.


Siyaseti sevmemek, takip etmemek elde değil. Siyaset bazen gülümsetiyor, bazen düşündürüyor, bazen de… !
Böyle diyorum, her seferinde gerekliliğinden de çok söz ediyorum. Kimimize göre de, ‘ne de gereksiz bir kurum’ , siyaset…
Ne onsuz ne de onunla olmuyor gibi abuk bir söz de ettiğim zamanları aklıma düşürünce, acaba abartıyor muyum? diye de sormuyor deilim kendi kendime..
Siyaset diyerek devam edeyim iyisi mi.. Neden siyasetten söz etmemi açacağıma, siyasetin gelişmeleri üzerine lag edelim, edilen laflar üzerinden. Sizce de uygun ise tabii..!
Bu aralar, ‘ o gitti, bu da gitti.l’ türünden sözler edilenlere gelen bir söze dikkat kesildim ve o yüzden, ‘Gidişe değil, gidişata’ şeklinde bir başlıkla başladım güne.
Konu, gidenlere ilişkin gelen bir yorum. Yani, Eski AK Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in sözleri.
Demiş ki sayın Metiner; - "Gül'ün, Babacan'ın, Davutoğlu'nun parti kurmasına, AK Parti'den ayrılmasına kızmıyorum. Şer ittifakıyla birlik olmasına kızıyorum"
Yani gidişata kızmış anladığım kadarıyla sayın Metiner.


Kayseri’den geliyordu detaylıca haber. Abonesi olduğumuz İHA’ nın bülteninde yer bulan habere göre;  Eski AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner, "Gül'ün, Babacan'ın, Davutoğlu'nun parti kurmasına, AK Parti'den ayrılmasına kızmıyorum. Şer ittifakıyla birlik olmasına kızıyorum" demiş.
Kaseri’de edilen ve haber için kaleme alınan bu sözlerin devamından söz edeyim bir de..
Sayın Metiner, Kayseri'de katıldığı bir televizyon programında konuşmuş.  Ülkenin gündem maddelerinden birine ilişkin söz etmiş. Kayseri İl Emniyet Müdürü iken Emniyet Genel Müdür Yardımcılığına atanan İbrahim Kulular'ın FETÖ ile ciddi mücadele ettiğini belirterek, "Eski emniyet müdürü ve şimdi Emniyet Genel Müdür yardımcısı olan İbrahim Kulular babayiğit biridir ve canını gözetmeksizin Kayseri’de FETÖ'cülerle mücadele etmiştir. FETÖ ile mücadele etmek her babayiğidin harcı değildir. Kendisinin önü açıktır daha da iyi yerlere geleceğine inanıyorum. FETÖ öyle bir şeydir ki ahtapot gibi, buradan kesersiniz şuradan başka bir görüntüde içinize sızar. Ben partimde FETÖ'cüler bitti derim ama görünenler lakin kriptolar için aynı şeyi söyleyemem” ifadelerini kullanmış önce, sonra da sorular üzerine etmiş lafını Metiner.
Yeni sistemdeki bakan uygulamasının partiyi halktan kopardığını iddia ederek başlamış dikkat çeken sözlerine ve dahası gelmiş ardından. Demiş ki;
 "Milletvekili genel başkan yardımcısı olmaz, öyle olunca belediye başkanı ya da il yönetimi, il başkanı milletvekilinin emrine girmek gibi bir duyguya kapılıyor. Emre amade bir il yönetimi olmaz. Bakan siyasetten gelmeli, gelmezse halktan kopuk olunur. Arkadaşlarımın değil bakana özel kalem müdürüne bile ulaşmakta sıkıntı çektiklerini biliyorum.”
Metiner, yeni parti kuracağı iddia edilen Abdullah Gül'ü eleştirmiş bir de.Ve şöyle demiş;
  "Bize kaybettirenler, partimizde iktidar şehvetine düşenlerdir, kibir budalalarıdır, bunlar da böyledir. Gittiler şimdi ve göreceksiniz partimiz daha da güçlenecek. Yüreği yetiyorsa, kendi çıksın parti kursun. Biz onun ya da yanındakilerin partiden ayrılmasına kızmıyoruz. Ama Reis’in kaybetmesi hedefli bir şer ittifakının içine girerse biz buna kızıyoruz bunun adı arkadaşlık değil ihanettir, bunu yapana da hain denir"
Bu arada, bir süre önce bizi de yakından ilgilendiren bir siyasetçiye sözü gelen bir isimden söz etmiş Metiner.
Kendisine 'boşboğaz' diyen Bülent Arınç’a da yüklenmiş ve şöyle demiş;
 "Kendisi bana 'boşboğaz' demiş bir programda ama kendisine Gül, Davutoğlu ve diğerleri sorulunca 'onlar saygın arkadaşlarımız' diyecek Erdoğan hakkında da konuşurken ağzının ayarı kaçacak. Böyle şey olur mu? Başta kendisi olmak üzere hepsi cevap verecek. Mesela 15 Temmuz gecesi neredeydiler, referandumda ne oyu kullandılar? Bunları kutsalların üzerine yemin ederek açıklasınlar"
50+1’DE GEREKLİLİĞİNE.. şeklindeki ikinci başlığa geldim nihayet. Güne özel başlıklarımdan diğeri bu anlatımım, aslında, gereklilik çıkışı, benim işittiğim ve başlığa kendimce yakıştırdığım bir çıkış.
İşittim, yakıştırdım. Nasıl mı…? Anlatayım;
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı sayın Bozdağ, dün de biraz bahsettiğim siyasetin yeni gündem maddesi için: “Yüzde 50+1 gereklidir” demiş.
Bu ifadeyi de, başkent haber turu atar iken fark ettim. Dün bahsetmiş iken devam edeyim istedim.  Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçilme sınırının yüzde 40+1’e indirilmesi tartışmalarına katılan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Bekir Bozdağ, özetle şöyle demiş;
 “Yeni sistemle getirilen yüzde 50+1’in oyu ile cumhurbaşkanı seçilebilme sınırının korunması meşruiyet tartışmalarının yaşanmaması için gereklidir”
Son günlerin yeni tartışmasına dönüşen, 40+1 çıkışı için, bakalım daha kimler laf edecek.  Sayın Bozdağ, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada sesini yükseltmiş.
Demiş ki; “Anayasa’ya göre cumhurbaşkanı, geçerli oyların en az yüzde 50+1’i ile seçilir. Cumhurbaşkanının en az yüzde 50+1’in oylarıyla seçilmesi siyasi istikrarı sağlar, güçlü iktidarı kurar, meşruiyet tartışmalarını önler, yeni sistemin aradığı büyük halk uzlaşmasını temin eder”  
Açıklama böyle. Katılırsınız, katılmazsınız. Elbette ki her bireyin ayrı bir fikri var. Benim de var. Fakat, şuan yeri değil. Belki bir vakit sorarlar, söylerim.
 "Yüzde 40 Cumhurbaşkanını güçsüzleştirir" diyerek, siyasetin öne çıkan ve tartışılır duruma gelen baylığı için ayrıca başka sözleri de olmuş sayınBozdağ’ ın.
 
 O sözleri ise tam olarak şöyle gelmiş; “Cumhurbaşkanının en az yüzde 50+1 oy ile seçilme sınırını en az yüzde 40 oy sınırına çekmek; siyasi istikrarı bozucu neticesi olur, güçlü iktidarı zayıflatır, cumhurbaşkanını güçsüzleştirir, meşruiyet tartışmalarını doğurur, iktidarın ömrünü kısaltır, büyük uzlaşmaya olumsuz etki eder”  
Ayrıca, bir başka pencereden de bakış açısını dile getimiş sayın Bozdağ. Nasıl mı? Aynen şöyle;
 “Bu nedenlerle yeni sistemle getirilen yüzde 50+1’in oyu ile cumhurbaşkanı seçilebilme sınırının korunması siyasi istikrar, güçlü iktidar, yeni sistemin sağlıklı işlemesi, seçmen çoğunluğunun uzlaşmasını zorunlu kılması, meşruiyet tartışmalarının yaşanmaması için gereklidir”
Vakit bulunamaz ve de sorulamaz diye düşünüp, şahsıma görüşüm sorulduğunu varsayıp, iki laf edeceğim bendeniz. Diyeceğim ki: “Gidelim referanduma…” Millet söylesin son sözü…!