren ve Türk Milletine hizmet etmek üzere kurulmuş devlet organlarının yetkilerine ve elbette ki devletin karar verici beyni olan TBMM’de bulunan milletvekillerine, siyasi parti liderlerine ve iktidara sesleniyorum.

Sayın Yetkililer…

Kim nasıl düşünür bilmem ama biz subaylar; sokaktaki başı açık, başı kapalı, kör, topal, güzel çirkin, fakir ve zengin halli ya da bilmem ne olan her kadını Mehmetçiğimizin annesi görürüz. Yine işçi, memur, köylü, esnaf, işsiz, şarapçı, hacı, hoca, alim, topal, kör ya da bilmem ne olan erkeği de Mehmetçiğimizin babası olarak gördüğümüzü söyleye birim.

Bu bakış açımız, bizim insanlarımızı karşılıksız sevmemizi sağlar. 

Şimdi bu bakış açısı ile;

Müslümanım ama cemaatçi değilim. Türk olarak yaşamaktan son dere mutluyum. Milliyetçiyim. Atatürkçüyüm. Sosyal demokratım.

Zalime ve zulme karşıyım. Haktan ve hukuktan yanayım. Güçlü ve huzurlu bir Türkiye’nin bireyi olarak yaşamak istiyorum. Mutsuzum. Ancak acz içerisinde değilim.

Kimseye biat edemem. Kimsenin uşağı kölesi olamam. Görevini yapan her insan, vatana hizmet eden her insan kıymetli insandır.

Peygamber efendimizin hayatını okudum ve hala okurum. Lakin sözüm ona Müslüman geçinen, müritleri veya devlet imkanları sayesinde lüks içinde yaşayan, aşırı zenginleşen insanları gördüğümde büyük şaşkınlık içerinde kalıyor ve bu türden çıkarcıların insanlarımızı Allah ile aldattıkları düşünmeden edemiyorum.

Daha da açıkçası birilerinin milleti Allah, peygamber ve Kuran diye diye yoksulluğa ve mutsuzluğa kanalize ederken kendisinin ve aile efradının ve çevresinin daha mutlu ve daha zengin olduklarını görüyorum.

Müslümanlık adına hareket ettiklerini söyleyen ve herkese kendilerinin anladığı manada Müslümanca yaşamayı dayatan veya vaat edenlerin söz ve eylemlerinin Kuran ve Peygamberimizin yaşam tarzıyla örtüşmediği gibi taban tabana da zıttır. Siyasal İslamcıların yaşam tarzı ve zenginleşme yolları Kuran’da okuduklarımla, öğrendiklerimle uyuşmamaktadır. O halde bu memlekette din adamı olarak kime ya da kimlere inanacağız?

Hepimiz veya en azından okuyanlar biliyor ki;

Peygamberimiz ve sahabeler; varlarıyla yoklarıyla İslam’a hizmet etmişlerdir.

Ne peygamberimiz ne de sahabeler İslam dinini zenginleşme aracı olarak kullanmamışlardır. Şimdilerde ülkemizde ve dünyada İslamiyet adına hareket ettiğini söyleyip fetva üstüne fetva verenler mallarına mal, mülklerine mülk katma peşinde koşturmalarını görmek inanan insanlara acı vermektedir.

Kontrolden ve devlet denetiminden çıkan dinci örgütlerin ve terör örgütlerinin acı tecrübeleri hala hafızalarımızda korunmaktadır.

Enteresan olan hususu ise; Türkiye’de ve dünyada ne kadar zengin olmuş din adamı ve siyasetçi varsa bir ayakları ya Avrupa’da veya Amerika’dadır.

İşte FETÖ gerçeği ortadadır.

İşte PKK gerçeği ortadadır.

Emperyalistler ve onların Türkiye uzantılarının amacı; Müslümanlığın bin yılı aşan kalesi Türkiye’yi bir iç savaşa sürüklemek ve parçalamaktır. Kendi amaçlarını gerçekleştirmek için Türk Devletini ele geçirecek üzere örgütlenen, devletin içine ve makamlarına virüs gibi sızmak isteyenlerin neler yapabileceğine 15 Temmuz 2016 kalkışmasında şahit olduk.

Ne yazık ki FETÖ benzeri yapılar FETÖ’den boşalan yerleri hızla doldurmakta, PKK destekçileri yasaların yetersizliği, siyasilerin oy kaygısına dayanan gereksiz hoş görüsü ve devletin elinin kolunun bağlı olması nedeniyle Türkiye’de adeta yasa tanımaz vaziyette at koşturmaktadırlar. 

Türkiye Cumhuriyeti, şiddetle göç dalgaları nedeniyle çok ciddi tehdit altındadır. Türkiye anti laik ve PKK zihniyetlilerin tehdidi altındadır Birileri kaleyi içten fetih ederek yok etmeye mi çalışmaktadır?

Neticede ülkücü, komünist, dinci, cemaatçi, Atatürkçü, partili partisiz, sosyalist, liberal, general, amiral, milletvekili bakan, cumhurbaşkanı ,sanayici, iş adamı, profesör, gazeteci, bankacı vs. olabilirsiniz. Ama birinci şart Türk Milletinin evladı olarak Türkiye Cumhuriyetine sahip çıkmak hepimizin asli görevi olmalıdır.

Bize başı dara girse dahi memleketi terk etmeyecek yöneticiler lazımdır.

Bize aç gözlü, hırsız, köle zihniyetli alçaklar lazım değildir.

Bize gerçek Müslümanlar, gerçek Atatürkçüler, gerçek demokratlar ve insanlar lazımdır.

Bize devletin olanaklarını kendine ve çevresine dağıtanlar lazım değildir.

Bize Türk Milletini seven, Türk Milletine inanan, Türk Milletine hizmeti düstur edinmiş, gücünü ve ilhamını şanlı Türk Tarihinden ve Atatürk’ten almış devlet adamları lazımdır.

Bize parayı görünce fikrini zikrini değiştiren, kalemini satan gazeteciler lazım değildir.

Bize Atatürk’ü sömüren Atatürkçüler değil, Atatürk gibi ileri görüşlü ve yaratıcı insanlar lazımdır.

Bize dilinde Allah, kalbinde şeytan olanlar lazım değildir.

Bize ABD ve AB icazetli şahsiyetler lazım değildir.

Bize Türkiye’yi bölen, parçalayan, kutuplara ayıran yöneticiler lazım değildir.

Bize mandacı ve himayeciler lazım değildir.

Bize;

Türk gibi düşünen, Türk gibi yaşayan, Türk gibi büyük hayalleri olan, Türk Milletini ve Türkiye’yi yaşadığımız yüz yılın ve gelecek yüz yılların öncüsü ve yönlendiricisi yapacak “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyebilen yöneticiler, subaylar, öğretmenler, politikacılar, hukukçular, devlet adamları, siyasetçiler, sanayiciler ve iş adamları, bilim insanları ,aydın insanlar lazımdır.

TÜRK MİLLETİNİN akıllı insanlara ihtiyacı vardır.

Şundan eminim ki Türk Milletinin bağrında bu yüksek idealleri gerçekleştirecek vatan evlatları vardır.

Kimseyi ötekileştirmeyen,

Devletimizin temeli olan anayasamızın değişmez maddelerine sahip çıkarak, Atatürk’ümüzün gösterdiği yolda ve atalarımızın yaptığı büyük işlerden de ilham alarak,

Büyük ve güçlü Türkiye'yi yeniden yaratmak ve bu idealleri gerçekleştirmek  ve başarmak asla olanaksız değildir. 

Çünkü biz,

Her türlü fedakarlığa,

Her türlü mücadeleye varız ve hazırız.