Kim ise yetkilisi lütfen bir kulak versin… Sessiz kalınacak gibi değil bir konu. O nedenle sözlerim ilgili ve yetkililere.

X-RAY
--------------------
Bayrak, bu hale gelinceye dek, asılı kalmaz…
Kim ise yetkilisi lütfen bir kulak versin…
Sessiz kalınacak gibi değil bir konu. O nedenle sözlerim ilgili ve yetkililere.
Kimse kusura bakmasın da, bir anlam yüklü etkinlik, bayram, seyran için süsleme yapmak amacıyla asılan Şanlı Türk Bayrağı’ nı bu hale gelinceye dek görmemek ne demektir?
Hele ki Çanakkale’ de demeyeceğim. Çünkü nerede olursak olalım, Bayrağa saygımız asla değişmez. ‘Bağımsızlığımızın simgesidir bayrağımız’ gibi sözler edip, ukalalık da etmeyeceğim.
Rengini Şehitlerimizin kutsal kanından alan Şanlı bayrağın al rengi, Uçları yıpranıp açılmış kumaştan salkım saçak hale gelmiş, ne yazık ki gören yok.
Muhtemelen, 15 Temmuz Hain darbe girişiminin birinci yılında düzenlenen etkinlikler kapsamında iskele meydanında gerçekleşen etkinlikler öncesi, Demokrasi meydanına saran hat şeklinde, aydınlatma direklerine asılan Türk Bayraklarımız, Şehitler coğrafyasına gelen ziyaretçilerimizin hemencecik dikkatini çekiyor.
Hal böyle olunca da, Tepkiler geliyor. Nasıl mı? diye sormayın,  sosyal medyadan yapılan veryansınlar da gizli.  Bilinsin istedim.
Bayrağımız için içimden geçenleri yazmaya kalksam, sayfalar almaz. Fasiküller çıkartırım. Tıp kı, içindeki Bayrak sevgisi tartışmasız siz okuyucularımız gibi.
Her Türk vatandaşı için; ‘Bayrak kutsaldır vesselam.’
Çanakkale gibi bir coğrafyanın, her milimetrelik toprağı ne kadar kutsal ise, kutsal saydığımız tüm değerlerimize gösterilecek saygı, bence yapılacak en güzel ibadettir.
İçimden, görünce sinirlerimi bozan Şanlı Bayraklarımızın bulunduğu hale ilişkin okkalı sözlerle verip veriştirme geçiyor da, muhtemelen bu yazdıklarımın ardından da, yarın pazartesi günü, yani  hafta başında aynı manzara ile karşılaşacağımdan, öfkemi dile getirecek sözleri ne yazık ki içime hapis ediyorum. Neme lazım…  
Belli ki, en kutsalımızın halini fark etmeyen, ilgili ve yetkilileri, Pazar Pazar öfkelendirmeyelim. Tatillerini etsinler. Bir boş vakitlerinde, görevleri gereği ilgili ve yetkili olurlar.
Ayıptır…  Koca meydanda, hiç mi görmüyorsunuz Şanlı Bayraklarımızın halini?
X                                            X                                        X
BİR ATA SÖZÜ NASIL TERSİNE DÜNÜŞÜR?
Merak ediyorsanız, ziyaret etmeden anlamak güç olacak lakin, anlatayım.
Ezber bozacak bir düşünce ile başlamış her şey. ‘Hamama giren terler’ diye bilirdik, ne var ki ter yok, keyif ve huzur ile birlikte, acayip serinlik var. Yeme içmesi de cabası.
Meslektaşım Lapsekili gazeteci Ercan Özçetin, çok ilginç bir haberi kaleme almış. Şaştım kaldım..
Tam bir zeka harikası düşüncenin ortaya çıkardığı, Hamam kafe’ ye ilişkin detayları okuduğum an anladım ki, önemli olan düşünmek, böyleci mekanı bir ayrı dünya’ ya çevirmek.
Bir hamam düşünün; Kurnaları ‘Sehpa’ Çeşmeleri ‘Tarihin içinden fışkıran aksesuar’ olmuş.
Böylece de, kim bilir kaç yüz yıllık bir yapıya, yeniden hayat veren bir girişimcilik ruhu, kimsenin aklına düşmeyeni var etmiş.
Göbek taşında kese attıran beklide binlerce kişinin, temizlenip arındığı tarihi hamamda, şimdilerde hoş sohbet, dertleşme, sayılamayacak daha neler neler…
 Ara ara, tanıdığım hin arkadaşlar nedeniyle fesat çukuru tanımlaması yaptığım,  bir şirin ilçemizden gelen muhteşem bir fikrin ürünü, Hamam kafe, ünlü peynirin ana vatanı  Ezine’ deymiş.
Tarihi hamamı, işletmecisi yeniden düzenlenip, kamuoyun hezmtene sbinrak, bence yok olmaya yüz tutmuş bir iş koluna da dikkat çekmiş.
Kim gidiyor ki artık hamama?. Herkesin evinde neredeyse fakur fukur kaynayan jakuziler.
Hamamcılık bir meslek dalından, gelişen teknoloji ile birlikte neredeyse çıkma noktasında.
600 yıllık bir yapıyı, kafeye dönüştüren, ap ayrı bir anbiansı yaratan isme, diyorum ki; hey maşallah.
Akla meşhur ‘Hamam tası gümüşten’, sözlerini getirebilecek ciddiyetsizlikten oldukça uzak bir ciddi işletmeye dönüşmüş, asırlık hamam. Tamamen nostaljik görünümde bir düzenleme ile, mermer kurnalar üzerinde yöresel el dokuması kilimler serili. Bir değişik atmosfer ve oldukça da serin bir ortam.
Duydum ki, kafeye gelenler, mermerlerin üzerine serilen minderlerde oturup, siyasetten günlük yaşama kaynatıp da kaynatıyorlarmış. Sessizlik konusuna gelince; Malum, bir hamamdasınız. Ekolu sistem, tamamen orijinal.
Göbek taşı aynen korunan ve üzerine yöreye özgü eşyalardan oluşan dekoratif malzemeler eklenerek bir ilginç ortam var Ezine’ de. Denilebilir ki;  gidip görülmesi şartlaşan.
 Ne ilginçtir ki, kafeye 2 yıl öncesine dek  yıkanmaya gelenler, bugünlerde çay’larını ayrı bir keyif ile yudumluyorlarmış.
Şaşkınlık da varmış, yeni bir keyif de…
Hamama giren terleri tersine döndüren düşünce, Ezine’ de, sıcak havada tarihi mekanın tamamen doğallığında, serin bir hava estirmiş. Ne diyelim, hayırlı olsun…
Çalışma saatlerine gelince, Oldukça enteresan. Hamamcılık gibi. Günün belirli saatinde aktif oluyor, sonra da hizmet sona eriyor.
Aklınızda olsun. Giderseniz, sabah 10.00, gece  22.00 rası Hamam Kafe emrinizdeymiş.
Merak edenlere bir küçük not daha,  menüsünde soğuk ve sıcak içecekler ile kahvaltı da bulunuyormuş.
 Tarihi ‘Seferşah Hamamı' şimdilerde olmuş,   Hamam kafe.
Kısacası, Terlemeye, yakınıp paklanmaya değil, serinlemeye, hoş sohbete açılmış göbek taşı ve tarihi hamamın kurnaları.