Belki de ana yollarda ve şehrin merkezinde çok dolaştığım içindir. Çanakkale’de kasap sayısı oldukça fazla gibi geldi bana. Ama haklarını yememek lazım, Çanakkale’de kasap vitrinleri adeta kuyumcu v

Kasaplarımız tezgahlarını öyle güzel düzenliyor ki insanın içi açılıyor, canı et yemek istiyor.
Fakat bir kilo kıymanın kilosu olmuş üç yüz yirmi lira.
Al ala bilirsen, ye yiye bilirsen.
AKP ücretli ve emekli maaşlarına bol sıfırlı zamlar yapsa da, AKP de bal gibi biliyor ki TÜİK hesaplı enflasyon oranında ücret artışları milleti yıllardır yoksulluğa sürüklemektedir. Millet  artan hayat pahalılığı nedeniyle açlık ve yoksulluk içerinde kıvranıyor. AKP’nin verdiği güya yüksek zamlar sadece göz boyamacadan ibaret hale geliyor. Paranın alım gücü yerlerde sürünüyor.
Cuma pazarına gidip alışveriş yapmak istediğimizde sebze meyvenin fiyatlarını görünce her seferinde şoka uğruyoruz.
Çanakkale gibi sebze ve meyvenin yetiştiği bir memlekette, utanmasak pazarda gramla veya taneyle alışveriş yapacağız.
Geçenlerde bir arkadaşımın torunu dondurma istemiş. Bir bakmış ki her zaman aldığı bildik dondurmanın fiyatı yetmiş lira olmuş. Çocuk bu. Anneannesine nazı da geçer. Bir iki parça da bisküvi vs. istemiş onu da almışlar. Onların fiyatı da yüz lira.
Okuyan veya evlenecek çocuğumuz kalmadı. Karı koca emekli maaşımız var. Şimdilik idare ediyoruz. Fakat düşünmeden insan edemiyor.  Tek maaşlı, asgari ücretli ailenin ne büyük geçim sıkıntısı çektiğini düşündükçe karın ağrılarım artıyor.
İnsanlar hızla artan ev kiraları, hızla artan yiyecek içecek fiyatları karşında psikolojisi bozuluyor. Ciddi ekonomik sıkıntılar yaşayan bir ailede, aile içi huzur ne derece sağlıklı olabilir ki?
Ülkeyi yöneten yerel veya genel her siyasetçi, oturup düşünmelidir. Siyasiler ülkenin durumundan birinci derece sorumludur.  Çocuklarının isteklerine, evinin giderlerine yetişemeyen anne ve babaların ruh halini anlayabiliyorlar mı?
Geçenlerde bir psikolog arkadaşımla görüştüm. İşlerinin çok iyi olduğunu söylüyordu.
Hayat pahalılığı, siyasi ortam, umutların tükenişi en başta her Türk insanını, sonra ailesini ve bir bütün olarak da Türk milletini büyük bir çöküntüye ve travmaya sürüklemektedir. Yetkililer fark ediyor mu?
2023 seçimleri devlet ve ülke için ne anlam taşıdığını düşünmeden önce, 2023 seçimlerinin vatandaşlar için ne anlam taşıdığını iyi idrak etmek lazım.
Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu’nun herkesle görüştüğü gibi Abdullah Gül ile de görüşüp destek isteyeceğini CHP’li bir yetkili açıkladı. Abdullah Gül ve hatta Davutoğlu ile Babacan ülkenin bu hale gelmesinde az mı katkıları var?
FETÖ şimdi hangi ittifakın içine saklandı?
FETÖ’den, cemaatlerden, PKK destekli siyasetçilerden medet umarak iktidarı hedeflemek ne derece doğru olmaktadır. Bunlara hangi tavizler verilerek veya ne gibi aflar getirileceği söylenerek desteklerinin alındığının da açıklanması gerekmez mi?
Ne Arap’ın yüzü ne Şam’ın şekeri demek mümkün değil mi?
Halk 2023 seçimlerinde kırk katırla kırk satır arasına bırakılmıyor mu?
Yarın Kılıçdaroğlu FETÖ ve şakirtlerine af getiri mi? Getirir.
Yarın PKK, HDP ve her türlü etnik isteklerine geçit verir mi? Verir.
Ülkemiz ve Türk Milleti öyle bir çaresiz durumdaki, ya AKP’ye veya Kılıçdaroğlu’na mahkûm edilmiş durumda. Gerek Erdoğan ve gerekse Kılıçdaroğlu, Türk Milletinin Atatürkçülük üzerinden beklenti ve isteklerine cevap verecek siyasal anlayışta değiller. Kendilerine has ideolojileri var.
Ama ne yazık ki ehven-i şer anlayışı ile Kılıçdaroğlu’na kerhen de olsa destek vereceğiz gibi.
Muharrem İnce’ye umut besleyenler kendilerini kandırmasın. İnce ile bu iş olmaz. Yetersiz kalıyor.
Yarın ola hayrola demekten başka da çaremiz yok.