Geçen günlerde yazmıştım, acilen arayış gerektiğinden söz ederek..

Geçen günlerde yazmıştım, acilen arayış gerektiğinden söz ederek.. Ve dahası, AK Parti kurmayı Turan’ ın da konuya ilişkin çözüm arayışında olduğunu duyduğumu..
 
Şehrimizin merkezinde, tek su kaynağı olan Atikhisar’ ın durumu içler acısı.. Kuraklık malum.. Yagış yok, baraj nerede ise tam takır..
Oluşan fotoğrafın nedeni, tam da bu.. Meteorolojik kuraklık..
 
“Atikhisar Barajı ile ilgili elimizde hangi bilimsel çalışmalar var diye bir bakmak lazım” şeklindeki ifadeleri, önceki gün, çatısı altında bulunduğumuz Boğaz Medya’nın yayın organlarından, Boğaz Gazetesi kaleme aldı.
 
Düşünenden ve düşüncesini gündeme getiren isimden bahisle, bu önemli konuyu işledi Gazete Boğaz.
 
Atılan bir diğer başlık, tam da şöyle idi; “GELECEK İLE İLGİLİ PLANLAMALAR YAPMAK GEREKİYOR…”
Bence de, son derece öneli gelecek planı yapmak..
 
Çanakkale Kent Konseyi, sosyal medya hesabından canlı yayınladığı ‘Konuşuyorum’ programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ)Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Telat Koç'u konuk aldı geçende
 
Bu konuğun sözleri, Boğaz’da haber oldu.. Keşke,  Atikhisar’  da, Boğaz gibi bol suya kavuşsa, öyle deıil mi..!!
 
‘Kuraklık’ konusunun konuşulduğu programda Prof. Dr. Koç’ un sözlerine yer verilen haberde, , Atikhisar Barajı’nın su seviyesinin kritik noktalara gelmesinin ardından şu anda alınan tedbirlerin yanı sıra, gelecek için planlamaların yapılması gerektiği de vurgulanıyordu kısaca..
 
Mesele hepimizin meselesi.. Atikphisar’a, bir nedenden dolayı zehir akacağını savunanlar, yıllardır kuraklık olur deyip, alternatif kaynak aramasalar da, su yaşam için önemli.. Siyaseti de olmamalı, çevrecilik görüntüsü ile, siyasete de kalkışılmamalı ya , neyse..
 
 
Ben döneyim, haberin detaylarına.. Gazete Boğaz, “ÇOMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Telat Koç, öncelikle kuraklık kavramının iklim değişikliği ile olan ilişkisini açıkladı.” Cümlesi ile detaylandırıyordu, edilen sözleri.
 
Sonra da;  Koç’ un sözlerini aktarıyordu tam dediği şekliyle, şöyle ki;
 
“İklim değişikliği dediğimiz süreç, dünyanın ısınması, daha doğrusu atmosferin ısınması. Atmosfer ısındıkça, dünyanın yüzeyinden, su kütlelerinden, denizlerden, okyanuslardan bütün su kütlelerinden buharlaşan su artıyor ve atmosferdeki su buharı miktarı artıyor. Aslında bu bir çelişki, çünkü atmosferdeki su miktarı artıyorsa yağış da artıyor.
 
Ama en önemli kısım yağışın alana dağılışı farklılaşıyor. Dünyanın bazı kısımları alması gerekenden daha az yağış alıyor, bazı kısımları alması gerekenden daha fazla alıyor. Aslında iki tarafta da yeni duruma uyum sorunu ortaya çıkıyor.
 
Yaşadığımız Çanakkale çevresinde yağış azalınca kuraklık dediğimiz konu gündeme geliyor ama bu sefer de Karadeniz kıyısında daha fazla yağış alıyor ve su baskınları yaşanıyor. İklim değişikliğinin boyutu bu ve bu boyutuyla baktığımızda Çanakkale’ye konumundan kaynaklanan bir ortalamadan daha az yağış düşmesi söz konusu.” vurgusu eşliğinde.
 
Haber uzun, denilenler ise hepimizin ihtiyacı konudaydı..
 
Prof. Dr. Koç’ un tüm dedikleri yer alıyordu bu haberde.
 
Mesela şu sözleri; “Çanakkale’nin su kaynakları ile konuya yalnızca Atikhisar Barajı’ndan baktığımızda çok kısa bakılmış olur.
 
Dünyada ve Türkiye’de esas kuraklık normalde olması gereken yaşamı planlarken bilimsel veriden hareketle planlanması normalinden uzaklaşılıp, bilimsel veriden hareketle yaşamın planlanmaması.
 
Bilimsel veriler doğrultusunda uzun sürekli kaynağı planlamadığınızda o zaman kaynaktaki değişmeler sorun olarak yansıyor.
 
Çanakkale’de şunu düşünelim; şu anda Atikhisar Barajı’ndan su sağlayan 150 bin kişi var. Bu 50 bin kişi olsa bunu konuşmayacağız”
 
Açtığı başlıklar ve çarpıcı vurguları pek dikkat çekiciydi kısacası..
 
Prof. Dr. koç; “ATİKHİSAR’I DÜŞÜNÜRKEN AĞI DAĞI’NI, KAZDAĞI’NI BU SİSTEMİ BİRLİKTE DÜŞÜNMEK GEREKİYOR” diyordu bir de.. Sonra da ekliyordu;
 
Atikhisar Barajı Çanakkale’nin tek su kaynağı olduğunu söyleyip, alınması gereken tedbirler kapsamında ifadelerde bulunuyordu.
 
Haberde şu cümle, pek ilgi çekici idi mesela:  “Tanıdığınız, anladığınız şeyi yönetebilirsiniz. Atikhisar Barajı ile ilgili elimizde hangi bilimsel çalışmalar var diye bir bakmak lazım.
 
Çünkü bunlar bizim zeminimiz olacak. Sonra Atikhisar Barajı ile ilgili çalışmalar dışında neye ihtiyacımız var tespit edip hemen başlamamız lazım. Su kaynaklarının genel eğilimi ile ilgili bölgesel projeksiyonlar yapılıyor, 50 yıl sonra ne olacağı ile ilgili bilimsel öngörüler var. Bunun Atikhisar Barajı’na yansıyan kısmı ne olacak, onun üzerinde çalışmalar yapmamız lazım. Özellikle bu projeksiyonları hazırladıktan sonra hem Atikhisar Barajı’nda yaşayanlarla hem de bu suyu kullananlarla birlikte bu suyu nasıl yönetiriz diye planlama yapmak lazım.
 
Çünkü Atikhisar Barajı havzası su depolama alanından ibaret değil, aynı zamanda bütün o havzadaki her hareket o baraja yansıyor. O halde ilk önce bu bilinci vermek lazım. Planlama sürecinde kişilerin bu sürecin içinde olması lazım. O süreçte de mutlaka beraber karar vermek gerekiyor. Şu var ki Atikhisar Barajı’nın kuraklık sorunu olmasa dahi Çanakkale’deki nüfus gelişimi bu şekilde artarak devam ettiğine göre yetmeyeceği belli. O halde alternatif su kaynakları ile ilgili çalışmalar yapmak lazım. Atikhisar’ı düşünürken Ağı Dağı’nı, Kazdağı’nı bu sistemi birlikte düşünmek gerekiyor”
 
Şu ara başlık altında, denilenler de pek ilgimi çekti..
“BENİM KAYGIM BİRKAÇ GÜN YAĞMURLU GEÇTİĞİNDE BU KONUNUN UNUTULMASI”
Tıpkı, deprem gerçeğini, zaman geçtikçe unutmamız gibi.. Hoca bence de pek doğru bir noktaya temas etmiş.. Öyle değil mi?
 
Temas edilen o nokta, tam olarak şöyle geçiyordu bahsettiğim haberde;
 “Zaman zaman önerdiğim bir şey vardır. Atikhisar Baraj Havzası’nda yaşayan kişilerin bu su kaynağını korumasını istiyoruz. Bu su kaynağından o yararlanmıyor, Çanakkale yararlanıyor ama o su kaynağından elde edilen gelirden o baraj havzasında yaşayan insanların sorununu çözmek için kaynak aktarmak lazım. O zaman, orada yaşayan insanlar su kaynağına sahip çıkar” vurgusu ile..
 
Bitmiyordu vurgula, ve net sözlerle altı çizilenler. Misal, yasaklar üzerine kurulan şu cümle;
 
“Yasaklarla, kurallarla bir kaynağı koruyamazsınız. Ama o havzayı bilimse olarak bütün ayrıntısı ile bilip, ilgili taraflarla planladığınızda Atikhisar Barajı’ndan en verimli yararlanma şansımız var. Benim kaygım, bunu yaşıyoruz ve gerçekten su kaynakları bizim için önemli ama birkaç gün yağmurlu geçtiğinde bu konunun unutulması. Toplumların geneli için söylüyorum. Bu işi takip eden hem gönüllü hem bilimsel hem de sorumlu yapılar oluşturmak lazım. Şu anda belediye çalışmalar yapıyor, önlemler alıyorlar. Şu aşamada başka yapılabilecek bir şey yok. Ama uzun soluklu bakıldığında ellerinin altında onların karar vermesine altyapı oluşturacak bir sürü bilimsel çalışma olması lazım”
 
Mesele mühim, o nedenle bahsettim bu haberden.. Gerisini artık birlikte düşünme zamanı..
Haydin hoşça kalın. Sağlıkla kalın..
Ne susuz, ne de bu günlerde, maskesiz kalın..