Dahası bir söz daha var da, etmeyeceğim..

Bir sinema filminde geçen o replik.. Bir ara herkesin dilinde idi.. Anladınız sizler onu..
Güzel bir sinema filmi idi, adını tekrar etmeden konuya döneyim.
Her türlüsünden Bizans oyunları, tarih boyu başa bela oldu. Anadolu Coğrafyasına göz dikmişler öyle çoktu ki geçmişte, gelelim günümüze..  Ve onların varisleri... 
Bizans, yüzyıllar boyunca, emeli bilindik bir hayali kurdu.. O hayalle yattılar, o hayalle kalktılar.. Bu arada; kimi sağ yattı, yatağında ölü olarak kaldı.
Üç kıtada At koşturmuş ecdat, ne savaşlar kazandı..
Tarih yazdı, halen de o tarih, bir türlü anlamayanlara okutulmakta..
Bizans üzerine bir anlatıma rastladım geçende..
Şöyle geliyordu ilk cümle;
"Türk milletine Bizans’tan geçme bir hastalık vardır;
Gevşeklik, laubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklayamamak, rast gele laf söylemek."
Tüm bu kahrolasılıkların nedeni olarak karşımıza çıkan Bizans zihniyetine, hadi gel de dellen me!?!..
Bu sözleri eden ve tarihe geçen isim kim biliyor musunuz?
Merak ettiniz mi kim etmiş olabilir aktardığım o  ifadeleri..
"Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz, bu hastalıktan kurtulmalısınız." diye de vurguda bulunan isim..
Ardından da; "Her şeyden önce yüksek vasıflı Türk olmaya mecbursunuz." demişti..
O isim, merhum Başbuğ, Alparslan Türkeş' ti..
Güne dönelim.. Şimdilerde kurulan bir cümle.. Sosyal medyadan verilen bir mesaj da diyebiliriz kullanılan bu ifade için.
Bir dönem şehrimizde görev yapmış, emekli olduktan sonra memleketine dönmüş bir Ülkücü' nün sosyal medyasında bahsedeceğim şu cümleyi tekrarladığını gördüm geçende.
Üstelik, ab ayrı şehirlerde yaşayan pek çok ülküdaşı ile sanki sözleşmişler gibi, şöyle bir cümle kurmuşlar.
Bir ortak çağrıya imza atmışlar sanki.. Ya da bana öyle geldi..
Kurulan şu cümle, bir tür çağrı gibiydi..
'Nasıl mıydı o cümle?' Tam olarak şöyle idi;
"Türkeşci olmak,Ülkücü olmak, Dava neferi olmak öyle lafla, parmak işaretiyle olmaz. Bi kendinizi tartın bakalım!.. "
Bu aralar, siyaset kamuoyunun gündeminde birden fazla tartışma konusu vaır.
"O böyle dedi, bu böyle dedi"den ziyade, bir tür kurgulamalar..
Sanki diyorum da; kurgulananlar adeta Bizans oyunları..
Müstehcen görüntüler mi desem, 'Devamı da var!..' denileek, bir tür aba altından, sopa göstermeceler mi ...
Bi şeyler çirkinleşince, birileri sanırım; 'güzelleşecek yaşam' hayalinde..
Yok öyle bi şey yahu.. Öyle olsa idi, gelmiş geçmiş çirkinliklere kim, ne  söz eder di ki?
Dünya, kocaman bir yalan dünya.. Bu gün var olan, yarın belki de olmayacak.. Üstelik, kimsenin, ne yarına, ne de bir saat sonraya çıkmaya, elinde bir  senedi yok ki..
Kırmamak gerek kalpleri.. İncitmemek gerek..
Herkesin, istisnasız alacağı, sonuçta bir nefes..