Bir alemiz, her konuda olduğu gibi...

Bir alemiz, her konuda olduğu gibi... Pandemi başladığında, aşısının çıkması için kimse net bir tarih veremiyor, tahminler ise havada uçuşuyordu. Çıktı da ne oldu..?
Bu konuda, herkesin tahmini olabilir.. Çünkü, birlikte gözlüyoruz yaşanılanları, birlikte işitiyoruz denilenleri.. Çok bilenlerin, kafa karıştırması da cabası yani…
Bir dost, “Aşıya duyulan güvensizlik nasıl engellenir?” sorusuna da, “Nasıl bir üslup faydalıdır?”a da,  “Halka bu konuda nasıl konuşulmalıdır?” meselesine de belki de yanıt olacak süslü sözleri bir araya getirip, en azından kara bir senaryo yazmamış..
“Vatandaş aşıya nasıl ikna edilir?” sorusuna da cvevap, belki de b yazılanlar olacak.. Paylaşayım mı, göz atar mısınız..!!!
Dost diye bahsettiğim, güzel konuşan da aslında. Hitabette uzman kişi mi demeliyim yoksa..!
“BİLİM KURULU” GİBİ “AŞIYA İKNA KURULU” KURULMALI diyordu özetle yazısında.
Sonra başlıklar açıyordu sırayla..
Mesela; Aşı olmak istemeyen ya da şüpheleri olan bir kişi aşıya nasıl ikna edilmelidir? sorusu ekinde, anlatıyordu meseleyi..
“Aşı vurulmayla ilgili telkinlerin dili ve bu dilin sahipleri iyi seçilmelidir.” İfadesi ile geliyordu dedikleri..
Şöyle ki; -Toplumun güven duymadığı kesimlerin ağzından yapılacak söylemler ve “güven” üzerine kurulmamış bir dil olumlu sonuç vermez. Alınan aşının yeterli ve otorite olduğu, kanıtlarla pekiştirilerek,  teknik ve bilimsel bir dil yerine halkın anlayacağı sadelikte ve ayrıntıya kaçmadan aktarılmalıdır. Kitle ne kadar büyükse, öz de o kadar basit ve anlaşılır olmalıdır. Hastalıktan korunmak için nasıl bir bilim kurulu oluşturulduysa aşı için de PR Kurulu kurulmalı ve bu üslubun belirlenmesinde psikoloji, sosyoloji, dil bilimi, pazarlama, halkla ilişkiler ve reklamcılık gibi alanlardan uzmanlar bu kurulda olmalıdır.
Dahası da vardı elbet, “BU 3 NEDENDEN AŞIYA GÜVEN EKSİK” vurgusu beraberinde denilenler mesela..
Yeni bir başlık açıyordu o dost; Aşıya olan güvensizliğin temelinde ne yatıyor? Sorusu eşliğinde.
 
Soru kadar, denilenler de hayli netti kısacası.. İşte o denilenler;
-Toplumda, aşıya olan güvensizliğin temelinde “3 Eksiklik” var. Bunlar; “Bilgi Eksikliği”, “Deneyim Eksikliği” ve “İnanç Eksikliği” dir. İlki; insanlarda aşının faydasına ilişkin bilgiler, aşının lojistik sürecinden daha az. Hatta; hayatının en önemli konusu sayılabilecek aşıyla ilgili bilgisi, neredeyse hayatının en önemsiz konusu kadar. İkincisi; İnsanlar, iğneyi ilk vurulan değil, kobay değil, kullanıcı olmak, faydası kanıtlandığının bilgisini almak ve deneyimi görmek istiyor. Üçüncüsü, Koronavirüs vakalarıyla toplum psikolojik bir travma geçirerek güven duygusunda erozyon yaşadı. Aşı vurulmanın ilerde doğuracağı problemlere ilişkin kaygıları da çok büyük. Bundan dolayı da insanlar riskli şeylerden uzak durma meylinde. Bu güvensizlik ancak doğru söylemlerle aşılabilir.
Bir yeni başlık sonra, KARARSIZLARI AŞIYA TEŞVİK ETMEDE ÜSLUP ÖNEMLİ vurgusu eşliğinde..
Üslup her konuda önemli, öyle değil mi? Çoğu kişide ben aşı olmayacağım, diğer insanların olmasını bekleyeceğim düşüncesi var. Kararsızlar, aşıya nasıl teşvik edilmeli? Şeklinde bir soruya yanıt olacak sözler, bahsedilen üslup çerçevesinde geliyordu özetle..
İşte bahsedilen üslup eşliğinde dile gelenler; İlgi çekici eylem ve söylemler kullanılmalı. Bilimsel bir dil değil, akla ve arzulara seslenen bir çağrı yapılmalı. Ortak bir dil, ayrıntıya kaçmayan gerekçeler, etkileyici kanıtlar bu söylemlerde yer bulmalı. Güçlü nedenler, güçlü etkiler yaratır. Kaybetme korkusu, kazanma ihtimalinden daha kuvvetli bir motivasyon olduğu için kararsızları ikna etmede bu yöntem de kullanılmalıdır. Sosyal medyayı etkin değerlendirme, sonuçlara dikkat çekme, kamuoyunda güven veren kişi ve mesleklerden siyasi görüşüne bakmadan faydalanma önemlidir.
Bu arada yeni bir başlık daha.. İNSANLAR UYARILARA DEĞİL, YAKINLARINA BAKIYOR
Aşı kararsızı insanlar yakın çevrelerinden ne kadar etkilenir? Sorusuna da cevap geliyordu bu bölümde..
İşte bu yeni soruya, yeni bir cevap; Pandemi sürecinde insanlar sosyal medyayla birlikte yakın çevrelerinden de çok etkilenmiştir. Kanaatleri bu iki kesim şekillendirmiştir. Aşının genetiği bozma ve yan etkilerine yönelik şehir efsaneleri,  “Çin Malı” nın olumsuz algısı,  virüsün de aşının da çıktığı yerin aynı olmasından doğan şüphe duygusunun kaynağı hep yakın çevredir. Devlet bilgiyi tam ve etkin vermediğinde, bilgi ihtiyacını yakın çevre dolduruyor. Yakın çevrede üslup ise genelde olumsuz oluyor. Korkular daha çekici geliyor. Çünkü insanlar her ne kadar iyiyi görmek isteseler de, olumsuza kulak kabartıyor ve paylaşıyor. Yakın çevrenin olumsuz mesajı, devletin olumlu mesajından daha hızlı ilerliyor. İnsanlar aşı ile ilgili kararını yakın çevresine bakarak veriyor.
Geldim sona ve o dostun kim olduğuna.. Gökhan Bayram kendileri. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Akademisyen (Cumhuriyet Tarihi, Siyasal İletişim ve Halkla İlişkiler), Öğretim Görevlisi, Hitabet Uzmanı ve Eğitmeni. Hu bir de, unutmadan  ‘Yazar..’
Yazar yani, iyi de yazar.. Konu önemli.. Yoksa, uzun uzun bahsetmezdim yazılanlardan.. Nede olsa, Sağlık hepimize gerek..  Bunun için de, bence mutlaka aşı… Haydi hoşça kalın.. Sağlıkla ve elbette ki, maske, mesafe ve hijyen ile..