Ağız alışkanlığı işte. Gözümüze hitap eden bir güzelliği görünce, hep dediğimiz; 'Muhteşem bir manzara'

Manzarasına aldanıp, saatlerimizi geçirdigimiz öyle güzel yerler vardır ki.
Ve oralarda, karınlarımızı da doyurmaya bayılırız. Yakarız mangalı, sereriz üzerine eti, tavuğu.. sucuğu, yalan mı?!..
Halbu ki, manzaraya hastayız..
Peki o vakti, mangal da neyin nesi..
Demek oluyur ki,manzara kesinlikle karın doyurmuyor..
Nereden mi geldim şimdi ben bu konuya.. Paylaşımda bir görsel, güzel mi güzel bir görsel..   
Ve o güzellik ile birlikte, verilen okkalı bir mesaj.. Anlayana elbet denilenler..
İfade tam olarak şöyle; "Bakınca çok güzel bir manzara fotoğrafı diyeceksiniz değil mi?
Evet çok güzel ama içinde bir hatamızı içeriyor.
Fay üzerinde kurulmuş bir kent; Elazığ'ın Palu ilçesi.
Çan (Çanakkale) ve benzeri  onlarca ilçemiz fay üzerinde." diyordu, acil işitilmesi gereken o ses.
Ve daha da önemli şeyler söylüyordu. Bilimsel verilere bağlı konuşuyordu, şöyle diyordu;
" 24 kentimizin merkezi fay üzerinde, ya da hemen yanı başında.
Erzincan'da yapılaşma her yıl Kuzey Anadolu Fayına biraz daha yaklaşıyor.
TOKİ binalarını fay üzerine inşa etmişiz
Bingöl'den Pütürge'ye oradan Çelikhan ve Pazarcık a kadar fayları izledik raporlar yazdık.
Çelikhan'dan Elbistan ve Afşin yakınına  uzanan ve Göksun'a ulaşan fayları haritaladık. 
Dikkate alındı mı?
Deprem olunca aklımıza 'Jeoloji',  'Jeofizik' geliyor.
Zemin iyimi, fay var mı konuşuyoruz."
Ben gibi, değerlendirmelerine dikkat kesilenler, bu ifadelerin kime ait olduğunu hemen bilecekler.
Bir tür , BİL KAZAN DEĞİL BAHSETTİĞİM. BULMACA DA ÇÖZDÜRMÜYORUM KİMSEYE.. iŞİM ZATEN BU DEĞİL..
Tarihe not düşülmüş ifadeler bence bunlar. Veriler bilimsel... Denilenler, Bilim insanından, yani bu yorum, bir bileninden.
Çanakkakelilerin büyük bir bölümü, 'Deprem dede' diye isimlendiriyor, bu ifadelerin sahibini. Evet, bildiniz.. Perinçek hocaya ait bu değerlendirmeler..
Ne kdar da ürkütücü sözler aslında bu sözler.. Gerçekler acıdır derler.. hakikaten de acıdır gerçekler..
Tartışılmaz tek gerçeğıimiz,yarın değilse de, bir  gün mutlaka yüzleşeceğimiz bir deprem..
"Deprem ile yaşamayı öğreneceğiz", "Deprem değil, binalar öldürür" sözleri halen kulaklarımda çınlayan bir isim di, bir diğer 'Deprem dede' miz.. Rahmetli, Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara
Ne doğru sözler etti, 99 yılının, unutulmaz o yaz aylarında. 17 Ağustos depreminin andından   konuk edilidği kanalların canlı yayınlarında, hep dikkat çekti tartışmasız gerçeğe..
Biz unuttuk.  Gerçeği biliyoruz oysa ki, bildiğimizi unuttuğumuzu da unuttuk sanki..
Herkesin dilinde şimdilerde deprem. Pahdemili günlerdeki gibiyiz.. Tedirginiz..
Mikroba karşı, maske mesaje hijyen dedik, kendimizi geçiştirdik..
Peki ya, deprem?!.. Maske, mesaje ve hijyen gibi şeyleri dinler mi ki acaba bu deprem?!..
Maske şart lakin.. Ne kadar güvenli olduğunu bilemidğimiz ev ve işyerlerimiz gibi, güni çinde uğradığmıız alışkanlık yapmış mekanlarda, yanımızda bir maske bulundurmak şart..
Mazallah, beklenen olur ise, yine Mazallan diyeyim; çöküntü esnasındaoluşacak  tozdan bizi koruyacak, nefes almamızı kolaylaştıracak bir toz maskesi şart..
En azından, tatbikatını yaptık biliyoruz.. Çök kapan tutun..Yaşam üçgeni oluşturmak için  yapmamız gereken ise; cenin pozisyonu almak...