Herkesin severek izlediği 'Arka Sokaklar' dizisinden tanıdık bir isimin babasından gelen ve alıntı olarak altı çizilen o  paylaşım..

Dizi'ni komiser Ali 'sinin babası Reşat Korkmaz.. Ali' de , yani Alp Korkmaz , Çanakkaleli dersem hiç yanlış olmaz.
Çanakkale bağı olsun da bir insanın, isterse çamurdan olsun.. Reşot hoca, bir Tıp doktoru.. Dizide de rol üstlenip meslek icabı bir Doktor  karekterini canlandırmıştı.
 Herkesin başına gllecek o durumdan sözediliyordu paylaşımında.. "Saçlarıma aklar tek tük düştüğünde" diye başlayan satırların devamı, her birimizin başına gleceği özetliyordu adeta.
Pür dikkat kesilmemek elde değil.. kimini kömür karası, kiminin altın sarısı laçlarının akibeti, bir gün gelcek aynı şekle bürünecek ya, saçlara aklar düşecek ya.. İşte bundan söz ediiyordu altıntı olduğu altı içilen paylaşımda.
Şöyle idi sıradaki cümlenin devamı, " 'vay be, yaşlanıyorum' dedim kendime.
Birçoğumzun ettiğ isöz aslında.. Saçlarda aklar görüldüğünde..
Ve dahası ifadeler; "Sonra hayatım da değişmeye başladı elbette. Kendi kendine...
Meselâ; fazlalıkları atmaya alıştı elim.
Eşyalara, çula, çaputa gençliğimdeki gibi kalmadı hevesim.
Hızlı müzikler yerini slova bıraktı.
'Sağlığım yerinde olsunlar' sardı dilimi...
Camım, çerçevem pis olsun, eller ne derse desin umursamıyorum artık.
Desinler diye değil, dilediğim gibi yaşamanın zevkine vardım.
Eskisi gibi insanları da dinlemiyorum.
Çünkü dinlersem, yanlışlara kayıtsız kalamayacağımı biliyorum.
Zira çok yorgunum kimseye laf anlatmaya da çalışmıyorum."
Tanıdık sözler, ya da bir ara işittiklerimiz.. Bu dile gelenler, öyle değil mi..?
Ve paylaşıda yer tutan diğre cümleler;
"Herkes nasıl olsa kendi bildiğini okumuyor mu sonuçta...
Haklısın diyorum geçiyorum bende.
Bu arada hala hatalar yapıyorum. Sadece hata yapınca kaçmıyorum.
Yüzleşiyorum kendimle...
Hatasız kul olmaz diyorum takmıyorum bile.
Yine kırılıyorum.
Sadece eskisi gibi kimsenin kırmasına müsaade etmiyorum.
Fark ettiğim anda duvar örüp kapımı kapatıyorum.
Zaten daha aza indirgedim insanlarla diyaloğumu.
Hayvanlara yakınlaştım.  Dilsiz dostlarım onlar benim.
Ben zaten geçen yıllarımda insanların dilinden çektim.
O ne der, bu ne derleri gömdüm geçmişe.
Aslolan benim neticede...
Ve ben artık bazen yaşıma aldırmadan
çocuk gibi yaşıyorum.
Bazen bilge gibi...
Kısaca canımın istediği gibi...
Bu hayat benim bir kereliğine geldim bilirim.
Kendimi seviyorum.  Kim seviyor, kim sevmiyor ilgilenmiyorum.
Ne ben kimseyi sevmek zorundayım, ne de kimse beni...
Ev araba para dilediğim yıllar kaldı geride."
Çarpqıcı biri fade geliyordu bir de; "Şimdi iki dileğim var.
Biri elden ayaktan düşmeden yaşamak...
Diğeri takdiri ilahi tecelli edeceği gün kendi evimde, kendi yatağımda uykuda dünyayla vedalaşmak..!"
Böyle idi Reşat hocanın paylaştığı, altından bahisle bizlere hatırlattığı.. Soen çok yaşa hocam çok yaşa..