Teknoloji öyle bir noktaya geldi diyoruz ya çoğu zaman, hakikaten de öyle bir nokta da bu teknoloji.

Canlı yayınlarla öğrenilen bir çok önemli gelişmede olduğu gibi, Ayvacık ilçesinin deprem zedelerine yönelik bir önemli açıklama, teknoloji  sayesinde ulaştı muhataplarına.

Önceki gece, AK Partili sayın vekil Av. Turan, bir habercinin konuğuydu.

‘Teke tek’i duymayan yoktur. Bir dönem, çatısı altında çalıştığım Doğan gurubunda, Kanal D’ nin ana haberini sunarken mesai arkadaşlığım bulunan Fatih Altaylı’ nın konuğuydu sayın vekil Turan.

Neyse reklam arasını geçeyim ve neticeye geleyim.

Teknolojinin önemli nimetlerinden biri olan TV de canlı yayında, AK parti Grup başkanvekili de olan Milletvekili Av. Bülent Turan, Milyonlara reerandma ilişkin hitap ederken, seçim bölgesinde bir bölgeyi sevince boğan önemli sözleri de ediyordu.
O Programın detaylarında, bizi en çok da ilgilendiren o kısım, tam da buydu kısacası.

Çanakkale’ ye gelen canlı yayın müjdesi.

Habertürk ekranlarında yayınlanan Fatih Altaylı ile ’Teke Tek’ programına katılan  AK Partili Çanakkale Milletvekili Av. Bülent Turan, Referandum süreci ve Cumhurbaşkanlığı sistemine ilişkin önemli açıklamalarda bulunurken, aynı zamanda Çanakkale halkına da önemli bir müjdeyi veriyordu.

 Çanakkale coğrafyasını günlerdir diken üstünde tutan Ayvacık merkez üslü deprem fırtınasının mağdurlarınaydı vekil Turan’ ın sözleri.

 Diyebilirim ki tam olarak da şöyle idi; “Yaşanan depremden dolayı vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İlk günden itibaren yaraları sarmaya gayret gösteriyoruz.

Daha önceden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız aracılığı ile 1.100 Milyon TL yardım göndermiştik. Bugün Bakanlığımızla yapmış olduğumuz görüşmede depremden kaynaklı zararların giderilmesi için ek olarak 2 milyon 100 bin TL yardımın ulaştırıldığı belirtildi”

Devlet şefkatli elini uzatmakla kalmamış, yaraları sarmak için de kesenin ağzını öyle böyle değil, tam açmıştı.
Hal böyle olunca da, gelen o bilgi, müjdeli haber niteliği taşıyordu.

Öyle de oldu ve öyle de algılandı.

Yüzlerce köylünün, anıları ile yüklü ocakları aynı şekliyle geri gelmeyecek belki ama, yıkılmamak üzere yeni ocaklar kurulacak belli.

Bu noktada sayın vekil Turan, “İlk günden itibaren yardımlar aralıksız sürüyor. Destek olan başta AFAD ve Kızılay olmak üzere Valimize, çevre belediyelerimize, Kaymakamlığımıza teşekkür ediyorum.

Milletimizin el birliği ve devletimizin yardımlarıyla bu afetin yol açtığı mağduriyetleri kısa zaman içinde gidermeye çalışacağız” diyerek, o gece için söylenecek son sözü de ediyordu vesselam.

CUMHURİYETÇİLERE ZİYARET…
Hazır siyasetten konu açmışken, bir siyasetçinin ziyareti ile devam edeyim bu güne.

CHP’ li vekil Av. Erkek’ in Silivri temaslarıyla verelim detayları

TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi de olan CHP’ li vekil Av. Muharrem Erkek, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi yazar ve çalışanlarını ziyaret etmiş.

Sanıyorum ki, bu ziyarete ilişkin bir dizi dikkat çeken yorum da, ha geldi ha gelecek. Eli kulağında yani. Ben öyle hissediyorum…

Görüşmeye ilişkin sayın vekil Av. Erkek;"FETÖ ile AKP'nin ortak olduğu kumpas davalarında ünlenen Silivri Cezaevi'nde tutsak olan ama teslim olmayan Cumhuriyetçilerle görüştüm” diyerek başlıyordu değerlendirmesine.

Ardından da; “ Akın Atalay, Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör'ün herkese selamları var.

Kendileri gayet iyi durumda.
Moralleri yüksek.

Zaten, nasıl ve neden olduğunu çok iyi bildikleri yeni bir kumpasla içeride tutulduklarının farkındalar” diyordu.
Hani bahsettiğim o dikkat çekecek değerlendirmelere de bu söylem bence yetip de artar.

Neyse, ben çok bilmişlikyapmayayım.
Devam edeyim sayın vekilin sözleri ile;

“Bu arada baskı sadece içeriye atmakla olmuyor. İçeride bırakın yazı yazmayı, not yazmalarına dahi tahammül edilemiyor.
Bu nedenle tüm dileklerini sözlü olarak ilettiler. Hem gelen hem de giden mektupların okunup denetlendiği, 'görülmüştür' damgası vurulduğu bir ortamda, mektup göndermeleri ya da kendilerine mektup gönderilmesi yasak.

Bu neyin korkusu?

Sadece 15 günde bir telefon hakları var, o da sadece 10 dakika.

Haftada bir kez bir saat aileleri ve avukatlarıyla görüşme hakkı tanınmış.

Odalarından avluya çıktıklarında bile gökyüzünü doğrudan görmelerine engel olunmuş ve demir parmaklık takılmış.
Bu durum insan haklarına ve hatta insanlığın doğrudan kendisine aykırıdır.

Akın Atalay 'adalet terazisi artık Tanrıça Themis'in değil, başka birinin elinde' diyor haklı olarak. Murat Sabuncu, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun sadece Cumhuriyet Gazetesi tutukluları değil, tüm düşünce ve fikir özgürlüğü tutukluları için verdiği mücadelenin umut olduğunu belirtti. Musa Kart ise 'hayal kurmamıza mani bir durum yok' diyerek umudunu koruduğunu iletti.

Ahmet Şık gelişmeleri her zamanki gibi iyi biçimde takip edip yorumluyor”

Bu anlatımlarla, içeriden dışarıya durum değerlendirmesi yapan sayın vekil Av. Erkek, Silivri üzerine bu dedikleri ile sizce de yepyeni bir tartışmanın fitilini ateşlemeyecek mi?

Bence,  ateşledi bile…